92 yılında devlet memuru bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Onurcan, “yeni bir arkadaşım var!” demesiyle ayrıldığı şehirlerin sayısı orantılı olarak artmaya başlayınca saymayı bırakanlardan. Vaktiyle tutulduğu futbol menajerliği oyunlarında ikinci liglerden avrupa şampiyonluğuna taşıdığı kulüplerin sayısı bir bir artınca, 11 yaşında teknik direktör olmaya karar verir. Lakin bu heves, o zamana kadar aynı kıyafetleri giydiği ikiz kardeşinin isteğiyle bir doğum gününde hediye edilen klasik gitarla göklere doğru yol alır. Teknik direktör olma sevdasını yarıda bırakan Onurcan, tam 10 yıl sonra ülkenin pek çok şehrindeki sahnelerde müzik gruplarıyla boy gösterip, çeşitli sanatçı ve müzisyenlerle ortak projelerde yer alacağından henüz habersizdir.

Matematik öğretmeni annesinin kolundan çekiştirerek öğrendiği, çikolatalı kekleri aklına getiren OBEB ve OKEK konularından sonra bu derin tutku, çeşitli yarışmalarda boy göstermesine gebe olur. Üniversite yılları geldiğinde bölüm birincisi olarak Hacettepe Üniversitesi Maliye bölümüne kaydını yaparken, eğitim kurumlarının vasfının doğru sorular sordurmaya yönelik olduğu düşüncesinden yola çıkarak kendisini uluslararası öğrenci topluluğu AIESEC’te bulur. 3 yıl boyunca kurumun pazarlama ve global alandaki öğrenci değişim operasyonlarında sorumluluklar alır. "Attığımız taş, ürküttüğümüz kuşa değiyor mu?" sorusu, ona ürün analitiği dünyasının kapısını aralamasını sağlar. Aklının orta yerinde gezinen soruların artması, kurum içinde yolunun İrlanda’yla kesişmesini olanak tanırken, edindiği tecrübenin ardından artık ne olmak istediğinden çok ne olmayacağına karar vermiştir. Pazarlama analitiğindeki sorularına yanıt bulabilmek için, en değerli bilginin deneyimle edinileceğine olan inancıyla kendisini önce Çekya'da, ardından Slovenya’da bulur. Henüz öğrenciyken yönetme sorumluluğu aldığı pazarlama bütçelerindeki artan 0 rakamlarının getirdiği takip görevi, “Önce okyanustan atlamalı, kanatların sonra çıkar.” öğüdüyle bol bol hata yapmasını sağlar. Hepsinden de ayrı ayrı, eşi bulunmayan dersler çıkarır. Yurt dışı maceralarından sonra Ankara'ya dönerek devlet memuru ailesine asla açıklayamadığı bir düzlemde, Türkiye’deki start-up’lara ve uluslararası kurumlara dijital pazarlama danışmanlığı yapmaya başlar.

Gerçek bilginin öğrenilmesi için deneyimlenmesi gerektiğine inanan bu dostumuz, ekosistemin dört bir yanında John Locke’a selam çaktığı bir dizi sunum yaparken, bir yandan da başarılı insanların düşünme biçimlerini anlamaya çalışır. Ursula K. Le Guin'e ait Mülksüzler'in sürekli çalışma masasında yer kaplaması; elini hiç de korkak alıştırmadan balkonunda bir ahşap kitaplık yapmasını sağlarken, o kitaplığıyla 87 model Zenit fotoğraf makinesini tanıştırması aynı dönemde vuku bulur.

Doğada kendisini her koşula adapte edebilen insana ve onun düşünme biçimine olan ilgisinin yanında, yükselen teknolojilere ve trendlere olan merakı bu disiplindeki düşünsel pozisyonunu sürekli güncellemesini gerektiği zehrini zihnine işler. Onurcan’ın bugün en büyük hobisi; kapı üstlerinde anahtarını unuttuktan sonra evin içinde anahtarını aramak ve Monopoly'de küçük bir hükümdarlık ilan etmek diyebiliriz. Analog zamanlara olan özlemine çektiği fotoğraflarda da selam çakan Onurcan’ın yolu, Adam Smith’in denklemlerindeki K sabit değişkenini irdelemek için kendini Güney Ege’ye bıraktığı zaman diliminde SHERPA ile kesişir.