Başarı elde etmenin esaslarından biri, sanılanın aksine ne zaman “evet” diyeceğinizi bilmek değil, “hayır” demekten korkmamak olmalı. Öyleyse daha başarılı olmak için daha çok “Hayır!” demeye ve bunu nasıl yapacağınızı bilmeye ihtiyacınız olabilir.
Başarı elde etmenin esaslarından biri, sanılanın aksine ne zaman “evet” diyeceğinizi bilmek değil, “hayır” demekten korkmamak olmalı. Başarılı yatırımcı Warren Buffet’ın şu sözüne katılmamak zor: Başarılı insanlar ile gerçekten başarılı insanlar arasında keskin bir fark var ve bu, neredeyse her şeye “hayır” demeleri.
Elbette bu her zaman kolay değil. Yaratıcı tasarım süreçlerinde yer alan biriyseniz — hele bir de ürün yöneticisiyseniz — her şeyi geri çeviren biri olmak, “gıcık” ya da “uyuz” bir takım üyesi olarak tanınmak istemeyebilirsiniz. Peki bu istekler “yukarıdan” geliyorsa? Öyleyse daha başarılı olmak için daha çok “Hayır!” demeye ve bunu nasıl yapacağınızı bilmeye ihtiyacınız olabilir.
Eğer bir ürün tasarlıyor ve geliştiriyorsanız, belirli dönemlerde ürünü hayata geçiren takımla — ve bazen diğer paydaşlarla — bir araya gelip oyun planınızı gözden geçirmeniz gerekecektir. Ürünün yol haritasından satış stratejisine hatta pazarlama takvimine, bütün “iş”i geniş kapsamlı olarak ele almanız gerekir. Böyle bir birlikte çalışma seansında ortaya “Evet, bu sene ne yapıyoruz?” diye bir soru attığınızı hayal edin. Her kafadan bir ses çıkmaya başlayacak; kimileri mevcut üründeki sorunlardan ya da kendi deneyimlerinden bahsederken diğerleri ortaya yepyeni ve birbirinden güzel fikirler atacaktır. Bu fikir geliştirme sürecinin sonunda tahtada onlarca fikir yazdığını ve herkesin bu sürece canı gönülden katıldığını görmek sizi mutlu edebilir; ta ki siz ya da bir başkası “Peki, bunları nasıl hayata geçireceğiz?” diye sorana kadar.
Bu içerik ücretsiz!
Okumaya devam etmek ve SHERPA Blog okuru olmak için aşağıdakilerden birini seç. Her hafta yenileri eklenen yüzlerce içeriğe ücretsiz ve sınırsız eriş.
Sahi, bu kadar şeyi nasıl gerçekleştireceksiniz? Hangileri gerçekten fayda sağlayacak? Hangileri için ne kadar kaynak ayırmanız gerekecek? Hangileri, bir diğerini yapmadan mümkün olamayacak? Ya içgüdülerinizin size listeye bile eklenmeyecek kadar kötü olduğunu söylediği fikir önünüzdeki süreç için büyük bir başarı potansiyeline sahip ve siz bunu “henüz” göremiyorsanız?
Çözümün ilk adımı: “Bunların hepsini yapmayacağız.”
Bunu söylemek çok kolay değil çünkü listeye eklenen özelliklerin her birinin belirli bir ya da daha çok gerekçesi var. Ancak öte yandan, Google gibi devasa bir şirkette çalışıyor olsanız bile, kaynaklarınız sınırsız değil. Dolayısıyla listedekilerin tümünü gerçekleştiremeyeceğiniz bir gerçek. Peki ne yapacaksınız?
İşe, listedekileri önceliklendirerek başlamakta yarar var. Önceliklendirmek derken kastettiğimiz listedeki özellikleri basitçe sıraya koymak değil elbette. Söz konusu özelliklerin ticari faydaları, maliyeti, karmaşıklığı ya da diğer özelliklerle olan bağlılıkları gibi pek çok parametrenin ele alındığı ve bütün paydaşların katıldığı bir süreç, listedeki özelliklerin önceliklendirilebilmesi ve bu önceliklendirmenin altında yatan rasyonelin bütün takıma yayılabilmesi için faydalı olacaktır.
Bu süreçte, ilk başta herkesin “harika bir fikir” olduğundan emin olduğu bir özelliğin önceliklendirme tablosunun dibini boyladığına ya da “Off, onu yapmak çok zor!” denerek burun kıvrılan bir özelliğin, sağlayacağı fayda dikkate alınarak tablonun en üstüne çıktığına tanık olabilirsiniz.
Doğru sorulara birlikte cevap verin
Takım çalışmasında ayrıca aşağıdaki gibi bazı sorulara “evet” ya da “hayır” diyerek ya da her birine 1 ile 5 arasında bir puan vererek hareket edebilir, bu katkınızı veri ve analizle desteklemek isteyebilirsiniz. Görüşlerinizi verilerle desteklemek, eğer yetkin ve demokratik bir takımda çalışıyorsanız, sadece takım arkadaşlarınızla değil, bu sürece katılan üst düzey paydaşlarla iletişim kurabilmenizi de kolaylaştırabilir.
– Bu özellik bu seneki iş hedeflerimize ne kadar hizmet ediyor? – Bu özelliği hayata geçirmek bize ticari olarak başarı sağlayacak mı? – Bu özellik müşteri memnuniyetini artırmakta ne kadar etkili olacak? – Bu özelliği geliştirmek için ne kadar efor sarf edeceğiz? – Bu özellik başka bir özelliğin başlamasını engelleyecek ya da başka bir özelliğin tamamlanmasını bekleyecek mi? – Bu özelliği hayata geçirirken ne kadar harcama yapacağız? – Bu özelliğin hayata geçmesini engelleyecek ne kadar risk var?
Bu soruları iş hedeflerinizi ve stratejinizi dikkate alarak artırabilir ya da azaltabilirsiniz. Böyle kendinize özel bir önceliklendirme yöntemiyle hareket etmek yerine, bütün dünyada kullanılan metodolojilerden birini de tercih edebilirsiniz.
Değer-Karmaşıklık Kuadrantı
Bu modelde, her bir öneriyi ya da fırsatı ticari değerine ve gerçekleştirmenin zorluğuna göre değerlendirirsiniz. Böylece en az eforla elde edebileceğiniz en çok değer vaat eden öğelere odaklanabilirsiniz.
Ağırlık Skoru
Bu model, Değer-Karmaşıklık Kuadrantı modeline benzer fakat daha objektif bir sonuca ulaşabilmek için birden çok katmanı barındırır ve bir özelliği birçok açıdan değerlendirmeyi mümkün kılar.
Kano Modeli
Müşteri memnuniyeti odaklı bir modeldir ve müşteri memnuniyeti potansiyeline karşılık olarak, ihtiyaç duyulacak harcamayı değerlendirmeye yarar. Ürününüzü pazarda satabilmenizi sağlayacak bazı temel (Threshold) özellikler vardır. Ürününüzün bu özelliklere sahip olması gerekir ancak onlara yatırım yapmanız müşterilerinizi daha fazla memnun etmeyecektir. Bazı özellikler (Performance) ise, eğer hayata geçirilirse olumlu sonuçlar sağlayacaktır. Bir diğer grupta (Excitement) yer alan özellikler ise, mevcut olmadıklarında kimsenin dikkatini çekmeyecek ancak hayata geçirdiğinizde müşteri memnuniyetinde gözle görülür bir artış sağlayacaktır.
Bu modeller gibi, çok sayıda farklı önceliklendirme metodolojisi mevcut ve bunların hepsinin ortak bir amacı var: Neye, neden “hayır” dediğinizi bilmenizi ve bunu başkalarına anlatabilmenizi sağlamak. Uzun vadeli planlar yaparken sağlıklı kararlar alabilmek için daha çok “Hayır!” demeli ve neden “Hayır!” dediğinizi iyi bilmelisiniz. Ancak bu sayede neden “Hayır” dediğinizi herkese daha iyi anlatabilir ve geleceği kontrol edebilirsiniz.
Peki, ya yeterli kaynağınız varsa?
Ürününüze yeni özellikler ekleyerek daha geniş bir kullanıcı kitlesine hitap etmek ve 7’den 70’e herkesi memnun etmek isteyebilirsiniz. Üstelik bütün bunları aynı anda hayata geçirecek kadar kaynağınız da olabilir. Ama çok özellik, mutluluktan ziyade tatminsizliğe neden olur. Neden mi? Yanıtı Barry Schwartz’ın “Seçme Çelişkisi” başlıklı şu konuşmasında.