Kurduğu her şirketle dünyayı biraz daha değiştiren "yıldız girişimci" Elon Musk'ın inovatif fikirlerinin altında nasıl bir düşünme modeli yatıyor? Dahası, Musk bu fikirleri nasıl çalışır hale getiriyor?
Kurduğu her şirketle dünyayı biraz daha değiştiren yıldız girişimci Elon Musk’ın inovatif fikirlerinin altında nasıl bir düşünme modeli yatıyor? Dahası, Musk bu fikirleri nasıl çalışır hale getiriyor?
Bu soruya yanıt aramadan önce Elon Musk’ı bir girişimci olarak kısaca tanıyalım:
Musk ilk şirketini 1995 yılında kardeşi Kimbal ile birlikte kurdu. İnternet gazeteleri için yazılım üreten Zip2 adlı şirket dört yıl sonra Compaq tarafından 307 milyon dolara satın alındı.
X.com adıyla, PayPal’in başlangıcı olarak tanımlanan bir online banka kurdu. PayPal 2002 yılında Ebay tarafından 1.5 milyar dolar karşılığında satın alındı.
2002 yılında uzay taşımacılığını ve keşfini hızlandırmak amacıyla SpaceX şirketini kurdu. SpaceX, NASA’yla yaptığı uzun süreli sözleşme ile Space Shuttle programının yerini alarak Uluslararası Uzay İstasyonu’na ekipman taşımaya başladı.
2003 yılında Martin Eberhard ve Marc Tarpenning tarafından kurulan elektrikli araç şirketi Tesla Motors’un ana yatırımcılarından biri oldu ve sonrasında yönetim kurulunun başına geçti.
Güneş enerjisi şirketi Solar City’yi kurdu ve Tesla batarya teknolojisini evlere taşıdı.
Musk, alttaki örnekte olduğu gibi, çeşitli röportajlarında onu farklı kılan noktalardan birinin ilkeler odaklı düşünme (first principles thinking) olduğunu ifade ediyor.
Bu içerik ücretsiz!
Okumaya devam etmek ve SHERPA Blog okuru olmak için aşağıdakilerden birini seç. Her hafta yenileri eklenen yüzlerce içeriğe ücretsiz ve sınırsız eriş.
Musk bu röportajda ilkeler odaklı düşünmenin tanımı şöyle yapıyor:
“İlkeler, bir bakıma, dünyaya fizik yoluyla bakmaktır. Baktığınız şeyleri en temel gerçeklere kadar eleyip süzerek ‘burada doğruluğundan emin olduğumuz şey ne?’ diye sorar ve akıl yürütmeye buradan devam edersiniz.”
İlkeler odaklı düşünme, analojik düşünme gibi benzerlikler üzerinden ilerlemez; bir şeyin temelinde ne olduğunu sorgular ve buradan ilerler. İşte bu yüzden de analojik düşünmeye göre çok daha fazla zihinsel enerji gerektirir. Musk da röportajda bu noktaya değiniyor; insanlar günlük hayatlarında evrimsel olarak da alıştıkları üzere analojiler üzerinden ilerliyorlar ve bu da bazen yeni çözümler üretilmesinin önüne geçiyor.
“Bence analojiden ziyade ilkeler ile akıl yürütmek önemli. Hayatımızı idare ettiğimiz normal yöntem analoji. Analojiyle akıl yürütüyoruz çünkü bu diğer insanların yaptığı şeyler gibi ya da daha önce yapılmış şeyler — bir tema üzerindeki ufak değişiklikler.”
Buradan analojik düşünmenin orijinal ve etkili çözümler sunmayacağı sonucunu çıkarmamalıyız. Analojik düşünme, tasarım odaklı düşünme sisteminin önemli parçalarından biridir ve IDEO gibi birçok tasarım kuruluşunun başarılı çalışmalarına ilham kaynağı olmuştur.
“Bir tavsiye: Bilgiyi bir anlamsal ağaç gibi görmek önemlidir — yapraklara/detaylara gelmeden önce temel prensipleri/gövde ve büyük dalları anladığınızdan emin olun, yoksa yaprakların tutunacağı bir yer olmayacaktır.”
Bu tavsiye, ünlü Amerikan mühendis ve teorisyen Harrington Emerson’un şu sözünü hatırlatıyor:
“İlkeleri kavrayan insan kendi yöntemlerini başarıyla seçebilir. İlkeleri görmezden gelerek yöntemleri deneyen insan ise şüphesiz ki sorun yaşayacaktır.”
Bilgiyi temelinden öğrenmenin önemiyle ilgili benzer birçok söz mevcut. Ağaç metaforunun da başarıyla anlattığı gibi, bilgi tek başına oluşmaz. Bilinen fizik kurallarının bize koyduğu sınıra kadar her bilginin bir ilkesi vardır; her bilgi kendinden önceki bilgilerin üzerine eklenmiş bir parçadır.
Elon Musk, bu düşünce biçimine örnek olarak elektrikli araçların bataryaları üzerine yaptıkları çalışmayı gösteriyor. İnsanların, bataryaların hep çok pahalı olduğunu ve bunun değişmeyeceğini söylediğine dikkat çeken girişimci, işe bataryaların hangi bileşenlerden oluştuğunu sormakla başladığını söylüyor. Her bir bileşenin piyasa fiyatını tespit ettikten sonra bunları alabileceği en uygun yerleri buluyor ve sonucunda, piyasada 600$/kilowatt-saat olan maliyetin 80$/kilowatt-saate düştüğünü görüyor. Yani bataryaların mevcut durumuna göre hareket etmeyip onların hangi maddelerden oluştuklarına dair en kesin bilgilerden yola çıkarak sıfırdan bir çalışma yapıyor.
İlkeler üzerinden akıl yürütme az rastlanır nitelikte ve kullanışlı zihinsel modeller geliştirmek için en iyi yollardan biridir. Diğer bir deyişle; kendinizi bir durumun temel gerçeklerine bakmaya zorlamak, dünyanın geri kalanı gibi düşünmekten ziyade problemleri çözmek için kendi bakış açınızı oluşturmanıza yardımcı olur.
Elbette, Elon Musk’ı farklı kılan yalnızca düşünme biçimi değil; insanlık için değer yaratma arzusu muhtemelen başarısının arkasındaki temel etken. Musk, PayPal’den ayrıldıktan sonra kendine sorduğu sorunun şu olduğunu söylüyor:
“Peki, insanlığın geleceğini en çok etkileyebilecek diğer problemler neler?”
Yani bir girişimci olarak motivasyonu “başka nasıl ve nerede para kazanırım?” değil, “başka nerede değer ve fark yaratırım?”. Tesla, SpaceX ve Solar City ile yarattığı farkın sırrı işte bu soruda yatıyor. Doğru amaç, doğru düşünce ile bir araya gelince altını gerçekten dolduran inovasyon dediğimiz şey ortaya çıkıyor.
Peki, sizin kendinize sorduğunuz soru ne?
Girişimciler için hazırladığımız serilere göz atmak ister misin?