Tasarım terminolojisinde 1990’ların başında ortaya çıkan ve son 5-6 senedir uygulaması – özellikle tasarım dünyasının en iyi şirketlerinden Ideo’nun çabaları ile – daha yaygın hale gelen insan odaklı tasarım, son kullanıcının istek ve ihtiyaçlarının, tasarım sürecinin her aşamasında dikkate alındığı bir tasarım stratejisi ve üretim sürecidir. Tasarım süreci kullanıcının tanınması (birincil ve ikincil araştırma yöntemleri, personalar, user journey vb.) ile başlar ve ihtiyaçlarına cevap veren gerçek çözümlerin üretilmesi ile son bulur. Kullanıcı odaklı tasarımda olduğu gibi “Kullanıcı sisteme değil, sistem kullanıcıya adapte olmalıdır” felsefesine dayanır; ancak kullanıcı odaklı tasarımdan ayrıldığı nokta tasarım süreçlerine entegre olan teknolojinin daha insancıl hale gelmesini amaçlamasıdır. Bu süreci tasarım esnasında kullanan tasarımcı, son kullanıcıyı, alışkanlıklarını hiçe sayarak, ürünü belli şekillerde kullanmaya zorlamak yerine, kullanıcısını tanımaya çalışarak potansiyel davranış ve kullanım şekillerini tahmin eder. Tasarımını iyileştirmek için ise tahminlerinin geçerliliğini gerçek kişiler ile devamlı test eder. İnsanı ve empatiyi tasarım sürecinin ortasına yerleştiren bu metot, nihai ürünün kolay anlaşılır ve kolay kullanılır olmasını sağlar, ürünün yaşam döngüsünü uzatır.
Waterfall, agile ve daha birçok yaklaşıma entegre edilebilir ve üzerinde çalıştığınız projenin gereksinimlerine göre farklı metot ve aşamalar içerebilir. En basit modelinin aşamaları şu şekildedir:
1) Esinlenme: Kullanıcı ihtiyaçlarının belirlenmesi, kullanım kontekstinin seçilmesi, proje gereksinimlerinin tespit edilmesi
2) Fikir oluşturma: Elde edilen bilgilerin anlamlandırılması ve kategorize edilmesi, tasarım fırsatlarının tespiti, çözüm taslaklarının oluşturulması ve muhtemel çözümlerin prototiplerinin yapılması
3) Uygulama: Tasarımların değerlendirilmesi, hayata geçirilmesi ve kullanıcıya sunumu
Bu aşamaları takip eden geri besleme sonuçları tatmin edici değilse kontekst belirlenmesinden itibaren aynı döngünün tekrarlanması gerekir. Kullanıcı araştırması, personalar, card sorting, kullanılabilirlik testi ve kağıt prototipler ise bu sürece bağlı aktivitelerin önemli bir bölümünü oluşturur.
İnsan odaklı tasarım, dünyada birçok alanda sistem tasarlamak, var olan sistemleri düzenlemek ve farklı önem derecelerine sahip problemlerin çözümü için kullanılmaktadır. Bazı ülkeler bu tasarım sürecini eğitim sistemlerinin problemlerini belirleyip iyileştirmek ya da sağlık sistemlerini baştan tasarlamak gibi projeler için kullanmaktadır, çünkü bu yöntem kurumları ve üretim süreçlerini daha transparan kılmakla birlikte yaratım ortamını da olabildiğince demokratikleştirmektedir. Çoğunlukla farklı profesyonel disiplinlerden olan kişileri bir araya getiren takım oluşumları bu sürecin özelliklerinden biridir ve bu özellik, son ürünün birçok farklı açıdan ele alınıp çevresine, amacına ve kullanıcısına uygun olmasını sağlar.
Pragmatik bir temel üzerine oturan bu metot, katılımcılığa izin verirken kullanıcının mantığıyla birlikte duygularına da hitap eder; tasarımcılara da güvenilirlik ve yetkinliklerini sergileme fırsatı sunar.
Peki insan odaklı tasarım neden önemli?
Kullanıcı deneyimi stratejisti Jesse James Garrett’ın dediği gibi “Eğer problemlere sadece kendi açınızdan bakarsanız en iyi ihtimalle yarı haklı olabilirsiniz.” Halbuki kullanıcısını daha iyi tanıyan bir tasarımcı hem daha çok beğenilen ve kullanıcı deneyimi kalitesi yüksek bir ürün yaratır, hem de yaşam döngüsü uzayan ürünü daha çok maddi kazanç getirir. Ürünün kullanım esnasında yarattığı memnuniyet ise sadece kullanıcının ürüne olan sadakatini sağlamayacak, aynı zamanda markaya olan bağlılığını da arttıracaktır. Bütün bu değişkenler bir ürünün ve markanın başarısında büyük rol oynamaktadır.
İnsan odaklı tasarım ürün satışlarını, yeni müşteri kazanma oranını ve etkileşimi artırır, ürün kalitesini yükseltir, kullanıcının ürüne alışma ve ürünü öğrenme süresini kısaltır. İleride zaman ve para kaybına sebebiyet verecek hataların önüne geçer, tasarımcının gurur duyduğu bir ürün ortaya çıkarmasına olanak tanır, gereksiz son dakika revizyonlarının önüne geçer, dokümantasyonu kolaylaştırır.
Sonuç olarak, günümüzde dört bir yanımız, arasından seçim yapmakta zorlandığımız ama yine de bizi memnun etmekten yoksun ürün yığınlarıyla dolu iken, insan odaklı tasarımı benimsemek ürününüzün daha kolay seçilebilir olmasını ve de daha uzun süre hayatta kalmasını sağlayacaktır. Bu tarz yaklaşımlara sahip olmak hem üretici ve tasarımcılar olarak öz saygımızı, hem de kullanıcıya duyduğumuz saygıyı ifade etmenin en kesin yoludur.