Kullanıcıya ait geçmiş ve güncel tüm datanın analiz edilerek kullanıcının henüz ifade etmediği ihtiyaçları öngörmek ve tasarımı buna göre kurgulamak, öngörülü tasarım yaratmaktır. Günümüz dünyasında her gün daha fazla işlemi daha hızlı yapma ihtiyacı içinde olan kullanıcılar için tasarımın öngörülü olmasının bir tercih sebebi olmasından daha doğal bir şey yoktur.
Zaman belki de günümüzün en önemli kaynağı. Gelişen teknoloji bir yandan hayatımızı kolaylaştırırken bir yandan da daha az zamanda daha fazla şey yapmamızı zorunlu kılıyor. Daha fazla üret, daha hızlı üret, daha çabuk yanıt ver… Bu beklentiyle her gün baş etmek zorunda olan kullanıcılar da haklı olarak dijital ürünlerin daha “akıllı ve öngörülü” olmasını ve kendilerine gereksiz işlem yükü yaratmamasını talep ediyor. Bu noktada da devreye “öngörülü tasarım” (Anticipatory Design) kavramı giriyor.
Tanım
“Anticipatory” kelimesi Latince “anticipare”den türemiş ve bir şeyi daha zamanı gelmeden öngörmek ve halletmek anlamına geliyor. Peki, tasarım bağlamında bu ne ifade eder? Huge CEO’su Aaron Shapiro‘ya göre;
Öngörülü tasarım, kullanıcı kararlarının bir adım önünden giderek süreçleri olabildiğince sadeleştirmek ve henüz kullanıcının ifade etmediği ihtiyaçlara önden yanıt vermektir.
Örnek vermeden anlatması zor bir kavram doğrusu.
İnternetten uçak bileti alma sürecini düşünelim. Alışık olunan senaryoda kullanıcıdan havayolunu seçmesi, seyahat zamanı ve destinasyon bilgisini girmesi beklenir. Öngörülü tasarım söz konusu olduğunda ise sistem kullanıcının takvimini otomatik olarak takip eder ve şehir dışında katılacağı toplantıyı tespit ederek uygun rezervasyonu yapar. Havayolu ve koltuk seçimi, fiyat-zaman tercihi önceki satın alma davranışlarından yola çıkarak belirlenir. Kulağa biraz uçuk gelebilir ancak bu kavram aslında çok da yeni değil.
Bu içerik ücretsiz!
Okumaya devam etmek ve SHERPA Blog okuru olmak için aşağıdakilerden birini seç. Her hafta yenileri eklenen yüzlerce içeriğe ücretsiz ve sınırsız eriş.
Alttaki görselde yer alan eski dost Clippy‘i pek çok kişi hatırlayacaktır. Clippy öngörülü tasarımın ilk örneklerinden biri. Microsoft Office‘in 1997 yılında yazılıma entegre ettiği Clippy, basit düzeydeki niyetleri tespit ederek yardım teklif ediyordu. Örneğin “Sevgili Arkadaşım” hitabıyla bir mektup yazmaya başlandığında kendisi amacı tespit eder, ekrana animatif bir giriş yapar ve mektup yazımıyla ilgili yardım önerisinde bulunurdu.
Tabii günümüzde öngörülü tasarımdan beklentimiz bunun çok ötesinde.
Neden önemli?
Girişte de vurgulandığı üzere, giderek daha da meşgul hale gelen kullanıcılara dijital bir ürün kullandırmak ve bunu sürdürülebilir kılmak zorlaşıyor. Kullanıcının rutin işlemlerini daha kolay gerçekleştirmesini sağlayarak zaman ve zihinsel yakıtını daha değerli aktivitelerde kullanmasına olanak sağlayacak ürünler önemli bir rekabet avantajı kazanıyor ve kazanmaya devam edecek. Daha az friksiyon ve daha fazla verimlilik için gerekli olan öngörülü çözümler, daha iyi bir kullanıcı deneyimi sunarak günün sonunda karlılığı artırıyor.
Ulaşım konusunu ele alalım. Şehir içi ulaşımda mobil uygulamaları kullanmak son yılların en büyük global trendlerinden biri. Uber‘in yakın zamanda geliştirdiği “dönüş” özelliği, öngörülü tasarımın en başarılı örneklerinden. Uber çalışanları, ellerindeki kullanıcı bilgisini analiz ettiklerinde, A noktasından B noktasına giden bir kişinin B’den A’ya dönüşünü yine çoğunlukla Uber ile sağladığını fark ediyorlar. Bunun üzerine arayüze bir “dönüş” butonu ekleniyor ve kullanıcı ilk yolculuğunun ardından uygulamayı açtığında, tekrar gidiş-dönüş noktalarını belirtmeden tek bir tuşla araç çağırabiliyor.
Hayatın yoğun temposu içinde ulaşım ihtiyacını en pratik şekilde çözmek için çaba gösteren Uber’in, öngörülü tasarımı ne kadar önemsediğini bu örnekten anlamak mümkün.
Kişiselleştirmeden farkı ne?
Öngörülü tasarım kullanıcının geçmiş datasını kullanarak ona özel bir içerik geliştirmek olarak algılanırsa, kişiselleştirmeden çok da bir farkı kalmıyor.
Netflix örneğini ele alalım. Netflix kullanıcının izleme geçmişinden yola çıkarak zevk ve beğenilerini tespit ediyor ve buna uygun önerilerde bulunuyor. Bu kişiselleştirme demek. Öngörülü tasarım evresi ise kararların otomatize edilmesi noktasında başlıyor. Ancak Netflix, kullanıcının cuma günleri haftanın yorgunluğunu atmak için komedi filmleri izlediğini anlayıp 20 tane seçenek sunmak yerine, açılış sayfasında en yeni komedi filmini ön plana çıkarsa ve kullanıcıya sadece başlat tuşuna basmak kalsa, bu bir öngörülü tasarım örneği olur.
Google Now
Öngörülü tasarımın önde gelen girişimlerinden biri olan Google Now, Google’ın arama yazılımının en iddialı sıçramalarından biri. Fikir basit. Kullanıcının ne isteyeceğini önceden tahmin etmek ve içeriği kartlar halinde, tüketilmesi kolay bir formatta sunmak.
Veri madenciliği konusunda Google’ın eline su dökebilecek biri var mı tartışılır. Google Now kullanıcının kim olduğunu, nerede olduğunu ve takviminde neler olduğunu analiz ederek hava durumu, lokal haberler, restoran önerileri, uçuş bilgisi gibi kullanıcının ilgisini çekeceğini düşündüğü bilgileri öngörülü olarak gösterir. Kullanıcının işine yaramayacak bilgileri ise arayüzde göstermez.
Bugün neler yapılabilir?
Yapay zekanın gelişmesi ve kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte daha ileri seviyede kişiselleştirme yapmak mümkün olacak. Bu da öngörülü tasarımın gelişmesine katkı sunacak. Sistemler, davranış bilgisini analiz ederek kullanıcıyı daha iyi tanıyacak ve bir sonraki adımını tahmin edebilir hale gelecek.
Öte yandan, yukarıdaki örneklerin de ispat ettiği gibi, öngörülü tasarımlar yaratmak için aşırı sofistike algoritmalara ya da yapay zekanın gelişimini tamamlamasına ihtiyacımız yok. Firmalar veri madenciliği yaparak kişiselleştirme kaslarını geliştirebilir, kullanıcı testleri, etnografik çalışmalar ve gözlemlerle kullanıcılarını daha iyi tanıyabilir ve deneyimlerini adım adım belirleyerek tasarımı öngörülü hale getirebilirler. Bu da kullanıcı deneyimini iyileştirerek sadakat seviyesini artıracak, üretici firma ve kullanıcı için bir kazan-kazan durumu yaratacaktır.
Gelecekte bizi neler bekliyor?
Gelecekte “en iyi arayüz, olmayan arayüzdür” denmesi oldukça mümkün. Kararların kullanıcıya zahmet vermeden otomatik olarak alındığı, tüm beğeni kriterlerinin karşılandığı bir dünya hayal değil. Firmaların, otomatize ettiği hizmetlerin kalitesi üzerinden rekabet edeceği bir dünyada, kullanıcının manuel olarak yönettiği deneyimler geçmişin tozlu ekranlarında yerini almış olacak.