Her gün onlarca farklı uygulama içerisinde gezinip dururuz. Bazen sosyal medyada dakikalarca sayfaları kaydırır, bazen bankadan para gönderir, bazen arkadaşlarla yazışırız. Akıllı telefonlarımızda çok farklı ihtiyaçlar için kullandığımız, anlık veya dakikalar sürecek etkileşimlere girdiğimiz bu servisler artık tek bir uygulama içerisinde sunulmaya başlamış durumda. Şimdi “Super App” olarak adlandırılan bu merkezi uygulamaların geçmişini ve günümüzdeki yansımalarını kısaca hatırlayalım.
Cisco’nun her yıl yayınladığı internet raporuna göre 2023’e kadar internet kullanıcısı sayısı nüfusun %66’sına (5,3 milyar) ulaşacak. Bu benzeri görülmemiş büyüme, milyonlarca yeni kullanıcının devlet hizmetlerinden bankacılık işlemlerine kadar farklı işlemlere, dijital araçları kullanarak erişeceği anlamına geliyor. Bu öngörülebilen gelişmeye dair neler yapılabileceği konusunda şirketler iş modellerinde revizeler yapıyor, yatırımlarını arttırıyor ve yeni inovasyonlar peşine düşüyorlar.
2019 yılında yapılan bir kullanıcı araştırması ortalama bir kullanıcının akıllı telefonunu günde yaklaşık 58 kez kontrol ettiğini gösteriyor. Oyun, yaşam tarzı, eğlence, spor, iş, haber, seyahat, finans gibi farklı kategorilerdeki uygulamaları indirmek ve keşfetmek için büyük zaman harcıyoruz. Her gün 58 defa hep aynı uygulamayı açtığınızı düşünsenize! Hatta telefonun kendisi tek bir uygulama olsa eminim çok garip olurdu. İşte Super App’ler de temelde tam olarak bunu yapmak istiyorlar: Sizin yegâne kullandığınız uygulama olmak!
Bu içerik ücretsiz!
Okumaya devam etmek ve SHERPA Blog okuru olmak için aşağıdakilerden birini seç. Her hafta yenileri eklenen yüzlerce içeriğe ücretsiz ve sınırsız eriş.
Kullandığımız bazı uygulamalar ise tek bir amaca hizmet ediyor ve bu kendi alanında mükemmel yapıyor. Mesela Spotify müzik uygulaması ya da tek bir ana işlevi olan Skype gibi. Kullandığımız uygulamaları yapılarına göre kategorize ederek aralarındaki benzerlik ve farkları yakalamak mümkün. Mesela ilgili işlevlere sahip Adobe uygulamaları buna güzel bir örnek. Bir diğer grup da genellikle kendi ödeme sistemleriyle entegre şekilde ödemelere imkan veren ve birden çok işlevi olan Line gibi uygulamalar. Bunun sonraki aşaması Süper App’ler üzerinde mikro servislere imkan veren yapılardır.
İlham ve stratejik hamle
Çin her şeyin sahtesinin, kopyasının veya çakma diye tabir edilen malların üretildiği bir coğrafya olarak beyinlerimize kazınmıştı. 2000’li yıllarda internet çağına geçişle birlikte Çin’in kopyalama anlayışı benzer sitelerin ve uygulamaların Çin’li kullanıcılar için üretilen versiyonlarıyla devam etti. Mesela yaygın olarak bilinen Google klonu Baidu ve Twitter klonu Weibo gibi platformlar ortaya çıktı.
Pek çok servisi tek bir platformda sunma gayretindeki ilk akla gelen Super App örneği WeChat, aslında bir günde “süper” olmadı. Aslına bakarsanız WeChat’in 2011’de kurulması da tesadüf değildi. Amerika’da 2010’da yayınlandığı ilk 18 günde 1,5 milyon indirme sayısına ulaşan Kik Messenger’ın Çin’de nasıl ilgi çektiğini hatırlayalım. Çinli Tencent şirketi, QQ adında web tabanlı bir anlık mesajlaşma uygulaması bulunmasına rağmen, mobil cihazlar ve internet üzerinden mesajlaşmanın yeni bir dönemin başlangıcı olduğunu fark etmişti.
İşte Super App olarak ilk gösterilecek uygulamalardan biri olan WeChat aslında temel mesajlaşma fonksiyonuyla, neredeyse Kik Messenger’ın kopyası sayılabilecek bir uygulama olarak doğdu! Yıllar içinde pek çok etken ve eklenen özelliklerle şu anda 1.2 milyar aylık aktif kullanıcıya hizmet veren büyük bir platforma dönüştü. Unutmayalım ki Çin, dünyanın en büyük teknoloji şirketlerine sahip ülkelerden biri olarak altyapı ve teknoloji üretiminde öncülük ediyor. Asya ülkeleri de geleceğin teknolojisini dünyanın erişimi için geliştirmeye devam ederken, küresel teknoloji devleri artık Super App’lerden sosyal medya uygulamalarına, e-ticaretten kısa video uygulamalarına kadar Çin’den başarılı konseptleri çekinmeden kopyalıyor. Geçmişin “kopyalayan” Çin’i günümüzün “kopyalanan” Çin’i olmuş durumda. Bu noktada Asya coğrafyasının farklı ülkelerinin öne çıkan uygulamalarından da bahsetmek mümkün.
Bugün Japonya’dan Line, Kore’den KakaoTalk kullanıcıların günlük hayattaki ihtiyaçlarına karşılık gelen güçlü servislere sahipler. WhatsApp’ın son yıllarda farklı servisleri bünyesine alma çabasını da net bir şekilde görebiliyoruz. Türkiye’de Super App konseptinde karşımıza çıkan en eski ve başarılı örnek ise Turkcell BiP olmuştu. Farklı işlevlerde olsa da baş döndüren ana sayfasıyla Trendyol ve roket hızıyla büyümeye devam eden Getir ise uygulamalarına yeni servisler eklemeye devam ediyor. Tüm bunların gelecekte neye dönüşeceklerini zaman içerisinde hep birlikte göreceğiz.
İsviçre çakısı sendromu
Birbiriyle ilişkili farklı servisleri merkezden sunma anlayışı aslında çok daha önce ortaya çıkmıştı. Prodigy Communications Corporation 1984 ile 2001 yılları arasında abonelerine haberler, hava durumu, alışveriş, ilan panoları, oyunlar ve anketler dahil olmak üzere çok çeşitli ağ hizmetlerine erişim sunan belki de ilk şirketti. Benzer şekilde 1999 yılında Japonya’da kurulan i-mode ise müşterilerine e-posta, spor sonuçları, hava durumu tahmini, oyunlar, finansal hizmetler ve bilet rezervasyonu gibi hizmetleri mobil internet üzerinden sunuyordu. Hatta Yahoo! web portalını çoğumuz kullanmışızdır. Yahoo! arama motoru, e-posta, gruplar, hava durumu, fotoğraf ve video paylaşımı gibi servisleri 90’lı yıllarda milyonlarca kullanıcıya sundu. Eskinin Super App’leri meğer portallarmış!
Günümüz koşullarında her ihtiyacınızı masaüstü bilgisayarlar veya televizyon ekranlarından karşılayabileceğinizi düşünür müydünüz? Bu mecralar gündelik hayatta ne kadar aktif kullanılabilirdi? Masaüstü bilgisayarlarda her işimizi halledemediğimiz ve akıllı telefonların daha uygun kullanım sağladığı aşikâr. Mobil uygulamalar sayesinde pek çok işimizi zaman ve mekandan bağımsız olarak yapabiliyoruz. Bunları yapabilmemiz için ayrı ayrı olan bu servisler, görsellik ve işlevsellik açısından ana uygulama içerisinde çalışacak şekilde kurgulanıyor. Tabi ister istemez bu durum avantajlarla birlikte sorunları da beraberinde getiriyor. Sunulan her servis ve bunların içindeki onlarca fonksiyonu “büyük bir özenle” sunamadığınız noktada riskler başlıyor. Özensiz uygulamalar için kötü yorumlarla karşılaşmak sadece birkaç saat alıyor. Bir bakmışsınız hashtaginiz açılmış ve trend topic olmuşsunuz! Sadece alacağınız olumsuz yorumlarla iş bitmiyor elbette. Yaşadığımız alternatifler dünyasında yerinizi doldurmayı bekleyen pek çok servis kısa sürede ortaya çıkabiliyor ve piyasanın en iyileri ile rekabet edebiliyor. Nihayetinde sunduğunuz deneyim size ya müşteri kazandırıyor ya da kaybettiriyor.
“İsviçre çakısı gibi olmak”, bir ürünün tasarımı, geliştirmesi ya da stratejisi için berbat bir hedeftir.
BrianNorgard
Diğer taraftan Super App’lerin sadece daha iyi bir kullanıcı deneyimi sunmak üzere ortaya çıktığını düşünmek biraz naiflik olur. Telefonda yer kaplamaması, ayrı uygulamalar halinde indirilmek zorunda olunmaması, tek yerden servislere hızlı erişilmesi gibi önemli avantajlar sunsalar da öncelikli amaçları merkezi bir uygulama üzerinde platforma dönüşmek. Akabinde ek servisler sunarak kullanıcıyı merkez uygulamaya daha çok bağlamak, içeride tutmak ve hatta kullanıcının günlük hayatının bir parçası olmak.
Bağımsız uygulama mı, Super App’mi?
WeChat kurucusu Allen Zhang “WeChat’s Open Class Pro 2019” etkiliğinde yaptığı konuşmasında WeChat’in geleceği hakkındaki düşüncelerinden şöyle bahsediyor. “Sürekli yenilik, daha parlak bir gelecek için tek çözümdür. Bununla birlikte, tek bir uygulamanın ne kadar tutabileceğine dair bir sınır vardır. Bu nedenle WeChat, farklı bağımsız uygulamalar etrafında dönecek şekilde genişliyor ve bağımsız olmasına rağmen ilişkili farklı hizmetleri denemeye devam edecek.”
Daha eskilere gidersek Mark Zuckerberg 2014 yılında gerçekleştirdiği “Q&A with Mark” oturumunda her servisin neden kendi ayrı uygulaması olması gerektiğine dair inancını ve stratejisini paylaşıyor. Kendisinin yaklaşımını “Neden kullanıcıları Messenger’ı ayrı bir uygulama olarak yüklemeye zorladınız?” sorusuna verdiği yanıtta (4:50’de) izleyebilirsiniz.
Yıllar içerisinde stratejilerle birlikte uygulamalar dünyasında da çok şey değişti elbette. İnsan davranış ve beklentilerinin de ne kadar hızlı değişebileceğine pandemi sürecinde hepimiz ister istemez şahit olduk. Bu değişime uyum sağlamak adına bazı uygulamalar küçük fonksiyonlar ekleyerek kendini geliştirdi. Bazılarıysa hiç beklenmedik şekillere büründü. Super App şeklinde servisleri bütünüyle sunmak mı yoksa ayrı uygulamalar olarak var olmak mı? Hangisinin daha iyi olduğu sorusunun cevabı biraz muğlak. Yıllardır var olan uygulamaların evrimlerini henüz tamamlamadığını görüyoruz. Ama şunu söyleyebiliriz ki süper olun ya da olmayın kullanıcıların hayatına ne kadar pürüzsüz bir deneyimle dahil olursanız birlikteliğiniz o kadar uzun sürecek.