Alışveriş sepetiniz şu an boş
Tüm eğitimlere göz atarak ilgi duyduklarını sepetine ekleyebilirsin.
Görünen köy kılavuz istemez. Bu sene kendimizi makine öğrenmesi (Machine Learning -ML) ve ona bağlı yapay zekâ (AI) tartışması içerisinde bulduğumuz aşikar. Peki, bu tartışmalara fransız kalmamak adına sabahlara kadar makale okumamız, istatistik bilgimizi tazelememiz ve matematik okur-yazarlığımızı artırmamız mı gerekiyor?
Görünen köy kılavuz istemez. Bu sene kendimizi makine öğrenmesi (Machine Learning -ML) ve ona bağlı yapay zekâ (Artificial Intelligence -AI) tartışması içerisinde bulduğumuz aşikar. Peki, bu tartışmalara fransız kalmamak adına sabahlara kadar makale okumamız, istatistik bilgimizi tazelememiz ve matematik okur-yazarlığımızı artırmamız mı gerekiyor?
“Hayır.” yanıtını vererek size gümüş kurşunu altın tepside sunacağımı düşündüyseniz, üzgünüm. Eğer gerçekten bu konudaki tartışmalarda pasif dinleyiciden bir adım öteye geçebilmek niyetindeyseniz, ne yazık ki tüylerinizi ürperten o ödevlerden kaçınmanın yolu yok. Öte yandan, her girdiğiniz tartışmada, sessizlik bükücü ya da kazanan olmanız gerektiğine dair bir kural da yok. Yapay zekâ ile ilgili yetişilmesi neredeyse imkansız bir hızda üretilen bilgiyi bir USB aracılığıyla kendinize takıp, veri transferi tamamlandıktan sonra “çalıştır” komutuyla “kullanılabilir yetenekleriniz” arasına ekleyebileceğinize dair fütüristik beklentilere sahip olmayın, ne olur… Eğer bu konuda uzlaşabilirsek, oldukça temel seviyedeki bilgi bloklarınızı sıkılaştırarak kendinize sağlam bir öğrenme zemini yaratmanızı ve dur durak bilmeksizin çıkacağınız yapay zekâ katlarının içerisinde yaşayabilmenizi sağlayacak bir önerim var: (Her şeyden önce) Tasarım ve algoritma kavramlarını içselleştirmeniz.
2017 yılı boyunca Digital Age için kaleme aldığım tüm yazılarda, (yazıların tamamını okumuş olanlar için can sıkıcı olarak nitelendirilebilecek kadar yüksek bir frekansta) tasarımla dekorasyon arasındaki akraba evliliğinden hallice bağlamı dağıtmayı çalışıp, tasarımın problem çözmekle anılması gerektiğinin altını çizmeye çalıştım. Böylelikle “Bir sistemi ‘tasarlamak’, o sistemle etkileşime geçecek (diğer bir deyişle onu kullanacak olan) insanla sistem arasında yaşananları ‘tasarlamak’ anlamına gelir” diyerek giriş yapacağımız sistem-insan etkileşimi uzmanlığı ile ilgili yöntemler, taktikler ve uygulamalar hakkında yazarken, okurun zihninde estetik kaygıdan öte bir dünya canlanabilsin. Öte yandan “Dijital transformasyonda tasarım odaklı düşünceyi etkin bir şekilde kullanabilmek için…” diye söze girerken, insanı merkeze alan problem çözümleme yöntemlerinden bahsettiğimizi anlatmakta zorlanmayalım. Özetle, tasarımın sadece grafikerin değil, hedef kullanıcımızın problemini çözmeye odaklı her bir takım arkadaşımızın en güçlü çözüm tekniği olduğunu, başarıya giden uzun yoldaki ilk ortak kabulümüz olarak ele alabilelim.
Okumaya devam etmek ve SHERPA Blog okuru olmak için aşağıdakilerden birini seç.
Her hafta yenileri eklenen yüzlerce içeriğe ücretsiz ve sınırsız eriş.
Tam da öyle düşünüyordum, çok iyi duydunuz )) Algoritma’nın kökeninin doğudan gelmesini okuyunca ona ayrı bir bağırdım, onu da duymanız lazımdı. Böyle şeyler insanı “aşağılanmış(kültür) sendromu”ndan çıkartıyor, ayrı özgüven veriyor. Güzel yazı için teşekkürler.
Not:yorumu gönder butonu artık aşağı haraket ediyor. Ona ayrı sevindim))