Yakup Bayrak: Sevgili Hakan, söze, sen ve değerli Craftbase ekibine “SHERPA Blog’a hoş geldiniz!” diyerek başlamak isterim. Fanatik takipçileriniz için neredeyse Idealism As A Service olarak tanımlanabilecek bir hikaye ile Craftbase’i kurdunuz. Üzerine dünyanın ve insanların başına gelmedik kalmadı. Hala “İyi ki kurmuşuz!” diyebiliyor musunuz? Bu zorlu dönemi nasıl atlattınız?
Hakan Erdoğan: Çok teşekkürler değerli dostum Yakup, hem kıymet verip bizi SHERPA Blog’da misafir ettiğin için hem de özenle hazırladığın soruların için.
Steve Jobs’ın meşhur konuşmasında da bahsettiği gibi, şu an geriye dönüp noktaları birleştirdiğimde 3.5 yıl önce Craftbase’i kurmayı, hayatımda verdiğim en iyi kararlardan biri olarak görüyorum. Bildiğin üzere 4 kurucu ortak mevcut: Lemi, Onur, Murathan ve ben. Hepimiz bu konuda benzer hissediyoruz. Sanırım en büyük avantajımız ve şansımız şu: Yıllardır birbirimizi çok iyi tanıyoruz; herkes birbirinin huyunu suyunu artılarını eksilerini iyi biliyor. Beraber uzun yıllar boyunca çalıştık. Birbirimizi profil, rol ve sorumluluk olarak sac ayağı gibi tamamlıyoruz ve en önemlisi, hepimiz aynı hayale inanıyoruz. Bu hayal çerçevesinde oluşturduğumuz müthiş bir ekibimiz var.
Ekip demişken, bence bir şirketin en önemli değeri sahip olduğu yeteneklerdir. Yıllardır söylerim; mutfaktaki bıçaklar keskinse her türlü yemek keyifle ve kolayca yapılır. Ben bu ekiple inşaat işine de girsem, yaparım gibi hissediyorum. İşe alımda da özellikle tutkulu, motive, disiplinli ve yönetmek zorunda olmadığımız kişilerle yola çıkıyoruz. Hem bizimle aynı hayale inanan hem proaktif hem evimi mal varlığımı emanet edecek kadar güvendiğim iyi insanlarla çalışıyoruz. Hal böyle olunca pandemi gibi zorlu bir dönemde bile uzaktan da olsa, oldukça keyifli ve verimli çalıştık. 13 Mart 2020’den beri uzaktan çalışıyoruz. 1. haftada her şey oturmuştu bile.
Craftgate dolu dizgin büyüyor. Nisan’da haftalık %118 büyürken, Webrazzi’deki röportajınızdan, MoM TPV’nin (Month over month total payments volume) diğer bir deyişle Craftgate üzerinde geçen yıllık ödeme hacminin yıl sonunda 1 milyar TL’yi bulacağını öğrendik. Tüm bu operasyonu 15 kişi ile yönetmek ise takdire şayan. Radikal bir iş optimizasyonuyla mı ilerliyorsunuz yoksa her bir takım üyesi 5 kişi gücünde mi? Nedir bu operasyonel yönetim felsefesinin sırrı?
Bu içerik ücretsiz!
Okumaya devam etmek ve SHERPA Blog okuru olmak için aşağıdakilerden birini seç. Her hafta yenileri eklenen yüzlerce içeriğe ücretsiz ve sınırsız eriş.
Bilirsin şirket kültürü “0 noktasında” oluşmaya başlar. Yani kurucular kendi vizyonuna uygun kişileri işe alır, sonrasında gelen kişiler de bu kültüre adapte olur; her gelen kişiyle kartlar yeniden dağıtılır ve kültür, yaşayan bir olgu olarak evrilir. Biz Craftbase’i kurarken birçok kararı, kırmızı çizgileri ve hayali bir Trello Board’una yazdık. Bunlardan bir tanesi de her zaman en iyilerle, hep çıtanın üstündeki kişilerle çalışmayı tercih etmekti. Ne “lovable fool”, yani şeker gibi bir insan ama teknik olarak alanında zayıf ne de “competent jerk”, yani teknik olarak keskin bıçak ama kibrinden egosundan ötürü beraber çalışılması zor kişileri tercih ediyoruz.
İşe alımı bir tam gün boyunca konuşabiliriz, ritüelleri, süreçleri, en iyi pratikleri… İlk mesajı atmaktan görüşme sürecine, kod incelemeden, işe başladığı ana kadar, ilk birkaç haftalık oryantasyondan, kimlerle nasıl pair olacağına (eşleşeceğine) kadar o kadar çok konu ve detay var ki… Çünkü işin kalbi orası. Bu iş bir takım oyunu ve nasıl bir takım kurduğunuz, oynayacağınız ligi belirliyor. Yani müthiş oyuncularla Premier League’de mi oynayacaksınız, yoksa sıradan oyuncularla amatör ligde mi? Oyuncular müthiş olunca, teknik direktörün güzel bir oyun kurması, seyircinin de keyifli bir oyun izlemesi mümkün oluyor.
Hali hazırda Craftbase olarak yazılım geliştirme servisi sunduğunuz projelerden yıl sonunda çekileceğinizi ve tüm odağınızı Craftgate’e adayacağınızı öğrendik. Bu, her servis sağlayıcının hayali! Bu hayalin sadece “Kasada bizi idare edecek X yıllık para hazır.” yaklaşımıyla gerçekleşemediğini bilen biliyor. Kaynağı servis olarak sunmaktan vazgeçip, bir IP’nin üzerinden koşan SaaS dünyasına geçiş için sizin formülünüz nedir?
Evet, 2021 sonunda Craftbase ile hizmet verdiğimiz servis işlerini sonlandırıyoruz. Aslında Craftbase’i kurarken aldığımız kararlardan bir tanesi de maksimum 2-3 yıl servis işi yapmak; bunu da premium hizmet olarak “Wow!” dedirtecek şekilde yapmak, pahalı olmak ama işin kalitesiyle anılmak, sonra da servis işinden kazandığımız para ile ürüne, ürün şirketine dönmekti. Hatta bu yol haritasını, şirketi kurduktan birkaç ay sonra Twitter’da 7 maddelik bir flood ile yayınladık. Epey de ilgi çekmişti. Şimdi bu listenin 6.5. maddesindeyiz ve listeyi adım adım uyguluyoruz.
Bu hayal ve yol haritası en başından belli olduğu için tüm ekip adına şeffaf bir yol haritası oldu. Belki Craftbase’i bin kişi yapsak o kadar çok iş ve fırsat vardı ki… Lakin zor olan büyümemek, küçük kalmak, odaktan kopmamaktı. Zaten çok tavşan kovalayan hiçbirini yakalayamaz, bilirsin. Bu 3,5 yıllık süreçte o kadar çok fırsata hayır demek zorunda kaldık ki, acaba “Biz neyin yüreğini yedik bu kadar?” diye düşünmedik değil. Özetle en zor olanını; öte yandan en tatmin edici, en heyecanlı olanı seçtik. Biz ürüncüyüz, yıllarca ürünler yaptık ve hepsi büyük şirketlere satıldı.
Bizim Craftgate’i satmak gibi bir hayalimiz hiç olmadı. Aksine kârlı bir şirket olsun, biz başka şirketler satın alalım diye düşündük hep. Servis işinde “asset” yeteneğin kendisi ve servis işinin sonu yok. Kar topu gibi büyümeyi ve servis kalitesini bir tık düşürmeyi, ilişki yönetimini, birçok müşteri şirketlerin yönetimini gerektiriyor. Dışarıda birisi “Ne iş yapıyorsun?” diye sorduğunda, “X şirketinin Y projesini yaptık” diye referans vermek güzel olsa da, Craftgate’i anlatmanın hazzı bambaşka. Yakın arkadaşının, akrabanın çoğunu çok seversin de sonra bir gün senin çocuğun dünyaya gelir ve o bambaşka bir sevgidir ya… İşte kendi ürünün, kendi çocuğun gibi oluyor. Zahmeti de sevgisi de bir başka.
Gelelim, hedef müşteri segmentlerine… Müşteri tanımınızın “Craftgate’in internet üzerinden ödeme alan e-perakende ve pazaryeri üye işyerleri” olduğunu ve ayrıştırıcı unsurun da Craftgate’in Türkiye’nin bu alandaki en yetkin ekibinin elinden çıkmış olmasının yanı sıra müşteri ile banka arasına girmeyerek, bankaların sunduğu 360 derece tüm servislerden üye işyerlerinin doğrudan yararlanmasını sağlamak olduğunu biliyoruz. Müşteri adaylarının ödeme sistemleri tercihini genelde kurum içerisindeki teknoloji profesyonellerine bıraktıklarını, onların da en yazılımcı dostu, dokümantasyon zengini ve destek operasyonları kuvvetli ürünü tercih etmeye özen gösterdiklerini biliyoruz. Bu grup üzerinde nasıl etkili olmayı hedefliyorsunuz? Kıssadan hisse, müşteri adayları neden diğer büyük abileri değil de Craftgate’i tercih etmeliler?
Güzel soru ☺
Biliyorsun, 2007’den bu yana nitelikli ekiplerimle birlikte sıfırdan 6 kez ödeme sistemi geliştirdik. 2007 yılında GittiGidiyor’un ödeme sistemlerini yazmıştık. 2010-2011’de ipara’yı 6 kişilik bir ekiple yazmıştık. 2014-2018 iyzico’yu yine sıfırdan kurduğumuz bir ekiple, herşeyiyle sıfırdan yazıp ölçeklemiş ve devler ligine çıkarmıştık. Sonrasında Craftbase bünyesinde Farmazon’a 4. nesil pazaryeri ödeme sistemini yazdık. Koç grubuna 6493 sayılı kanun çerçevesinde 5. nesil e-para ürünü yazdık. Son olarak da 2021 yılı başında Craftgate’i lanse ettik. Hal böyle olunca Craftgate, çıraklık, kalfalık, ustalık vs derken 6. nesil, bir çok iyi pratiği barındıran bir ürün oldu.
14-15 yıllık sektör, ürün ve büyük hacim müşteri deneyimlerini ürünün içinde en iyi haliyle sunduk. Ürüne o kadar güveniyoruz ki API’lerimiz, panellerimiz, test ortamlarımız, servis uptime’larımız her şeyimiz dışarıya açık. İsteyen bakıp inceleyebiliyor: craftgate.io/gelistirici/
En güçlü yanlarımız Knowhow, Ekip, Ürün/Teknoloji, Network Effect. Online ödeme alan firmaların, tek tek banka sanal poslarını veya ödeme kuruluşlarını entegre etmeleri yerine, tek merkezden kolayca Craftgate’i entegre etmesini sağlarken, finansal özgürlük ve maliyet avantajı sunuyoruz.
Pandemi, işletmelerin karar vericilerini e-ticaret operasyonlarının önem ve hacmi konusunda soğuk duşa soktu. Geleneksel ticaretten e-ticarete dönüşün “Çek oradan bir e-ticaret sitesi, bağla sanal posu, oluyor işte” kadar kolay olmadığını fark ettiler. Craftgate bu dönüşüm nehrinin tam ortasında yolda kalan işletmelerin dertlerini dinleyerek, terzi işi danışmanlıklar da sunuyor mu, yoksa “Bizim ürünümüz zaten her şeyi çözüyor.” diyen bir duruş mu sergiliyor? Diğer bir deyişle, işinizin sizce ne kadarı “danışmanlık” hizmetleri barındırıyor?
Craftgate bir çok iyi pratiği barındırdığı için zaten online ödeme alan firmaların tüm ihtiyaçlarını çok net karşılıyor. Burada danışmanlık demeyeyim ama özellikle satış ve entegrasyon süreçlerinde bol bol tecrübe aktarımı yapıyoruz. Çoğu zaman da Craftgate’i entegre ederken firmaların ödeme süreçlerini, ayarlarını daha üste çekiyoruz. Ödeme çok niş, zor ve uzmanlık gerektiren bir domain. Asla hata kabul etmez. Hal böyle olunca yıllar önce kurulmuş ama çalışan bir şey varsa pek dokunulmak istenmiyor. Oysa azıcık bakınca optimize edilmesi gereken birçok şey çıkıyor.
Bizimle çalışmaya başlayan firmaların mutlaka ve mutlaka ödeme başarı oranı artıyor. “Ödeme çekildi fakat sipariş oluşmadı” gibi müşteri memnuniyetsizliği yaratan operasyonel problemleri sıfırlanıyor. Çünkü biz bu tür problemleri yıllar öncesinden çözdük ve çözümleri ürünümüz içinde hazır uyguluyoruz. Ödeme sistemi, üzerinden milyarlarca lira geçse bile kesintisiz, saat gibi kusursuz ve operasyonel yük çıkarmadan çalışmalı. Bu yüzden Craftgate fark yaratıyor zaten.
Pandemi hızını kesiyor. E-ticaretin 2022’de, önceki 2 yılda olduğu hızda büyüyeceğini düşünüyor musunuz? İş ortaklıklarınıza baktığımızda sadece pandemi rüzgarıyla şişen yelkenlere değil, harici paydaşlarınızla yaratacağınız sinerjiden de besleneceğinize dair sinyaller aldık. Bu çerçeve ile2022 için neler öngördüğünüzü bizimle paylaşabilir misiniz?
Bizler teknolojinin içine doğmadık ama adapte olduk. Bizim bir üst kuşak teknolojiye doğal olarak mesafeli. Bir alt kuşak için ise internet, teknoloji ve internetten alışverişin evdeki musluktan farkı yok, çünkü teknolojinin içine doğdular.
Pandemi ile birlikte internetten alışverişe mesafeli olan kişiler bile özellikle yemek ve market siparişlerini, bir takım giysi vb. ihtiyaçlarını internetten almaya alıştılar. Bu da e-ticaret hacmini ve online ödeme sistemlerini ciddi besledi. Bu alışkanlığın geriye döneceğini düşünmüyorum. 2005 yılından bu yana dikkat ederim, her dönem bir anahtar kelime (hype, trend) olur. 2005-2006’larda SOA (service oriented architecture), 2010’larda pazaryerleri, 2011’lerde dikeyler, sonrasında özel alışveriş kulüpleri, grup alışveriş/fırsat siteleri, fintechler, bulut bilişim, yapay zeka, blockchain… Tanıdık geldi değil mi? Her dönem bir şey trend oluyor, kulaktan kulağa yayılıyor içini tam dolduramasak da. Zaten bunun bilimsel adı da Gartner’ın Hype Cylcle’ında Peak of Inflated Expectations (şişirilmiş beklentiler zirvesi) olarak geçiyor.
Örneğin “Cloud”’un çok popüler olması geçtiğimiz 5-6 yıl içinde değil mi? Oysa teknolojisi belki de 80’lerden kalma, peki neden şimdi popüler, çünkü disket -> CD -> DVD -> USB gibi depolama cihazlarına artık gerek kalmadı. Nedeni ise geniş bant internet. Yani bulut bilişimi aktive eden geniş bant internet oldu. E-ticaret ve online ödemeyi de etkileyen genç nüfus, internet erişimi, mobil telefon kullanım yaygınlığı ile kargo ve lojistik ağının yaygınlığı gibi faktörler. Konumuza gelecek olursak, ben önümüzdeki 2-3 yıl içinde özellikle günlük alışveriş frekansı yüksek olan hızlı market/yemek vb mobil uygulama sunan şirketlerin Asya pazarında olduğu gibi Superapp’e dönüşeceğini, tüm dikey servislerinin altına bir ödeme/e-para şirketi koyacağını ve burada sunduğu cüzdanı online/offline tüm mecralara açacağını, böylece ülke genelinde aktif olarak kullanılan bir dijital cüzdanımızın olacağını düşünüyorum. Firma ismi vermeden özetlemeye çalışayım. Şöyle ki, hem e-ticaret hem yemek hem market vb dikeyler sunan bir mobil uygulama şirketi olsun; adına da X diyelim. XPay e-para cüzdanını aktive edince biz XPay’deki cüzdan bakiyemizle ister online alışveriş, isterse köşedeki kahveciden kahve alabileceğiz. Asya’daki örnekler şöyle: Gojek → gopay, Alibaba → alipay, wechat → wepay gibi.
Hakan, Lemi, Murathan, Onur dan oluşan kurucu ekibi Barcelona’nın Guardiola yönetimindeki 2008-2009 takımına benzeten, Craftgate ekibinin yazılıma bir zanaat olarak bakışıyla ünlenen çalışma kültürünü içselleştirdiği anda “Bir teknoloji şirketinde çalışacaksam, Craftgate’i tek geçerim.” diyen yazılım profesoneli sayısı her geçen gün artıyor ancak siz “Ne olursa olsun ekibi 20+’da tutacağız. Yoksa çarşı karışıyor.” görüşünü temel alan bir insan kaynakları politikası izlemeyi mi düşünüyorsunuz? 20’nin 30 ya da 40 olmasını ne sağlar? (Yazılımcılar bizden haber bekliyor☺)
Medium’da yayınladığım 2 bölümlük Startup Dinamikleri ve CTO Rolleri başlıklı makale çok ilgi çekmişti ve şirketlerin/girişimlerin 3 aşamasından ver her aşamanın dinamiğinden bahsetmiştim.
Craftgate şu anda erken aşamada ve kurucular hariç 11 yeteneği olan bir şirket. Burada bir ikilem var tabi. Yetenek konusunda Y.A.G.N.I. (You aren’t gonna need it) prensibini yani yanmadıkça alma prensibini mi uygulamak lazım yoksa “Yetenek gördüğünde mümkünse kaçırma” mı? Biz her zaman yetenek gördüğümüzde bir şekilde mümkünse çalışmak isteriz, çünkü yetenek bulmak çok çok zor iş. Bahsettiğim 20 kişilik ekip konusu ise olabildiğince küçük kalmayı, aynı masa etrafında toplanabilmeyi, ara yöneticilerin olmadığı, iletişim maliyetinin düşük olduğu ve şeffaflığın maksimum olduğu bir yapıyı vurguluyor. Büyürken de, küçük ekip olmanın getirdiği sinerjiyi koruyabilmeyi çok önemsiyorum.
Kurucu kadro için Craftgate “Last Dance” midir? Bu soru kurucu kadronun evlerindeki 2 ayaklı sayılarının, sabır, kendine özel alan ve tabi ki enerji ile ters korelasyonda olduğu dikkate alınarak sorulmuştur.☺
Ahahaha ☺ Hiçbirimizin Craftgate’i büyütelim satalım sonra başka bir şey yaparız gibi bir düşüncesi olmadı hiç. Hayalimiz Türkiye’de online ödeme alan firmaların ilk uğradığı adres olmak, burada büyümek, sonra yerli firmaların yurtdışı açılımlarına eşlik etmek ve global bir ödeme merkezine (payment-hub) dönüşmek.
Okurlarımızı biraz da deneyim tasarımına olan bakış açınızla aydınlatmak isteriz. Sizi çok uzun zamandır tanıdığım için agile metodolojisini yazılımda da tasarımda da acil diye kodlamadığınızı çok iyi biliyorum. Peki ya Craftgate gibi girdi ve iş zekası yükü yoğun, sistemin kullanıcısının bir yandan eğitip hata yapmasını engellemeyi, öte yandan da komplike ve hatadan dönüşü pahalı işlemleri kolaylıkla gerçekleştirmesini mümkün kılacak bir kullanıcı deneyimini tasarlarken nasıl bir yol izlediniz?
Ödeme sistemi tasarlarken 65 tane best practice (en iyi pratikler) var. Bunların yarıya yakını veri ile beslenen kullanıcı deneyimi ile ilişkili, geri kalanı ise teknik olarak ödeme yönlenme ve işleme ile. En büyük avantajımız 2007’den bu yana küçük-büyük ölçekli birçok firmada milyonlarca kullanıcıdan milyarlarca lira ödeme geçirmeye aracılık ettiğimiz için, kullanıcı deneyimi ile ilgili kısımda bol bol A/B testi yapma şansımız oldu. Hatta e-ticaret ödemelerinde alışverişi terk edenlerin oranını azaltıp, ödeme başarı ve dönüşüm oranını arttıracak pratikleri sektörde 2012 yılında Webrazzi ödeme sistemleri konferansında, 2013 yılında da e-ticaretmag’da tahtaönü mini video serilerinde yayınladık ve sektörel bir çok etkinlikte de sunduk.
Kullanıcıya iyi bir ödeme deneyimi sunmak için kabaca 5 ana prensip bulunuyor:
Minimum sayfa geçişi,
Minimum tıklatma,
Minimum dikkat dağıtıcı unsur,
Maksimum bilgilendirme,
Kartlı ödeme sayfası özel tasarımı.
Biz de yıllar içinde testler, kullanıcılardan gelen geri beslemeler ve ölçülen verilerle ortaya çıkmış bu en iyi pratikleri Craftgate içinde uyguladık. Craftgate’in ana işi API sunmak olduğu için önyüz genelde online ödeme alan firma tarafında oluyor. Buradaki pratikleri, entegrasyon aşamasında tecrübe aktarımı şeklinde paylaşıyoruz genelde. Craftgate’in entegrasyonu kolaylaştırmak ve ödeme deneyimini maksimize etmek için sunduğu ödeme formu ve ortak ödeme sayfası da bulunuyor, bu pratikleri orada çok net uyguluyoruz.
Craftgate’in yazılım ve sistem performansını envai çeşit endüstri standartıyla gözlemlediğinizi biliyoruz. Peki ya sistemin kullanıcı deneyimi performansı? Onun performans indikatörlerini nasıl belirliyor ve gözlemliyorsunuz?
Kullanıcı deneyimini ölçmek kesinlikle kolay bir iş değil, zaten bu konuda uzman görüşüne, geri beslemeye ve gelişmeye her zaman ihtiyaç duyuyoruz.
Kullanıcının alışverişi terk etme oranını — “Hangi sayfada, hangi aksiyonu alırken terk etmiş?” gibi nedenini anlamak; bu kaybın teknik mi, yoksa olumsuz bir deneyimden mi, yoksa o anki kişisel tercih mi olduğunu anlamak çok zor olsa da buna yaklaşmaya çalıştığımız bir takım indikatörlerimiz var. Ödeme formu ve ortak ödeme sayfasında ısı haritası ile ölçümleme, ödeme hatalarında kart, kullanıcı veya banka kaynaklı hata mesajlarının doğru bir şekilde ön yüze çıkarılması ve 2. denemede hatasız ilerlenebildiğinin görülmesi gibi ölçümler yapıyoruz.