Mindful UX kavramı, kullanıcıların zihinsel sağlığını, mahremiyetini ve bilişsel durumunu koruyucu özelliklere sahiptir. Kapsayıcı ve erişilebilir olmasının yanında zararı önlemeyi ve günlük hayattaki olası negatif etkileri de bertaraf etmeye yardımcı olmayı amaçlamaktadır.
Bölünmelerinizin seviyesini yönetin
Kullandığınız bir ürünün bilgi iletimi için kullandığı çeşitli yollar vardır. Bunlardan en yaygın olanları görsel ve işitsel duyulardır. Dijital öğeler bazen dokunsal bildirimler sayesinde dokunma duyusunu araç olarak kullanır. Bazı bildirimler, örneğin fırınınız zamanlayıcısı kapandığında ve yemeğinizi yakmak istemiyorsanız, hemen ilgilenmenizi gerektirir. Bazı bildirimlerse ne acil ne de önemlidir. Örneğin havayolu şirketinden mail kutuma gelen, şu an baktığım bir e-bülten. Diğer bildirimlerin ise sabit bir aciliyeti veya önemi yokken, anlık olarak bağlamsal ihtiyaçlarınıza göre uyarlamanız gerekebilir. Örneğin, telefonum her zaman sessiz modda, lakin o zaman diliminde önemli bir arama bekliyorsam, telefonumun zil sesini aktif ederim. Bu noktada Slack’in bildirimleri için kurguladığı aşağıdaki harika iş akışına hayran olmamak elde değil.
Bu içerik ücretsiz!
Okumaya devam etmek ve SHERPA Blog okuru olmak için aşağıdakilerden birini seç. Her hafta yenileri eklenen yüzlerce içeriğe ücretsiz ve sınırsız eriş.
Peki rasyonel iş dünyasında, bir durumu, bir iletiyi, karşı tarafa iletme şeklinize sizler nasıl karar veriyorsunuz? Bu durum şu değişkenlere bağlı olabilir:
Muhatap olduğunuz kişi (profesyonel ilişki, aile veya uzun süredir görmediğini bir arkadaş)
Muhatap olduğunuz kişi sayısı
İleteceğiniz bildirinin, iletinin ya da haberin niteliği (hassas olsun ya da olmasın)
İletinin aciliyet seviyesi
İletinin önemi: Örneğin son ödeme tarihini geçirmek istemediğiniz vergileriniz, şu andan itibaren 2 ay içinde ödenebiliyorsa, vergilerinizi ödemek şu an acil bir iş olmayabilir.
Tüm bunlara dayanarak, karşı tarafı arayacak, ona e-posta ya da kısa mesaj gönderecek, görüntülü görüşme yapacak, sosyal medya üzerinde mesaj atacak, ya da en ilkel yönüyle bir post-it not bırakacak mısınız? Ona hatırlatıcı gönderecek misiniz?
Dikkat dağıtıcıları sınırlayarak, odağınızı koruyun
Şunu biliyoruz ki, etrafımızdaki herkes dikkatimizi çekmek için yarışıyor. Bu tip dikkat dağıtıcı unsurları sınırlandırmak için hali hazırda pek çok önlem de almış olabilirsiniz. Telefonunuz sessiz modda olabilir, bildirimlerinizi kapatmış olabilir, reklamları engellemiş ya da otomatik oynatmayı devre dışı bırakmış olabilirsiniz. Zira bugün Android ve iOS işletim sistemleri bile biz kullanıcıların dikkatimizi korumak için pek çok yardımcı özellik sunuyor.
Az önce bahsettiğim “dijital” önlemlerin yanı sıra, dikkat dağıtıcı unsurları azaltmanın başka bir yolu daha var.
Eğer fiziksel çalışma alanınızı başkalarıyla paylaşıyorsanız – tıpı şu an benim de içinde bulunduğum durum gibi – sizi bölecek bir duruma hazır olup olmadığınız sinyalini karşı tarafa verebilirsiniz. Örneğin varsa kapınıza bir işaret bırakmak ya da masanızın üzerine bir nesne koymak gibi.
“Rahatsız edebilirsin.” , “Sadece acilse rahatsız et.” ya da “Hiçbir koşulda rahatsız etme.” gibi durumları sinyalize etmek içinbir nesne belirleyerek, odağınızı bölebilecek olası durumları bertaraf edebilirsiniz.
Erişilebilirliğe dikkat edin
Erişilebilir bir ürün, herkes tarafından kullanılabilen bir üründür. Erişilebilirliği zayıf olan ürünün özünde sunduğu şartlar ve koşulları vardır. Örneğin sonu gelmeyen metinler, hiç düşünülmemiş ya da üzerine çok az düşünülmüş bir sayfa düzeni ya da tamamen hukuki bir dille yazılmış açıklamalar olabilir. Zira hukuki bir metinse, inisiyatife kapalı olup yasal bir dili temsil eder. Gündelik hayatınızda erişilebilirlik konusunda daha bilinçli olmanın kolay bir yolu, iletişiminizi buna uyarlamaktır. Kullandığınız metnin jargonu, eğer ona aşina olmayan kişilerle temas edecekse, bunun ne anlama geldiğini karşı tarafa açıklamanız gerekir. (Tıpkı yukarıda “hukuki” kısmında benim de yaptığım gibi)
Bir grup tartışmasında, herkesin aynı düzeyde bilgiye sahip olması ve herkesin konuyu takip edebilmesi için, önce işin arka planını ve bağlamını verin. Bir belge yazarken de kolayca okunabilir olması için, içerdeki önemli bilgileri vurgulayın.
Görsel dağınıklığı ortadan kaldırın
Görsellerle aşırı uyarılmanın, bizim için zararlı olduğunun farkındayız.
Twitter’da düzenlediğim basit bir anketin sonuçları bile bunu anlatmaya yetiyor.
İster odanızda, ister masanızda olsun; görsel karmaşayı azaltmak, sadece önemli olduğunu düşündüğünüz şeyleri görünürde tutmak, daha kolay odaklanabilmenize olanak tanır. Bu durum sadece aradığınız bir şeyi bulmanızı kolaylaştırmakla kalmaz, aynı zamanda daha minimal bir görüntüyle, gözünüz için daha az stres yaratır. Zira masanızda artık daha az görsel uyaranı var demektir.
Aynı durum dijital varlıklarınız için de geçerli. Beyaz boşluklar ve odanızda nefes alacak alanlar bırakmak, yararlı ve çok daha rahatlatıcıdır. Telefonumun ve dizüstü bilgisayarımın ekranını aşağıda görebilirsiniz.
Aşırı bilişsel yükten kaçının
Bilişsel yük, bir ürünü kullanmak ya da bir görevi başarmak için sarf etmemiz gereken zihinsel çabayı ifade eder.
Eminim hepimiz, konuşurken Matruşka bebekleri gibi işin içinden sürekli yeni şeyler çıkaran birilerini tanıyoruzdur.
“Tamara ile bir telefon görüşmesi yaptım. Çünkü Marie ile birlikte bizim bir arkadaş grubumuz var. Bu arada Marie ve Tamara’nın henüz tanışmadıklarını biliyor muydun? Awa ile en son tanıştığımda da lezzetli bir dondurma yemiştik. Dilersen sana adresi verebilirim ve o gün gerçekten güneşli bir gündü.” Şimdi bu cümle tek başına 6 farklı konuyu ele aldı.
Evet, gerçekten bazı insanlar böyle konuşuyor ve açıkçası bu durum takip edemediğim için beni oldukça yoruyor.
Bu durumu bir nebze olsa kolaylaştırmak için şu stratejileri izleyebilirsiniz:
Kümeleme Telefon numaralarını 0123456789 olarak mı yoksa 01.23.45.67.89 olarak mı yazıyorsunuz?
Seçeneklerinizin sayısını azaltma Bunu dedim diye de gidip gardırobunuzu 15 parçaya indirmenize gerek yok. Lakin işin özü sadece bu mu?
Kullanıcı deneyimi disiplininde bu durum Hick yasası olarak oldukça yaygındır. Örnek vermek gerekirse 10 opsiyon arasından seçim yapmak, 3 seçenek arasında seçim yapmaktan daha uzun sürecektir.
Lakin bu durum, elbette beni evde 10 farklı çay içmekten alıkoyamaz. 😌 Unutmamak gerekir ki seçeneklerinizi körü körüne azaltmak da uygulanacak bir şey değildir. Sadece bu durumun farkında olup, şartlar uygun olduğunda bunu değerlendirmek önemlidir.
Hatırlama yerine tanıma: Bu, günlük yaşamınız için bir başka ilginç kullanıcı deneyimi ilkesi. Tanıma ipuçları bırakır. (Bir mojitoda nane ve limon var mı?) Oysa hatırlama bunu yapmaz. (Bir mojitodaki ana bileşenler nelerdir?). Bu soruların nihai amacı aynı olsa da ilk sorunun cevaplaması daha kolaydır. Siz sadece verilen bilgilerin doğru olup olmadığını anlamalısınız. Bu sayede çevrenizin aslında sizin için çalışmasını sağlayabilirsiniz. Örnek olarak ben anahtarlarımı kapının kilidinde bırakıyorum, böylece dışarı çıkarken bir refleks onları yanımda götürmem benden isteniyor, bu sayede hatırlamama gerek kalmıyor.
Ya da bir sonraki gün için daha önce belirlediğim spesifik bir şeyi giymek istediğimde, o parçayı gardıroptan çıkarırım ve gözümün önünde olması için uygun bir yere bırakırım.
Başka bir örnek olarak, eğer hızlıca bir şeyler yemem gerekecekse, gün biterken ertesi gün yiyeceklerimi mutfak tezgahına koyarım.
Art arda olan işlerle esnek hedefler arasında seçim yapın
Kullanıcılarının günlük aksiyonlar alabilmeye ikna etmek için bugün pek çok ürün art arda sundukları iş hedeflerini kullanıyor. Örneğin Headspace bunu meditasyon için yaparken, GitHub kod işleri için yapıyor. Bu tip streak’ler yeri geldiğinde gerçekten kullanışlı olabilirken, öğrenmek ya da yapmak istediğiniz her alışkanlık için de standart olarak kullanılmamalıdır. Esnek olmak ve haftada 3 veya 5 kez bir görevi tamamlamayı hedeflemek, her gün bir işe bağlı kalmaktan çok daha gerçekçidir. Özellikle de o işe yeni başlıyorsanız. Streak’ler her gün performans gösterme baskısı yaratırken, daha yönetilebilir hedeflerle beklenmedik durumlar için kendinize alan açabilirsiniz. Tüm bunlara ek esnek hedefleri tamamlama olasılığınız daha yüksek olduğundan, kendi ilerlemenizi de bu sayede gözlemleyebilirsiniz. Bu da bilişsel olarak sizi o iş özelinde devam etmeye teşvik edecektir.
Son olarak bir görevi tamamlamanızın baskıdan mı yoksa arzudan mı geldiğini ayırt etmek de önemlidir. Günlük iş serilerinin, kendi iç baskınızdan ve arzudan kaynaklı olarak, tamamlanma olasılığı daha yüksektir. Eğer pazartesi günü yapmak istemiyorsanız, çok da büyük bir mesele olmayabilir.
Kendinize ve o anda ne yapmak istediğinize kulak verin, ve sadece ona uyum sağlayın.