Görme engelli insanlar filmleri nasıl daha iyi izleyebilir?
Sizce görme kaybına ya da görme engeline sahip bireyler dizileri ya da filmleri nasıl izliyorlar? Daha da önemlisi, bu deneyimi nasıl daha iyi ve daha yaygın hale getirebiliriz?
Çoğumuz aksini düşünse de — başlıktan da anlayabileceğiniz üzere — evet, görme engelli kişiler film izleyebiliyorlar. Bu makalede hem bunu mümkün kılan mevcut teknolojilere hem de bunu geliştirmeye yönelik birkaç öneriye değineceğim.
Görülecek çok da fazla şey yok. — Tommy Edison, Blind Film Critic
Ülkemizdeki durumun aksine dünyanın bir çok yerinde, engelli insanlara daha iyi yaşam standartları sunmaya yönelik pek çok girişim mevcut. Mümkün olduğunu hayal bile etmediğimiz birçok teknolojinin ve servisin, modern ülkelerde yıllardan beri kullanımda olduğunu görmek artık bizi şaşırtmıyor olsa gerek.
Bu konuyu, yüksek oranda görme kaybı olan bir arkadaşımın film izleme deneyimini iyileştirebilmek için araştırmaya başlamış hatta birkaç ufak fikir geliştirmiş ancak ne yazık ki bu fikirleri hayata geçirme fırsatı bulamamıştım. Yeni geliştirilen teknolojilerin bizi bu problemi çözmeye bir adım daha yaklaştırabileceği umuduyla konuyu tekrar araştırmaya karar verdim.
Bu içerik ücretsiz!
Okumaya devam etmek ve SHERPA Blog okuru olmak için aşağıdakilerden birini seç. Her hafta yenileri eklenen yüzlerce içeriğe ücretsiz ve sınırsız eriş.
Bunu daha iyi anlamak için gelin, Oscar ödüllerinden de bildiğimiz Akademi’nin Academy Originals video serisinde yer alan “Görecek çok da fazla şey yok: Görme engelliler nasıl film izler?” adlı kısa belgeseline göz atalım. Belgeselde, görme engelli film eleştirmeni Tommy Edison, Blind Girl Blog’un yazarı Melissa Hudson ve Braille Enstitüsü’nün “Görmeden Sinema” yarışmasının 2013 yılı kazananı Mario Garcia ile yapılan röportajlardan kısa bölümler izlerken, işin arkasındaki teknoloji ve servis hakkında da biraz bilgi edinelim.
“Audio Description” yani işitsel açıklamalar, görme kaybına sahip bireylerin ekrandaki görsel elementleri anlayabilmesini sağlamak amacıyla zihinlerinde bir imaj oluşturmaya yarayan seslendirme desteği ve bu teknik sadece sinema salonlarında kullanılmıyor. CBS, PBS ve FOX kanalları bazı programlarını, Netflix ise popüler “Marvel’s Daredevil” dizisini işitsel açıklamalarla yayınlıyor. Bunun yaygınlaşmasında, 2010 yılında ABD başkanı Barack Obama tarafından imzalanan “21st Century Communications and Video Accessibility Act” ya da diğer adıyla CVAA kanununun büyük rolü var.
İşitsel açıklamalar, televizyonlarda Secondary Audio Program (SAP) özelliğiyle devreye alınabiliyor fakat burada, erişilebilirlik sağlayan çoğu deneyimde olduğu gibi bir dar boğaz var. Bu özellikler ancak televizyon ekranındaki görsel menüler kullanılarak açık konuma getirilebiliyor, dolayısıyla görme kaybı ya da engeli bulunan bireyler bu özelliği ancak bir başkasından destek alarak kullanabiliyorlar. Televizyon kumandaları da bu özelliğin devreye alınmasını mümkün kılacak erişilebilir butonlar barındırmıyor.
CVAA, sadece televizyonları ya da yayıncı kuruluşları değil, mobil telefonları ve diğer iletişim teknolojilerini de görme kaybı olan bireyler için tümüyle erişilebilir kılmayı şart koşuyor. Başka bir deyişle, işitsel açıklamalara ulaşmanızı sağlayacak menülere giden yol da tamamen erişilebilir olmak durumunda. Özetleyecek olursak, bir teknolojinin sadece bir bölümünün erişilebilir olması o teknolojiyi erişilebilir hale getirmiyor. Bir teknolojinin erişilebilir kabul edilebilmesi için, bütün unsurlarının ve bileşenlerinin erişilebilir olması gerekiyor.
Akıllı teknolojilerle bir adım daha ileri
Akıllı telefonlar, erişilebilirlikle ilgili standartları yeniden tanımlıyor. Üstelik sadece akıllı telefon deneyimini değil, diğer teknolojileri de erişilebilir hale getiriyorlar. Birçok mobil uygulama artış erişilebilirlik özelliklerini destekliyor. Örneğin Arçelik’in yeni akıllı ev markası HomeWhiz, beyaz eşyaları akıllı telefon üzerinden kontrol ederken akıllı telefon işletim sistemlerinin erişilebilirlik özelliklerinden de faydalanıyor. Disney ise, Disney filmlerinin işitsel açıklamalarla izlenebilmesini mümkün kılabilmek amacıyla Disney Movies Anywhere uygulamasına eklediği “Sync & Play Audio” özelliğiyle erişilebilirliği oldukça kolaylaştırıyor. Bilgisayarınızda, televizyonunuzda ya da bir sinema salonunda herhangi bir Disney filmi görüntüleniyorsa, uygulamadaki “Sync & Play Audio” özelliğini aktif hale getirmeniz yeterli. Uygulama, akıllı telefonunuzun mikrofonunu kullanarak filmin kaçıncı saniyesinde olduğunuzu algılıyor ve işitsel açıklamaları telefonunuzdan dinlemenizi mümkün kılıyor.
Bunların hepsi harika teknolojiler ve yaygınlaşmalarından çok mutluyuz elbette, fakat ne yazık ki hala cihazlarla, yayın kuruluşlarıyla ve hepsinden önemlisi insan emeğiyle kısıtlıyız. İşitsel açıklamaların hazırlanabilmesi için ciddi bir insan emeğine ihtiyaç duyuluyor. Bir filmin bir sahnesinde olup biten her şeyi o sahnenin süresi kadar kısa bir sürede, görme kaybı ya da engeli olan bir bireyin kolayca anlayabileceği bir metne dönüştürmek ve bu metni seslendirmek hiç kolay bir iş değil. Peki, bu süreci kolaylaştırmak ya da hızlandırmak nasıl mümkün olabilir?
Görüntü tanıma algoritmaları
Google başta olmak üzere çok sayıda şirketin bu konuda araştırma ve geliştirme çalışmaları yaptığını biliyoruz. TensorFlow, Google Cloud Vision API, Clarifai ve Cloudsight gibi birçok uygulama geliştirme arabirimi, görüntüleri tanıma ve anlamlandırma konusunda hatırı sayılır yol kat ettiler.
Google’ın yapay zeka deneyleri gerçekleştirdiği A.I. Experiments tarafından geliştirilen “Quick, Draw!” uygulaması, “makine öğrenmesi” sürecine kullanıcıları da dahil ederek, kendi kendini geliştiren bir nöral ağ alt yapısını oluşturuyor.
Clarifai’in imaj ve video algılama algoritmasının videodaki görselleri etiketler kullanarak nasıl anlamlandırdığını beraber izleyelim.
Bu teknolojiler şu anda sadece görüntünün ne olduğunu algılama yolunda ilerlese de, hareketi ve hikayeyi tanımlayabilmesi artık imkansız gözükmüyor. Google Translate gibi altyapıların da devreye alınmasıyla, dinamik bir çok kültürlü işitsel açıklama deneyimi çok yakında mümkün olabilecek gibi gözüküyor.
Evet, erişilebilirlik açısından daha verimli deneyimler tasarlamak için aşmamız gereken birçok engel var. Bunları aşmamızı mümkün kılacak şey ise, — teknolojiden çok — empati ve iletişim.