Bizce 2018
Yıl boyunca, yazılım dünyasında “Daha hızlı iş yapmanın ve çıktı üretmenin sihirli yöntemi” olarak pazarlanan Agile yaklaşımı gibi UX de, UX’in gümüş kurşunu olan “Tasarım Odaklı Düşünme” (Design Thinking) yaklaşımının etkisi altındaydı. Her ne kadar, “göz açıp kapayana kadar anlamını yitiren yenilerin” hüküm sürdüğü bir coğrafyanın yurttaşları olsak da tasarım odaklı düşünme, problemlerin çözümünde tasarımın sadece “çizebilenlerin” hükümdarlığında olmadığını gösterdi. Araştırmanın, empati kurmanın ve bence en önemlisi “kullanıcının ne hissettiğine/yaptığına” önem vermenin değerini gösterdi. Önyargıları alaşağı etti, ufukları açtı, monologları diyaloğa çevirdi. Üniversite sınavından sonra sadece hastaneye gittiğinde kullandığı “test ettirelim” komutu, birçok ürün yöneticisinin diline pelesenk oldu. Veri, optimizasyon, istatistiksel doğruluk kelime grupları, akademin dışındaki sosyal ve iş hayatında sohbetlerimize konuk oldu.
Gel bakalım 2019
2019 yılı, son 5 yıldır sosyal hayatımızdan eksik olmayan “siyasi seçim”le bir kez daha şenlenecek Kararlar seçim sonrasına bırakılacak, bütçeler optimize edilecek. Bu da büyük planların hep “Hele bir şu seçim geçsin de…” argümanının arkasına bırakılmasına sebep olacak… Alıştık. Şerbetliyiz. Peki bu duruma bu kadar alıştıysak, o vakit onun beraberinde getirdiği fırsatları da göz ardı etmemeyi öğrenmeliyiz, öyle değil mi?
Riskin yüksek olduğu her dönem, yatırım musluklarının kapandığı, insan kaynakları maliyetlerinin kuruşu kuruşuna hesap edildiği, “status quo”yu bozabilecek hiçbir yeniliğin tartışmaya dahi açılmadığı dönemleri betimler. Oysa ki 2018’in mirasçısı 2019, deneyim tasarımı için belki de yıllardır atmaktan imtina ettiğimiz adımların atılabilmesi adına en müsait imkanları önümüze seriyor. “Her şey, tasarım” dediğimizde, “Doğru, önce kullanıcıyı dinleyelim.” diye sohbet başlıyor. “Big small fark etmez; önce verinin bize ne dediğine kulak verelim.” dediğimizde, “Boşver veriyi, ben kullanıcı için en doğrusunu bilirim.”cilerin dışlanacağı bir döneme adım atıyoruz. Yaşanan ekonomik dar boğazın sonucu, toplantı odalarımızı çınlatan “Madem şu an daha fazlası mümkün değil, o zaman elimizdekini kaybetmemeliyiz.” görüşünün beraberinde getireceği “Güveni tasarlamanın yollarına odaklanmalıyız.” yılındayız, öyle değil mi?
2019, dijital kanallardan, insan kaynaklarına; finanstan, satış kanalları yönetimine; üst-ast ilişkisinden, lojistiğe kadar iş hayatının her alanında bağlı olduğumuz ya da liderliğini yaptığımız işletmelerin tüm operasyonel sistemlerini gözden geçirerek, “değeri nasıl servis ettiklerine” odaklanacağımız bir yıl olacak. Sahnenin önündeki ve arkasındaki ve hatta sahne arkasının da arkasındaki olan biteni gözlemleyecek, tüm bu parçaların ortaya çıkaracağı büyük resmi, diğer bir deyişle “servisi” tasarlayacağız.
Özetle…
2018’e kadar öğrendiklerimiz, bize dijital bir sistemle iletişim kurarken “kullanıcının deneyimi”nin ne anlamına geldiğini öğretti. Şimdi bir üst seviyeye çıkacak ve sistemin genelinin tasarımı için gerekli servis kavramına odaklanacağız. Deneyim tasarımcılarının UX/UI Designer olarak kullanmayı tercih ettikleri unvanlarının, Product ve Service Designer olarak güncellenmesine; UX Researcher olarak anılan araştırmadan sorumlu profesyonellerin, uzmanlıklarını dijital araçlarla veri toplama ekseninde pekiştirip, “UX Intelligence” ile başlayan alternatif unvanlarla yeni pozisyonlar yaratmalarına ve UX Writer unvanındaki iş ilanlarının sıklıkla karşımıza çıkmasına şahit olacağız. Demedi demeyin 🙂
Sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir yeni yıl sizlerin olsun.