Alışveriş sepetiniz şu an boş
Tüm eğitimlere göz atarak ilgi duyduklarını sepetine ekleyebilirsin.
Alışveriş sepetiniz şu an boş
Tüm eğitimlere göz atarak ilgi duyduklarını sepetine ekleyebilirsin.
Tasarım odaklı düşünme, tasarımcılara özgü bir şey değildir — edebiyat, sanat, müzik, bilim, mühendislik ve iş dünyasındaki tüm büyük yenilikçiler tarafından uygulanmaktadır.
Tasarım odaklı düşünme, tasarımcılara özgü bir şey değildir — edebiyat, sanat, müzik, bilim, mühendislik ve iş dünyasındaki tüm büyük yenilikçiler tarafından uygulanmaktadır. O halde neden adı “tasarım” odaklı düşünmedir? Tasarım odaklı düşünmede özel olan şey; tasarımcıların (başka bir deyişle design thinker’ların) çalışma süreçlerini; insan odaklı teknikleri sistematik olarak ayıklama, öğretme, öğrenme konusunda ve — tasarımlarımızda, işletmelerimizde, ülkelerimizde, hayatlarımızda — varolan problemleri yaratıcı ve yenilikçi bir yaklaşımla çözmek için bu teknikleri uygulamada bize yardımcı olmasıdır.
Apple, Google, Samsung ve GE gibi, dünyanın önde gelen markaları tasarım odaklı düşünme (design thinking) yaklaşımını hızlıca benimsedi ve tasarım odaklı düşünme d.school, Stanford, Harvard ve MIT gibi dünyanın önde gelen üniversitelerinde öğretilmeye başlandı. Peki, tasarım odaklı düşünmenin ne olduğunu ve neden bu kadar popüler olduğunu biliyor musunuz? Burada artık lafı dolandırmadan konuya girip bunun ne olduğunu ve neden bu denli popüler olduğunu anlatacağız.
Tasarım odaklı düşünme, kavrayışın ilk aşamasında anında görünür olmayan alternatif stratejileri ve çözümleri belirlemek amacıyla kullanıcıyı anlamak, varsayımlarla mücadele etmek ve problemleri yeniden tanımlamak için çabaladığımız, iteratif bir süreçtir. Tasarım odaklı düşünme aynı zamanda, problemlerin çözümünde çözüm odaklı bir yaklaşım sunar. Bir pratik yöntemler koleksiyonu olduğu kadar, bir düşünme ve çalışma yöntemidir.
Okumaya devam etmek ve SHERPA Blog okuru olmak için aşağıdakilerden birini seç.
Her hafta yenileri eklenen yüzlerce içeriğe ücretsiz ve sınırsız eriş.
Tasarım odaklı düşünme, kendileri için ürün veya servis tasarladığımız insanlar hakkında bir anlayış geliştirmeye yönelik yoğun ilgi ile alakalıdır. Hedef kullanıcının gözlemlenmesi ve onunla empati kurma konusunda bize yardımcı olur. Tasarım odaklı düşünme, sorgulama sürecinde de bize yardımcı olur: Problemi sorgulama, varsayımları sorgulama ve sonuçları sorgulama. İnsan odaklı (human centered) tekniklerle problemi yeniden çerçevelendirmek, beyin fırtınası (brainstorming) oturumlarında birçok fikir oluşturmak ve de prototipleme ve test aşamasında pratik bir yaklaşım benimsemek koşuluyla tasarım odaklı düşünme, “kötü tanımlanmış” veya bilinmeyen sorunlarla mücadelede son derece yararlıdır. Tasarım odaklı düşünme aynı zamanda süregiden deneyleri de kapsar: Eskiz oluşturma, prototipleme, test etme ve kavram ve fikirleri sınama.
Bugün kullanımda olan tasarım odaklı düşünme sürecinin pek çok varyantı var ve bunlar 3 ilâ 7 evre, aşama ya da moda sahip. Bununla birlikte, tasarım odaklı düşünmenin, 1996’da yapay bilimler (The Sciences of the Artificial) alanında Nobel Ödülü alan Herbert Simon tarafından ilk kez tanımlanan — birbirine oldukça benzeyen — tüm varyantları aynı ilkeleri temsil eder. Bu makalede, Stanford’da bulunan ve d.school olarak da bilinen Hasso-Plattner Tasarım Enstitüsü tarafından önerilen 5 aşamalı modele odaklanacağız. d.school’un yaklaşımını seçmemizin nedeni ise, tasarım odaklı düşünmenin uygulanması ve öğretilmesinde oldukça ön planda olması.
d.school’a göre tasarım odaklı düşünmenin 5 aşaması şöyle:
Bu 5 faz, aşama veya modun her zaman ardışık olmadığını unutmamak önemlidir. Belirli bir sırayı takip etmek zorunda olmadıkları gibi, sık sık paralel olarak ortaya çıkabilir ve iteratif olarak tekrar edebilirler. Bu nedenle bu evreleri, hiyerarşik veya adım adım bir süreç olarak anlamamak gerekir. Ardışık adımlardan ziyade, yenilikçi bir projeye katkıda bulunan modların veya aşamaların bir özeti olarak değerlendirilmeliler.
Tasarım odaklı düşünmenin ne olduğunu anlamanıza yardımcı olmak için, süreci 5 aşamaya ya da moda ayırdık: 1. Empati kurun, 2. Tanımlayın, 3. Tasarlayın, 4. Prototipleyin ve 5. Test edin. Tasarım odaklı düşünme ile ilgili özel olan şey; tasarımcıların çalışma süreçlerinin, — tasarımlarımızda, işlerimizde, ülkelerimizde, hayatlarımızda var olan — sorunları yaratıcı ve yenilikçi bir şekilde çözmek için, bu insan odaklı teknikleri sistematik olarak ayıklama, öğretme, öğrenme ve uygulama konusunda bize yardımcı olabileceğini ortaya koymasıdır. Bununla birlikte, “Düşünen Adam” (Le Penseur) adlı ünlü heykeli yaratan Auguste Rodin gibi büyük bir sanatçı, büyük olasılıkla yaratıcı sanat hayatı boyunca aynı yenilikçi süreçleri kullanmıştı. Aynı şekilde, edebiyat, sanat, müzik, bilim, mühendislik ve ticaret alanındaki tüm büyük yenilikçiler de bu süreci uygulamış ve hâlâ uygulamaktadır.
Bazen — tasarım odaklı düşünme gibi — soyut bir şeyi anlamanın en kolay yolu, onun ne olmadığını anlamaktır.
İnsanlar, doğal olarak, tekrarlayan eylemlere ve yaygın olarak erişilen bilgiye göre modellenen düşünce kalıpları geliştirirler. Bu kalıplar, aynı eylemleri ve bilgileri, benzer veya tanıdık durumlarda hızlı bir şekilde uygulamamıza yardımcı olur ancak; aynı zamanda, sorunların görülebilmesi, anlaşılması ve çözülmesinde yeni yollara çabucak ve kolayca erişmemizi ve dolayısıyla, bu sorunların çözümünde yeni yollar açmamızı önleme potansiyeline de sahiptir. Bu düşünce kalıplarına şemalar — genellikle bazı çevresel uyaranların zihnimizde harekete geçirdiği ve başlatttığı şeyler, eylemler ve düşünceler arasındaki organize bilgi setleri ve ilişkiler dizisi, denir. Tek bir şema çok büyük miktarda bilgi içerebilir. Örneğin; dört ayaklı, kürklü, keskin dişli, kuyruklu, patili ve diğer algılanabilir özelliklerin bir kısmını kapsayan köpekler için bir şemamız var. Çevresel uyaranlar bu şemayla uyuştuğunda — hatta çok az bir ilişki ya da özellik varolsa da — aynı düşünme kalıbı ile yaklaşırız. Bu şemalar otomatik olarak uyarıldığı için, durumu daha uygun bir yaklaşımla gözlemlemeyi veya sorunu yeni bir problem çözme stratejisi sağlayacak şekilde görmeyi engelleyebilir. Yenilikçi problem çözme “kalıpların dışında düşünme” (thinking outside of the box) olarak da bilinir.
“Kalıpların dışında düşünme”, zihninizde yerleşik bir probleme yenilikçi bir çözüm getirir. Öte yandan, bu düşünme modelini uygulamak gerçek bir mücadele gerektirir; çünkü, bizi çevreleyen, tekrar eden eylemlere ve yaygın olarak erişilen bilgiye göre modellenen düşünce kalıpları ile hareket etmeye alışığız.
Birkaç yıl önce yaşanan bir olayda, standartlara göre daha alçak inşa edilmiş bir köprünün altından geçmek isteyen bir kamyon şoförü aracıyla birlikte köprü altında sıkışır. Sürücü, aracını ne ileri ne de geri sürebilir. Ciddi bir trafik sorununa yol açan olay nedeniyle acil durum personeli, mühendisler, itfaiyeciler ve kamyon şöförleri, kamyonun sıkıştığı yerden çıkarılmasına yönelik çeşitli çözüm önerilerinde bulunur. Acil durum personeli, kamyonu parçalarına ayırmak ya da köprünün olaya karışan bölümünü yıkmak gibi; kendi uzmanlıklarına uygun çözümlerden bahseder. O esnada orada yürüyüş yapan ve hararetli tartışmaya tanık olan bir genç, köprüye, kamyona ve yola baktıktan sonra; “Neden lastiklerdeki havayı boşaltmıyorsunuz?” diye sorar. Sorunu çözmek için kafa patlatan tüm uzmanlar şaşkına döner. Gencin çözüm önerisi uygulamaya koyulduğunda ise kamyon sıkıştığı yerden kolaylıkla çıkarılır. Bu hikâye, sık sık yüzleştiğimiz; en açık çözümlerin, çoğunlukla içinde kalmayı kendimize dayattığımız kısıtlar yüzünden, akla en zor gelen çözümler olmasını sembolize etmektedir.
Biz insanların, varsayımlarımıza ve gündelik bilgilerimize meydan okuması genellikle zordur zira her seferinde, her şeyi sıfırdan öğrenmek zorunda kalmamak için düşünce kalıpları oluşturmaya güveniriz. Gündelik işlerimizi, az ya da çok, bilinçsizce halletmeye güveniriz — Örneğin; sabah kalktığımızda, yemek yerken, yürürken ve okurken ve elbette iş yerimizdeki zorlukları ve özel hayatlarımızı değerlendirirken de. Özellikle bilirkişiler ve uzmanlar, sahip oldukları bilgi birikimine oldukça güvenirler ve kendi bilgilerini sorgulamaya başlamaları oldukça zor ve yıpratıcı olabilir.
Size bu hikâyeyi neden anlattık? Hikâye anlatmak; fırsatlara, fikirlere ve çözümlere ilham vermek konusunda bize yardımcı olur. Hikâyeler, gerçek insanlar ve onların hayatları etrafında şekillenir. Hikâyeler önemlidir çünkü onlar genel söylentiler değil spesifik olayların anlatımıdır. Bize, belirli sorunların çözümünü hayal etmemize yardımcı olan somut ayrıntılar verir. Tam yeri gelmişken, tasarım odaklı düşünmenin ne ile ilgili olduğunu anlamamıza yardımcı olan, aşağıdaki 1 dakikalık videoyu izlemenizi öneririm.
www.youtube.com/watch?v=1-k1wa5vjw0
Tasarım odaklı düşünme, genellikle “kalıpların dışında düşünme” olarak adlandırılır. Bu çocuk, varsayımlarımıza meydan okumak ve sorunlarımızı çözmek için yeni yollar bulmanın neden önemli olduğunu bize gösteriyor.
Tasarım odaklı düşünme çoğunlukla, aşağıda “kalıpların dışında düşünme” (ve hatta kutunun dışında düşünme) olarak da anılan, tasarımcıların, egemen veya daha yaygın problem çözme yöntemlerine uymayan, yeni düşünme biçimleri geliştirme çabasıdır.
Tasarım odaklı düşünmenin kalbi; ürünleri, kullanıcıların ürünle nasıl etkileşimde olduklarını analiz edip anlayarak ve ürünlerin çalışma koşullarını araştırarak iyileştirme niyetidir. Tasarım odaklı düşünmenin merkezinde, önemli sorular sormaya ve zorlayıcı varsayımlara yönelik ilgi ve yetenek yer alır. “Kalıpların dışında düşünme”nin önemli bir boyutu, daha önceki varsayımları tahrif etmek; diğer bir deyişle, daha önceki varsayımların geçerli olup olmadığını ispatlamayı mümkün kılmasıdır. Bir problemi oluşturan koşulları sorguladığımızda, çözüm üretme süreci, söz konusu problemin kendisine özgü kısıtlarını ve yönlerini yansıtan fikirler üretmemize yardımcı olur. Tasarım odaklı düşünme bize, biraz daha derine inme imkanı sunar; ürün, hizmet veya tasarımın iyileştirilmesine yönelik yeni yollar ortaya çıkarmak için doğru türde araştırma yapmamıza, ürünlerimizi ve hizmetlerimizi prototip haline getirmemize yardımcı olur.
Kullanıcı deneyimi (user experience) kavramını ortaya atan, kullanıcı deneyiminin büyük ustası Don Norman, tasarım odaklı düşünmenin ne ve neden özel olduğunu şöyle açıklıyor:
“…tasarımın doğası üstüne daha çok kafa yorup bunun ışığında, son dönemde karşılaştığım mühendisler, iş insanları ve karşılaştıkları sorunları körü körüne çözdüklerini düşünen diğer insanlarla görüşmelerimi düşündüğümde, bu kişilerin yeterli dozda bir tasarım odaklı düşünme yaklaşımından oldukça faydalanabileceklerini fark ettim. Tasarımcılar, yeterli derinliği olmayan çözüm fikirlerine kapılmamak için çok sayıda teknik geliştirdirler. Asıl problemi nihai bir açıklama olarak değil, bir önerme olarak alıyor ve bu problemin altında yatan esas sorunların gerçekte neler olabileceğiyle ilgili oldukça geniş kapsamlı düşünüyorlar — örneğin; kök nedenlere ulaşmalarını sağlayacak “Five Whys” (beş neden) yaklaşımını kullanarak. En önemlisi; bu, iteratif ve oldukça geniş kapsamlı bir süreç. Tasarımcılar, söz konusu problemin çözümüne balıklama atlama refleksine direnirler. Bunun yerine, öncelikle ele alınması gereken temel (kök) meselenin ne olduğunu belirlemek için vakit harcarlar. Asıl problemi belirleyene kadar bir çözüm aramaya çalışmazlar ve asıl problemi belirlediklerinde ise onu çözmek yerine önce, potansiyel çözümleri geniş bir yelpazede ele almayı bırakırlar. Sadece bu durumda kendi önerilerine yoğunlaşırlar. Bu sürece tasarım odaklı düşünme (design thinking) denir.”
— Don Norman, Rethinking Design Thinking
Tasarım süreci genellikle farklı departmandan çok sayıda farklı insan grubunu içerir; bu sebeple, fikirleri ve problem çözümlerini geliştirmek, kategorize etmek ve düzenlemek zor olabilir. Bir tasarım projesini yolunda yürütmenin ve temel fikirleri organize etmenin bir yolu da tasarım odaklı düşünme yaklaşımıdır.
Ünlü inovasyon ve tasarım şirketi IDEO’nun CEO’su Tim Brown, başarılı kitabı Change by Design’da, tasarım odaklı düşünmenin tam olarak, insanların karşılaştığı sorunların bütünsel ve empatik bir yaklaşımla anlaşılmasına dayandığını ve duygular, ihtiyaçlar, motivasyonlar ve insan davranışlarının motifleri gibi muğlak veya — doğası gereği — öznel kavramları içerdiğini açıklar. Bu, kullanıcının ihtiyaçlarını ve duygularını anlama ve test etme sürecinde daha fazla mesafenin söz konusu olduğu salt bilimsel yaklaşımdan farklılaşır — ör. kantitatif araştırma yoluyla. Tim Brown, tasarım odaklı düşünmenin üçüncü bir yol olduğunu şöyle özetliyor: Tasarım odaklı düşünme temel olarak, yenilikçi çözümler üretmek amacıyla rasyonel ve analitik araştırma ile bütüncül bir kullanıcı odaklı perspektifi birleştiren ve tasarım alanında berraklaşan bir problem çözme yaklaşımıdır.
“Tasarım odaklı düşünme, hepimizin sahip olduğu ancak daha geleneksel problem çözme uygulamaları tarafından göz ardı edilen yetilere erişim sağlar. Sadece insan merkezli değil; başlı başına ve derin biçimde insanidir. Tasarım odaklı düşünme; sezgisel olma, kalıpları tanıma, işlevselliği kadar duygusal anlamı da olan fikirler üretme ve sözcük veya sembollerden başka araçlarla da kendimizi ifade etme yeteneklerimize dayanır. Hiç kimse duygu, sezgi ve esin kaynağı temelli bir iş yapmak istemez ancak; rasyonel ve analitik olana aşırı bağımlılık da bir o kadar tehlikeli olabilir. Tasarım sürecinin merkezinde yer alan bütüncül yaklaşım, ‘üçüncü bir yol’ önerir. ”
— Tim Brown, Change by Design, Giriş
Bilimsel etkinliklerin bazıları, kullanıcıların ürünlerle nasıl etkileşim kurduklarını analiz etmeyi ve bu ürünlerin hangi koşullar altında çalıştığını araştırmayı içerir: Kullanıcı ihtiyaçlarını araştırmak, önceki projelerden deneyim toplamak, ürüne özgü mevcut ve gelecekteki koşulları göz önüne almak, problemin değişkenlerini ve alternatif problem çözümlerinin pratik uygulamalarını test etmek. Problemin bilinen niteliklerinin, özelliklerinin vb. çoğunluğunun bir çözüme ulaşmak için test edildiği salt bilimsel bir yaklaşımın aksine; tasarım odaklı düşünme araştırmaları, daha önce bilinmeyen parametreleri ve alternatif stratejileri ortaya çıkarmak için problemin muğlak unsurlarını içerir.
Birtakım potansiyel çözümlere ulaştıktan sonra, seçim süreci akılıcılıkla desteklenir. Tasarımcıların, bu çözümleri analiz etmeleri ve tahrif etmeleri önerilir; böylece, tasarım sürecinin her aşamasında saptanan her problem veya engel için en uygun çözümü bulurlar.
Bunu aklımızda tutarak; tasarım odaklı düşünmenin “kalıpların dışında düşünme” (ya da birebir Türkçeleştirirsek, kutunun dışında düşünme) değil — Clint Runge’ın belirttiği gibi — kutunun kenarında, köşesinde, kanadında, barkodunun altında düşünme olduğunu söylemek belki de daha doğru olabilir.
Tasarım odaklı düşünme, bilim ve akılcılığın güçlü temeli sayesinde, insanların karşılaştığı problemlerin bütünsel ve empatik bir yaklaşımla anlaşılmasını sağlamayı amaçlamaktadır. Tasarım odaklı düşünme, insanlarla empati kurmaya çalışır. Bu, duygular, ihtiyaçlar, motivasyonlar ve insan davranışlarının motifleri gibi muğlak veya — doğası gereği — öznel kavramları içerir. Tasarım odaklı düşünme ile fikir ve çözüm üretmenin doğası, bu yaklaşımın genellikle, kullanıcıların bir ürünü hangi bağlamda kullandığı ve o ürünle etkileşim halindeyken nasıl sorunlar ve engellerle karşılaştıkları konusunda daha duyarlı ve ilgili olduğu anlamına gelir. Tasarım odaklı düşünmenin yaratıcı öğesi, gerçek kullanıcıların uygulamalarına, eylemlerine ve düşüncelerine ilişkin çözümler ve içgörüler üretmek amacıyla kullandığı metodolojilerde (design methodology) bulunur.
Tasarım odaklı düşünme süreci (design thinking process), iteratif ve doğrusal olmayan bir süreçtir. Bu basitçe, tasarım ekibinin elde ettiği sonuçları; ilk varsayımlarını, yaklaşımlarını ve ilk sonuçları gözden geçirmek, sorgulamak ve iyileştirmek için mütemadiyen kullandığı anlamına gelir. İlk çalışma sürecinin son aşamasında elde edilen sonuçlar, probleme yaklaşımımız hakkında bilgi verir, problemin parametrelerini belirlememize ve problemi yeniden tanımlamamıza yardımcı olur; dahası ve belki de en önemlisi bize, önceki yaklaşımımızla göremediğimiz, alternatif çözümler üretmemizi sağlayacak yeni içgörüler sunar.
Tim Brown, tasarım odaklı düşünme tekniklerinin ve tasarım stratejilerinin her ölçekte işletmeler için olduğunu ifade eder. Tasarım odaklı düşünme sadece tasarımcılar için değil; aynı zamanda, yaratıcılık temelli tüm çalışanlar, serbest çalışanlar ve bununla birlikte işletmeler ve toplumlar için yeni alternatifler üretmek amacıyla tasarım odaklı düşünmeyi bir organizasyonun, ürünün veya hizmetin her seviyesine sokmaya çalışan liderler için de geçerlidir.
“Tasarım odaklı düşünme; tasarımcıların, insan ihtiyaçlarını, işletme kısıtları dahilinde, mevcut teknik kaynaklarla eşleştirme arayışları süresince, yıllar içinde öğrendikleri becerilerle başlar. Tasarımcılar, insani bakış açısıyla arzulanan şeyin, teknolojik açıdan uygulanabilir ve ekonomik açıdan yaşayabilir olanlarla bütünleştirilmesiyle, bugün hoşumuza giden ürünleri yaratabilir hale geldi. Tasarım odaklı düşünme bu araçları, kendilerini hiç tasarımcı olarak düşünmeyen ve çok daha geniş bir sorun yelpazesine uygulayan insanların kullanımına sunmak için bir sonraki adımı atıyor. ”
— Tim Brown, Change by Design, Giriş
Tasarım odaklı düşünme, temel olarak, bir problemin bilinen yönlerini değerlendirmeyi ve bir problemin koşullarına katkıda bulunan daha belirsiz veya çevresel faktörleri belirlemeyi içeren, tasarıma özgü bir problem çözme yaklaşımıdır. Bu, somut ve bilinen yönlerin, bir çözüm bulabilmek için test edildiği daha bilimsel bir yaklaşımdan farklılaşır. Tasarım odaklı düşünme, bilginin sürekli sorgulandığı ve edinildiği; ve böylece, ilk andaki yaklaşımımızla göremeyeceğimiz alternatif stratejileri ve çözümleri belirleme girişiminde, bir problemi yeniden tanımlamamıza yardımcı olabilen iteratif bir süreçtir. Tasarımcılar tıpkı sanatçılar gibi, egemen veya daha sık karşılaşılan problem çözme yöntemlerine alternatif yeni düşünme biçimleri geliştirmeye çalıştığı için, tasarım odaklı düşünme genellikle “kalıpların dışında düşünme” olarak anılır. Tasarım odaklı düşünmenin merkezinde bir ürünü, kullanıcıların o ürünle nasıl etkileşim kurduğunu ve ürünün hangi koşullarda çalıştığını analiz ederek iyileştirme niyeti bulunur. Tasarım odaklı düşünme bize, kullanıcı deneyimlerini geliştirme yollarını ortaya çıkarmak amacıyla daha derine inmek için bir araç sunar.
“Tasarım odaklı düşünme tanımı bir mit değil. Tasarım ve tasarım harici profesyonel geçmişlere sahip insanlar tarafından kullanılan, test edilmiş (well-tried) tasarım sürecinin yeni zorluklara ve fırsatlara uygulanmasının bir açıklamasıdır. Terime ilişkin farkındalığın artması beni memnun ederken, kullanımının yaygınlaşmaya devam etmesini ve daha evrensel olarak anlaşılmasını umut ediyorum; böylece, sonunda her lider, inovasyon ve daha iyi sonuçlar için tasarım ve tasarım odaklı düşünmenin nasıl kullanılacağını biliyor.”
— Bill Moggridge, Design Thinking: Dear Don
Olsun, hangimiz unutmuyoruz ki... Yeni bir şifre oluşturmak için e-posta adresini girmen yeterli.
Kapat