Alışveriş sepetiniz şu an boş
Tüm eğitimlere göz atarak ilgi duyduklarını sepetine ekleyebilirsin.
Alışveriş sepetiniz şu an boş
Tüm eğitimlere göz atarak ilgi duyduklarını sepetine ekleyebilirsin.
Tasarlardığımız sistemlerin kullanıcılarına gönderdiği bildirimler sizce ne kadar bilinçli ve kullanıcıların beklentilerine ne kadar uyumlu?
Push bildirimlerden bilinçli ve beklentilerimize uyumlu olanlar harici tamamı, günlük rutinimizi bozarlar. Genelde saati kontrol etmek ya da o gün için yapılacaklar listenize göz atmak için telefonunuzu elinize aldığınızda gördüğünüz ilk şey; sizden cevap bekleyen 4 farklı kişiden gelen 9 farklı mesajdır.
Bu konuyu birlikte bir değerlendirelim.
2015 yılında Florida Eyalet Üniversitesi’nden araştırmacılar dikkat ve bildirimler üzerine bir araştırma yayınladılar. Araştırmaya katılan katılımcılara bilgisayar başında tamamlamaları için bir görev verilirken, bu esnada kişisel telefonlarına da mesajlar ve telefon aramaları yönlendirildi. Görev esnasında mesaj bildirimi alanlar, almayanlara göre görevlerinde daha başarısız olurken, telefon aramaları alanlarsa kısa mesaj bildirimi alanlardan da kötü performans gösterdiler.
Araştırmanın ilginç kısmında ise, bir mesaj aldığını ya da bir arama kaçırdığını bilen kullanıcıların, telefonlarını kullanmış kadar kadar odaklarının dağılmış olmasıydı. Bunun nedeni, katılımcıların odaklarının bir kısmını, artık kendilerini bekleyen bu bildirimi hatırlamaya ayırmış olmalarıydı.
Okumaya devam etmek ve SHERPA Blog okuru olmak için aşağıdakilerden birini seç.
Her hafta yenileri eklenen yüzlerce içeriğe ücretsiz ve sınırsız eriş.
2020’leri ileri saralım. Günümüzde anlık bildirimler, ekranlarımızda belirme şekilleri gereği en belirgin kesintiler olabilir.
Lakin günlük akışımızı kesenler sadece bu bildirimler değil.
Örneğin, sürekli olarak yetişmem gereken şeyler olduğunu kendime hatırlatmadan Discord’u açmayı veya Twitter’ı kullanmayı çok istiyorum. Lakin sayısı ne olursa olsun bildirimler odağımızı dağıtırlar. Eğer Twitter’ı birine mesaj göndermek istediğiniz zaman açarsanız, karşınıza çıkan bildirimler rozeti aklınızdaki görevi yerine getirmenize izin vermek yerine, hemen dikkatinizi çekecektir.
Buna alternatif bir tasarım olarak; bildirimlerinizi sadece siz uygun olduğunuzda kontrol etmenize olanak tanıyan, ana sayfada bulundukları yerden ziyade kendilerine içinözel tek bir bölgede tutulan, bilinçli bir seçim halinde getirilen tasarım kendine yer bulabilir.
Center for Healthy Minds’ın kurucusu ve Wisconsin-Madison Üniversitesi’nde psikoloji ve psikiyatri profesörü olan Dr. Richard Davidson, bunun için oldukça faydalı şu karşılaştırmayı yapıyor:
“Odağımızı, gönüllü olarak düzenlenmek yerine cihazlara teslim ediyoruz. Okyanusta adeta dümeni olmayan denizciler gibiyiz. Kendi zihnimizi bilinçli bir yöne götürmek yerine, adeta maruz kaldığımız dijital uyaranlar tarafından itilip çekilen birer denizciyiz. “
Tabi bir de renk sorunumuz var. Çoğu bildirim rozeti genelde kırmızıdır.
Kırmızı renk ise, günlük hayatımızda en çok öne çıkan renktir. İster şehirde, isterseniz doğada isterseniz bir evde olsun. Bu renk tonu, herhangi bir arka planla en iyi kontrastı oluşturabilir. Sonuç olarak kırmızı, fiziksel dünya da dahil olmak üzere bizi önemli sinyallere karşı sürekli olarak uyarmak için kullanılır. Önemli derken, “Eğer bunları, kaçırırsak son derece olumsuz sonuçlar olur” dediğimiz şeyleri kastediyorum. Dur işareti kırmızısı, karşıya geçme kırmızısı, fırının kırmızısı, trenin acil durum camı kesicisi, araba gösterge panelinin kırmızı ışıkları ve daha fazlası hep işaret olarak kırmızıyı kullanır.
Kırmızı sadece daha çarpıcı olmakla kalmıyor, aynı zamanda sinyallere kasıtlı olarak özen gösterilmeye koşullandırılıyoruz.
Şimdi size soruyorum: Bildirim rozetleriyle aldığınız içeriğin uyarısı, gerçekten kırmızıyı kullanacak kadar önemli mi? Bu konuda hemen şurada sizin de oy verebileceğiniz bir anket oluşturdum.
Çoklu görev yönetimiyle birlikte bugün tükettiğimiz bilgi miktarı, bilişsel yükümüze oldukça arttırıyor.
Sürekli bir şeylere çağrılıyoruz: Daha bir tanesine bile gerekli düzeyde dikkat göstermeden, üzerinde çalıştığımız görevlerdan farklı platformlara geçişler yapıyoruz.
Yukarıda bahsettiğim Twitter örneğini düşünün.
“Benim güçlü bir iradem var, bildirimlerimi kontrol etmeden de ilk görevime bağlı kalırdım.” diyorsunuz sanırım?
Bu harika olurdu. Lakin yukarıda bahsettiğim araştırmada gördüğümüz gibi, sizi bekleyen bu yeni bilgilerin farkındalığı bile odaklanmanızı engellemeye yeterlidir.
Kullanışlı ve faydalı olanı, gürültüden ayırmanın bir yolu yoktur.
Aldığınız e-postalara bakalım.
The Fork’tan gelen bir tanıtım bülteni veya tanımadığınız birinin yeni bir işe başladığını bildiren bir LinkedIn duyurusu ile, müşterinizden bütçenizi kabul ettiğini dair gelen e-postaya aynı önem verilir. Evet, Gmail sekmeleri ve gelen kutusu filtreleri bu konuda yardımcı olabilirler, lakin çoğu e-posta sağlayıcısı bu tür bir özelliği bile varsayılan olarak etkinleştirilmiş değildir.
Teknoloji ve medya muhabiri John Herrman, bu konu için net bir şekilde şunları yazmıştır:
“Beni, sadece diğer yeni noktalarla birleştirsin dediğim noktalar, neredeyse hiçbir anlamı olmayan diğer noktalarla, onlar da Instagram uygulamamdan Facebook’ta bir şey olduğu konusunda başka bir noktaya yönlendirdi: Orada gördüğüm şey de çok az tanıdığım birinin bir süredir ilk kez bir gönderi paylaştığı bilgisiydi.”
“Aynı bildirim rozetleri; büyükannenizin hastanede olduğunu, bir telesekreter sesiyle henüz sahip olmadığınız ev güvenlik sisteminin acil ilgiye ihtiyacı olduğunu ya da bir grup sohbetinde bugün 51’inci kez birinin mesaj gönderdiği bilgisini sizlere iletiyor. Yeni ve gelişen toplum biçimleri, en soyut haliye, bu noktaların ve onlara eşlik eden sevinç ve kaygı deneyiminin yaratılıp, azaltılmasına kadar varıyor.
Aşağıda, alakasız bildirimlere ilişkin bazı örnekler verdim.
Yorum yaptığım bir gönderiye, tanımadığım diğer kişiler de yorum yaptı:
Belirli bir hashtag’in trend olmasıyla sırf ivmeden yararlanmak için paylaştığım bir gönderi:
Takip ettiğim bir sayfa bir gönderi paylaştı:
Tüm bunlar, Adrian Zumbrunnen’in “anti-bildirimler” olarak adlandırdığı şeyler.
Yani aslında sizinle ilgili olmayan, hatta sizin için bile olmayan bildirimler.
Yukarıdaki ekran görüntülerinden hiçbiri beni ilgilendirmiyor, ancak LinkedIn, benim adıma bunları akışımda bulundurmanın yeterli olmadığına, ve benim de bunlardan bildirimle haberdar edilmem gerektiğine karar veriyor.
“Mindful bildirimler nedir?” sorusu için sizin için bir tanım oluşturma çabamdan çıkan şey:
“Mindful bildirimler; kullanıcıya iletilen bilgilerin değeriyle uyumlu, zihinsel maliyet ve dikkat gereken bilgileri belirli bir kullanıcıya iletilen bilgilere denir. Kullanıcılara engel olmak yerine onları etkin kılma işlevi vardır. Kesintiye uğratmak yerine mümkün olduğunca sinyal verir.”
Ness Labs topluluğundaki insanlardan bildirimlerle olan ilişkilerini anlatmalarını istediğimde benimle aşağıdaki şeyleri paylaştılar.
“Çoğu bildirimin sesini ve ekranımdaki yansımasını tamamen kapattım. Bu durum verimliliğimi ve sakinliğimi artırdı. Kendimi daha az bilgilendirilmiş bulmuyorum. Kolayca erişmek istediğim bilgileri ortaya çıkarmak içinse, iPhone’umdaki widget’ları deniyorum. ”- Manley
Karin‘in yaklaşımını da oldukça ilginç buldum.
Kişisel kullanım için ayrı ve profesyonel yaşamı için ayrı kullandığı bir akıllı telefonu var. Telefonlarındaki tüm bildirimler kapalı ve ses dahil her şey varsayılan olarak duruyor. Yalnızca birkaç özel uygulamanın kendisini bilgilendirmesine izin vermiş. Temiz bir sayfa açarak güne başlama ve yalnızca kendisiyle ilgili uyarıları açma fikri, dijital hayatının aslında kendisi için çalışmasına yardımcı oluyor, tersine değil.
Topluluktan başka bir üye, sosyal medya hesabının olmadığını ve telefonunu iş e-postaları ve haber uygulamalarından uzak tuttuğunu söyledi. Kişisel e-postalarına, ve çok gerekiyorsa takvimine buradan giriş yapabiliyormuş. Lakin bu durumu bilinçli olarak zorlaştırmak için de kendisi için araya bazı bariyerler de oluşturmuş.
Sevgili tasarımcı, peki bundan sonrasında ne olacak?
Mobil veya masaüstü push bildirim mi? Bir e-posta? SMS mi? Yalnızca uygulama içi bildirim mi? Yanıp sönen bir LED? Bir ses? Bir rozet? Ya da bir titreşim mi? Ya da tüm bunların bir karışımı mı?!
Tasarımcılar gerekli dikkat düzeyine uyum sağlayabilmek için kullanabilecekleri ve potansiyel olarak birleştirebilecekleri bir dizi göstergeye sahipler. Kullanıcıların tüm dikkatini hemen çekmeleri gerekiyor mu? Bu bilgiler sadece kullanıcı almak istediğinde mevcut olması gerekmiyor mu? Kullanıcılar bu bildirimi kaçırırlarsa en kötü ne olur?
Bu faktörler birbirini dışlamaz.
Yazılımınız için bir güvenlik güncellemesi hem acil, hem de önemlidir. Deneyim tasarımcıları, bu düşünceleri tasarımlarında uygulamaları kadar, doğru kesintileri düşünerek insan iletişiminde de uygulamaları, hatta uygulayabilmeleri gerekir.
İyi varsayımlara sahip olunsa da, belirli bildirimlerin alaka düzeyi kişiler için değişkenlik gösterebilir. Bundan ötürü bir diğer önemli unsur, kullanıcıların aşağıdakileri kendileri için kişiselleştirmelerini sağlamaktır:
Ne hakkında bilgilendirildiği: beğeniler, bahsedenler, mesajlar, şirket iletişimleri vb.
Nasıl bilgilendirildiği: e-posta, push bildirimi, SMS, veya bunların bir hepsi vb.
Ne zaman bilgilendirildiği: günlük, haftalık, dönemsel vb.
Kullanıcı kontrolü söz konusu olduğunda, tasarımcılar belirli bildirimleri geçici veya tamamen kapatabilmemize de izin vermelidirler. Twitter’ın web sitesi ve Telegram’ın masaüstü uygulaması bunu şu şekilde sağlıyor:
Ne kadar alakalı olursa olsun, ayarlar kısmına ek olarak, LinkedIn’deki gibi bildirimler listesinden bunun doğrudan yapılabilmesi de önemli:
Ayrıca çoğu işletim sistemi, burada OxygenOS’taki gibi özelleştirilebilir bir “Rahatsız etmeyin” seçeneği sunar:
Beklenmedik sonuçları ve toksik özellikleri sınırlandırmak için, dikkatli tasarımcılar ikinci kez düşünmeyi hesaba katmalı ve varsayımlarına meydan okumak için kapsamlı bir UX araştırması yapmalıdır.
Hemen Apple Watch örneğini ele alalım:
“Apple Watch başlangıçta sizi telefonunuzdan uzak tutmanın bir yolu olarak tasarlandı. Önem verdiğiniz, istemediğiniz bildirimler arasında ayrım yapmanıza yardımcı olmak için akıllı filtreler ve hatta uyarlanabilir titreşimler sundu. Lakin şimdi bunun yerine, bileğinizi saatiyle başka bir vızıltı yüzeyi haline getirdi. Artık, bunu görmezden gelmek daha da zor. “
Geleceği tahmin etmeye yardımcı olmak için, aşağıda bildirimler de dahil olmak üzere genel olarak etik tasarım için yararlı olan bazı araçlar hazırladım.
Bu son soruya da özellikle düşkünüm.
Tüm bu “teknoloji” ile aramızda gerçekleşen sinir bozucu etkileşimleri, aslında onları yaratanın “teknoloji” olduğunu kabul etmeden görmezden gelme eğilimindeyiz.
“Teknoloji” duyarlı bir varlık değildir, bize bu dikkat dağıtıcı şeyleri gönderme kararını kendi kendine vermez. Bunu insanlar yapar. Bunu akılda tutup, hem tasarımcılar hem de kullanıcılar olarak aynı davranışın cihazlarımız aracılığıyla değil, doğrudan bir insandan gelme durumuna izin verip vermeyeceğimizi düşünmemiz gerekir.
Birileri bir yıl boyunca, her hafta sizinle konuşmaya çalışıp ve sizin onları hiç dinlemediğinizi, hatta bakmadığınızı düşünelim. Sürekli devam edecek bu duruma, ne kadar zaman tahammül edersiniz?
Öyleyse neden mail bültenlerinin yapmasına izin veriyorsunuz?
Birisi haftada birkaç kez sizin omzunuza dokunarak mağazasının 20% indirim yaptığını bildirse ve siz hiç bununla ilgilenmeseniz, buna ne kadar süre izin verirsiniz?
Öyleyse neden push bildirimlerinin bunu yapmasına izin veriyorsunuz?
Müdahaleciyse ve yalnızca başka birinin gündemine uygunsa, onu devre dışı bırakmak en iyisi olabilir.
“Bir uygulamanın size anlık bildirimler göndermesine izin vermek, bir mağaza görevlisinin sizi kulağınızdan tutup mağazasına sürüklemesine izin vermek gibidir.” – David Pierce
İşler değişiyor.
Bugün bildirimler odaklanmamızı engelliyor, planlarımızın önüne geçiyor, aşırı bilişsel yüklenmeye neden oluyor. Ve çoğu zaman anlamdan da yoksunlar. Cihazlarımızın varsayılan ayarları genellikle bize hizmet etmediğinden, bildirimlerin sayılarını, sıklıklarını azaltmak ve hatta tamamen kapanmalarını sağlamak için ince ayarlar yaparız.
Artık tasarımcıların, geliştiricilerin ve makerların dikkatli kullanıcı deneyimi oluşturmada birer sorumluluğu,rolleri var: Her bir bildirimin artılarını ve eksilerini tartmak, alaka düzeyini değerlendirmek, kullanıcılara güç vermek ve istenmeyen sonuçları hafifletmeye çalışmak.
Haydi şu işi bitirelim.
Olsun, hangimiz unutmuyoruz ki... Yeni bir şifre oluşturmak için e-posta adresini girmen yeterli.
Kapat