Mükemmel tasarım. İlk anda bunun işlevsiz ve rastgele bir süreç olduğu ve çoğunlukla ilhamdan başka bir şeye dayanmadığı düşünülebilir. Eğer bu düşünceye sahipseniz, kullanıcı deneyimi uzmanları tarafından gelecek eleştiri yağmuruna da hazır olmalısınız. Tasarımın bir çok alanında, otoriteyi saymayan zihniyet geçerli olabilir. Fakat burada konu kullanıcı arayüzü ise geçerli olmayacaktır. UX’in olmadığı yerde UI iki harften ibarettir!
Mükemmel tasarım. İlk anda bunun işlevsiz ve rastgele bir süreç olduğu ve çoğunlukla ilhamdan başka bir şeye dayanmadığı düşünülebilir. Fakat bu düşünceye sahipseniz kullanıcı deneyimi uzmanları tarafından eleştiri yağmuruna tutulabilirsiniz. Tasarımın bir çok alanında, otoriteyi saymayan zihniyet geçerli olabilir. Fakat burada söz konusu kullanıcı arayüzü ise geçerli olmayacaktır. UX’in olmadığı yerde UI iki harften ibarettir!
“Tasarlamak, basitçe/sadece bir araya getirmek, sıralamak ve hatta düzenlemekten çok daha fazlası; anlam ve değer yaratmak, aydınlatmak, sadeleştirmek, açıklamak, değiştirmek, yüceltmek, abartmak, ikna etmek ve belki de eğlendirmektir.”
– Paul Rand
Bu mükemmel açıklamadan yola çıkarak ben de size kullanıcı arayüzü tasarımında iyi – mükemmel ilişkisini anlatmaya çalışacağım.
Bu içerik ücretsiz!
Okumaya devam etmek ve SHERPA Blog okuru olmak için aşağıdakilerden birini seç. Her hafta yenileri eklenen yüzlerce içeriğe ücretsiz ve sınırsız eriş.
Arayüz, tasarımcının egosuna değil kullanılabilirliğe hizmet etmeli
Mükemmel arayüz, görünmezdir. Evet, yanlış okumadınız. Mükemmel arayüzün en önemli özelliği kullanıcılar tarafından deneyimlenirken fark edilmemesidir. Eğer tasarım asıl amacına hizmet ediyorsa görünmeyecektir. Kullanıcı, ana amaçlarını gerçekleştirdiğinden, ne olduğunu düşünmeye fırsatı olmayacaktır.
Bir tasarımcı için zor bir durum olabilir. Çünkü bu görünmezlik aslında tasarımlarınızın kalitesiyle almayı beklediğiniz övgü ile ters orantılıdır. Bu yüzden; iyi tasarımcılar, iyi tasarımlarla tatmin olurlar. Fakat mükemmel tasarımcılar bilirler ki mutlu kullanıcılar genelde sessiz sedasız amacına ulaşır ve deneyimden mutlu bir şekilde ayrılır.
Arayüz tasarlamak bir sanat değil, bir amacı yerine getirmekle görevlidir. Dikkat, hakimiyet ve doğrudan müdahale en değerli kavramlardır. Ekranın varoluş amacını unutmadan, içeriğe odaklanarak ve kullanıcıya istediğini vererek dikkati muhafaza etmek, mükemmelin bir parçası olacaktır. Kullanıcılara hakimiyet duygusunu hissettirerek onore etmelisiniz. Bu yüzden aksiyona geçecekleri bir sonraki adımla ilgili ipucu vermekten de çekinmeyin.
Rehberlik mükemmelliktir
“Basitlik, öngörüsel olarak karar verme yolunda kullanıcıya rehberlik edecek şekilde tasarlanmalıdır.”
– Dominic Wong
Wong’un söyleminden çıkaracağımız anahtar kelimenin “rehberlik” olduğunu düşünüyorum. Basitliği kurgularken kullanıcının geleneklerine bağlı kalınmalıdır. Ne deneyimi, arayüz tasarımının basitliği pahasına, ne de tasarımı, deneyimi basitleştirmek pahasına riske atmamak gerekir. Bu aradaki pamuk ipliğinde yürüyebilmektir aslolan. Eğer bir örnek arıyorsanız, fazla uzağa bakmayın: Google.
Günümüzde, görsel öğeleri ön plana çıkarırken, kullanıcı deneyimi fonksiyonelliğinin kalitesini düşüren bir çok örnek görebiliriz. Kullanıcıya daha az uğraş vermek için çaba sarfetmeliyiz; ihtiyacı olanı anında ulaştırmayı hedeflemeliyiz. İşte tam bu noktada basit, kulanıcıya rehberlik eden, mükemmel bir kullanıcı arayüzü ortaya çıkacaktır.
Basitliği minimalizmle kıyaslayabilirsiniz. Kimi durumda bu doğru da olabilir. Fakat basitlikte aslolan kullanıcıya sadece ve sadece ihtiyacı olanı vermektir. Anlık sorulara ve sorunlara cevap verebilen bir arayüz kullanıcıyı mutlu edecektir. Anlık diyorum, çünkü ortada o an bir sorun varsa eğer, olası uzun vade sorunlar ikinci plandadır.
Daniel Ritzenhaler, UX’in 52 Haftası’nda; “Dikkat çekmenin ve üzerinizdeki ilgiyi yapılandırmanın en iyi yolu tek bir çekirdek fikri, tamamen yetkin bir şekilde sunmaktan geçer.” diye belirtir ve devam eder: “Bu sayede kullanıcıya bir soru sormuş olursunuz: ‘Bununla ilgileniyor muyum? İlgilenmiyor muyum?’ İnsanlara, onları arzuladıkları sonuca anında ulaştıracakları bir özellik sunmak, önceliklerini belirlemelerinde ve bir sonraki adımlarını atmalarında yardımcı olacaktır.”
Kullanılabilirlik ve fonksiyonellik bir spektrumun iki ucunda yer alır. Bu spektrumun çizgilerini ise estetik oluşturur. Peki bu spektrumdan mükemmeli yaratabilir miyiz? İyi birşey yaratmamızı sağlayan bir süreç, mükemmele zarar verir mi?
Yüzde yüz zarar verdiğini düşünüyorum. Çünkü “iyi” kullanıcı arayüzü oluşturmadaki süreç kullanıcı deneyimini yoksayabiliyor. Oysa ki “mükemmel” arayüzü oluşturmadaki otorite, kullanıcı deneyimidir.