Kullanılabilirlik ile arzulanabilirlik kavramları UX projelerinde sık sık karşımıza çıkar ve bu ikisini birbirinden ayırmak çok önemlidir. Neden mi? Çünkü kullanılabilirlik, kullanıcı deneyiminin en temel seviyesidir ve kullanılabilirlik olmadan değerli bir kullanıcı deneyimi yaratmak zordur.
Kullanılabilirlik ile arzulanabilirlik kavramları UX projelerinde sık sık karşımıza çıkar ve bu ikisini birbirinden ayırmak çok önemlidir. Neden mi? Çünkü kullanılabilirlik, kullanıcı deneyiminin en temel seviyesidir ve kullanılabilirlik olmadan değerli bir kullanıcı deneyimi yaratmak zordur. Ancak, bir deneyim arzulanabilir olmaz ise, var olan deneyiminin kullanıcı üzerinde kalıcı bir iz bırakmasından, hatırlanabilir olmasından ya da başkalarına tavsiye edilmesinden bahsetmek pek mümkün olmaz.
2008 yılında Amsterdam’da gerçekleşen Nielsen Norman Group Conference’ta dört basit kullanıcı deneyimi seviyesi tanımlanmış. Bunlar:
İşe yararlılık
Kullanılabilirlik
Arzulanabilirlik
Marka deneyimi
Bir kullanıcı deneyimi tasarımcısının, üzerinde mutlaka kontrol sahibi olması gereken iki seviye ise kullanılabilirlik ve arzulanabilirliktir. Fakat öncelikle her bir seviyeyi ayrı ayrı inceleyelim ki kullanılabilirlik ve arzulanabilirlik arasındaki farkın neden önemli olduğunu anlayalım.
Bu içerik ücretsiz!
Okumaya devam etmek ve SHERPA Blog okuru olmak için aşağıdakilerden birini seç. Her hafta yenileri eklenen yüzlerce içeriğe ücretsiz ve sınırsız eriş.
Kullanıcı deneyiminin ilk seviyesi işe yararlılıktır. Bir ürünün işe yarayıp yaramadığını anlamak için cevaplanması gereken sorular ise şunlar:
Bu ürün kullanıcıya fayda sağlıyor mu? Ürünün, kullanıcı tarafından kabul gören bir amacı var mı? (Kısaca, ürün herhangi bir probleme çözüm sunmaktan çok, kullanıcının çözmek istediği yerleşik bir probleme çözüm sunmalıdır).
Ürün kullanıcının ihtiyaçlarını karşılıyor mu? (Bir ürün bir problemi çözüyor olabilir fakat kullanıcının başka bir alandaki – maliyet ya da ebat gibi – ihtiyaçlarını karşılamadığı sürece yine de bir değeri olmayabilir).
İşe yararlılık olmadan kullanıcı deneyiminden bahsedemeyeceğimiz çok açık. Üründe herhangi bir değer görmeyen ya da ürünün ihtiyaçlarını karşılamadığını düşünen potansiyel bir kullanıcı, asla o potansiyeli aşıp gerçek bir kullanıcıya dönüşmeyecektir.
2. Kullanılabilirlik
Kullanılabilirlik, kullanıcı deneyimi merdiveninin ikinci basamağıdır. Şu sorulara olumlu cevap verir:
Ürünün kullanımı kolay mı ve sezgisel olarak kullanımı mümkün mü? (Pek çok harika fikir ürüne dönüştürüldüğünde tam da bu adımda çuvallıyor — sadece çok vakti olan kullanıcılar ürünü nasıl kullanacağını çözmek için vakit harcar, diğerleri ürünü kullanmayı bırakır ve hayatına devam eder).
Kullanıcı bu ürünün genel görünüşünü ve verdiği hissiyatı beğeniyor mu?
Kullanıcı bu ürünü benzerlerinden daha çok kullanmak istiyor mu?
Kullanılabilirlik sıkça kullanıcı deneyimi ile karıştırılır. “Bir ürün bir problemi çözüyorsa (yani işe yarıyorsa) ve kullanımı kolaysa (yani kullanılabilir ise) kullanıcılar için yeterlidir.” şeklinde bir varsayım her ne kadar akla yatkın olsa da yeterli değildir. Kullanıcı, kullanıcı deneyiminden çok daha fazlasını bekler ve kullanılabilirlik aşamasını geçen ürünler pazarda daha iyi rekabet eder. Örnek vermek gerekirse, Apple iPod pazardaki ilk MP3 oynatıcı değildi. Mevcut ürünlerden daha iyi kullanılabilirliğe sahip olmuş bile olsa bu avantaj iPod’un dünyayı değiştiren, pazar lideri bir ürün olması için yeterli değildi; bunu sağlayan şey ürünün kullanıcı deneyiminin değerini yukarı çekmesi oldu.
3. Arzulanabilirlik
Böylece arzulanabilirlik kavramına geldik. Kullanıcı deneyiminin bu seviyesiyle ilişkili cevaplanması gereken bazı önemli sorular var:
Herhangi bir ürün kategorisinde çok sayıda rakip yer alır. Ürün için pazarın yerleşmiş olduğu varsayılırsa; büyük olasılıkla pazarda yer alan ürünlerin tamamı hem işe yararlılık hem de kullanılabilirlik testlerinden geçmiştir. Pazar liderini diğer ürünlerden ayıran şey ise ürünün arzulanabilirliğidir.
Pazarda premium marka olmayı sağlayan şey de arzulanabilirliktir. Arabaları düşünün; örneğin, bir Skoda ve bir BMW, hem işe yararlılık hem de kullanılabilirlik prensiplerine uygundur fakat kullanıcılar tarafından arzu edilebilirlik anlamında aralarında oldukça göze çarpan bir fark mevcuttur.
Arzulanabilirlik, kullanıcı deneyimi tasarımcısının tasarladığı ürüne, işe yarayan ve kullanılabilir olan diğer benzer ürünler arasında kaybolmasını önleyecek bir “dokunuş” eklemesini sağlar.
4. Marka deneyimi
Marka deneyimi, büyük ölçüde, kullanıcı deneyimi tasarımcısının kontrolü dışındadır. Ancak, marka deneyimi ürünlerin arzulanabilirliğiyle yakından ilişkilidir ve hatta arzulanabilirlik kavramından ayrı tutulmaması gerektiği konusunda bile tartışılabilir. Marka deneyimi şu soruya cevap arar:
Kullanıcı ürünle ve bu ürünü yapan şirketle ya da markayla ilgili iyi hissediyor mu?
Bu durum, Microsoft’un, donanım pazarında Apple’ın faaliyet gösterdiği alana giriş yaparken neden zorlandığını açıklayabilir. Windows masaüstü bilgisayarlarda kullanılan en yaygın işletim sistemi olabilir fakat Windows kullanıcılarının bundan hoşnut olup olmadığı tartışılır. Apple kullanıcıları ise cihazlarındaki işletim sistemleriyle ilgili olumlu duygulara sahiptirler ve bunu dile getirmekten de çekinmezler.
Apple’ın marka gücü, ürettiği fiziksel ürünlerine duyulan arzuyu artırıyor — şirket mükemmel tasarım konusunda geniş çaplı bir üne sahip (tabii ki bu şöhretin hak edilip edilmediğiyle ilgili sayısız argüman var fakat yine de şöhret baki). Microsoft’un Windows’la yakaladığı ün ise daha az sağlıklı — Windows ürünleri çalışmadığı için değil fakat büyük ürün lansmanlarının hepsinde (Windows XP ya da Windows NT) mücadele edilen başka bir zavallı ürün var (Windows 7 ya da Windows ME).
Kullanılabilirlik vs arzulanabilirlik
Kullanıcı deneyimi tasarımcıları olarak, kullanıcı deneyiminin bu iki alanında önemli söz sahibiyiz. İkisi arasındaki en önemli fark, kullanılabilirliğin minimum gereklilik olması — kullanılabilirlik olmadan kullanıcı deneyimi olamaz. Arzulanabilirlik, bir ürünü kullanılabilir olmaktan bir kullanıcının kullanmak isteyeceği şeye çevirendir.
Bugün, her şeyin birbiriyle ilişkide olduğu bir dünyada, kullanılabilirliği ve arzulanabilirliği ölçerken mobili de dahil etmek önemlidir. Mobil ürünleri test ederken kullandığımız metotlarla masaüstü ürünleri test ederken kullandığımız metotların çoğu aynı olsa da, mobil ürünlerin kullanılabilirlik ve arzulanabilirlik seviyelerine kullanım çerçevesinde bakmak gereklidir. (Mesela, bir mobil ürün nerede, ne zaman ve nasıl kullanılacak?) Bu mobilde daha önemlidir çünkü masaüstü ürünler belirli bir yerde kullanılmaya eğilimlidir — mobil ise her yerde kullanılabilir.
Uzun lafın kısası
Kullanılabilirlik düzgün bir kullanıcı deneyimi sunmak için minimum gerekliliktir. Arzulanabilirlik ise harika bir ürünü ortalama bir üründen ayıran şeydir — sadece kullanım kolaylığına odaklanmaz, aynı zamanda bir kullanıcının başka bir ürüne kıyasla o ürünü kullanmak istemesi fikrine odaklanır. İşe yararlılık önemlidir ancak tasarım başlamadan önce üzerinde düşünülmesi gerekir. Marka deneyiminin kullanıcı deneyimi ekibinin kontrolü dışında gerçekleşmesi olasıdır ve daha çok pazarlamanın kapsamına girer.
Referanslar ve daha fazla okuma:
Arzulanabilirlik kavramının UX çerçevesinde ele alındığı güzel bir inceleme yazısı okumak isterseniz şöyle devam edin.
gayet güzel makale olmuş.
Merhaba Ömer. yorumun için çok teşekkürler, beğenmene sevindim.