Jetgiller: Teknolojinin Geleceği
Çocukken izlediğimiz Jetgitller’de çizilen ürünler ve deneyimler bizi şaşırtıyor ya da güldürüyor olabilir. Gelgelelim günümüzde bizi ve yaşantımızı şekillendiren deneyimlerin Jetgiller’in öngörüleriyle paralel olduğunu söylemek zor. Üstelik içinde bulunduğumuz gerçeklik, hayal ettiğimiz gibi birbiriyle uyumlu deneyimler sunmuyor. Başka bir deyişle, teknolojik ve kültürel gelişmeler bizi henüz bütünsel bir deneyime kavuşturabilmiş değil.
İnternet ya da başka bir ağ üzerinden birbirleriyle etkileşim halinde olan nesnelerin oluşturduğu evren, markalar için bir savaş alanı olma özelliğini koruyor ve rekabet – beklentinin aksine – standartları belirleme sürecini zorlaştıyor. Apple, Cisco ve Google gibi firmalar kendi standartlarını global birer standart olarak lanse ederek dünyayı ele geçirmeye çalışadursun, bağlanabilir nesneler arasındaki iletişime, dolayısıyla bu akıllı cihazların bir araya gelerek bütünsel bir deneyim sunmasına yönelik herhangi bir standart henüz/hala tanımlanabilmiş değil.
Bu durum, özellikle kullanıcı deneyimi tasarımcılarının zihninde birtakım sorular doğuruyor:
– Onlarca yıldır hayatımızda olan cihazların akıllı modelleri için nasıl deneyim tasarlayabiliriz?
– Bir standart yoksa – ki yok – kullanıcılar bu akıllı cihazlarla ne yapabileceklerini nasıl öğrenebilirler?
Evet, nesnelerin interneti henüz evrim sürecinde ve kullanıcılar olarak biz bu dünyaya adapte olmaya çalışıyoruz fakat henüz kontrolü tam anlamıyla kaybetmiş sayılmayız. Nesnelerin interneti için sıra dışı bir kullanıcı deneyimi tasarlamak istediğimizde dikkate alabileceğimiz 3 büyük etken var. Spesifikasyonlar ve standartlar henüz kemikleşmemişken bu etkenleri dikkate almak doğru yolda kalmamızı sağlayabilir:
1. Uygun donanımı tercih edin
Nesnelerin interneti (gelin yazının devamında bundan IoT olarak söz edelim) kullanıcı deneyimi açısından büyük bir zorluk barındırıyor zira çoğu zaman donanım deneyimin ta kendisi. Cihazın içerisinde yer alan sensörler, işlemciler ve iletişim modülleri cihazın var olma amacını ya da kullanıcının bu cihazı nasıl kullanacağını tanımlıyor. Bir cihazda doğru sensörler kullanılmadıysa, dilediğiniz kadar iyi bir arabirim ya da yazılı tasarımı yapın, işe yaramayacaktır.
Yazılım açısından uyumluluk çoğu durumda donanım parçacıklarının seçiminde büyük rol oynuyor. Örneğin Apple’ın HomeKit’ine uyumlu ürünler ya da yazılımlar geliştirmek istediğinizde, bir firmaya sahip olmanız ve firmanızın Apple MFi (Made For iPhone, iPad, iPod; diğer bir deyişle “Apple i-Cihazları için üretildi”) programının bir parçası olması gerekiyor. Bu şu demek; özel bir kablosuz ağ çipini ve özel bir yazılımı bir arada kullanmak zorundasınız.
Sonuç olarak, geliştiricilerin heyecanla pazarda yer bulmaya çalışmadan önce hedef kitlelerini ve onların ihtiyaçlarını dinlemeleri gerekiyor. Kullanıcıların hangi işletim sistemini tercih ettiğini ve nasıl bir akıllı ev deneyimi hayal ettiklerini bilmeden yola çıkmak oldukça anlamsız.
Geliştiriciler aynı zamanda hangi verileri toplayacaklarını, bu verileri nasıl transfer edeceklerini ve bu verileri kullanılabilir bir bilgiye dönüştürmek için nasıl işleyeceklerini belirlemek durumunda. Ürettikleri cihaz kablosuz ağı, ethernet protokolünü ya da 3G’yi kullanabilir; önemli olan bu gereksinimleri karşılaması.
Özetle, rekabette yer almak ve uzun süreli faydalar sağlayan bir akıllı ev deneyimi tasarlayabilmek için bu detayları dikkate almak gerekiyor.
2. Uygulamayı tasarlayın
IoT ürünlerinden söz ettiğimizde aklımızda bulundurmamız gereken şeylerden biri de, kullanıcıların bu ürünlerin ilkel – daha doğrusu henüz akıllı olmayan – versiyonlarını zaten kullanıyor olması olmalı, yani kullanıcıya sunulan akıllı ürün ikna edici bir argüman sunmalı ki kullanıcı tarafından kolayca benimsenebilsin. Bu argüman genellikle uygulama ile devreye giriyor.
Fitness ölçümleyicileri gibi cihazlarla çalışan bazı uygulamalar, kullanıcının cihaz tarafından topladığı verileri okumasını sağlayan birer arabirim rolü üstleniyor. Bu durumlarda amaç oldukça basit: veriyi kısa, açık ve kolay okunabilir hale getirmek. Geliştiriciler veriyi görselleştirmekten ya da görüntülemekten keyif alıyor olabilirler fakat kullanıcının yaşayacağı deneyimden taviz vermemek gerekiyor.
Daha çok etkileşime dayalı uygulamalarda bu durum kullanılabilirlik adını alıyor. Cihazın temel amacı neredeyse her zaman uygulamanın da odak noktası olmak durumunda. Örneğin Nest birçok akıllı özellik barındırıyor olabilir, fakat termostatın derecesini değiştirme özelliği en çok öne çıkan özellik. Bu sezgisel kullanılabilirlik yaklaşımının güzel bir tasarımla bir araya gelmesi uygulamayı kullanıcıları için ilgi çekici hale getiriyor.
Eğer bir kullanıcı, ürünün ya da cihazın akıllı olmayan modeliyle elde edebildiği deneyimi, akıllı versiyonuyla elde edemiyorsa uygulamanın arabirimi sınıfta kalmış demektir.
3. Cihazları birbirine bağlayın
Bağlanabilirlik (connectivity) çok önemli. Bu olmadan cihazın bildiklerini paylaşabilmesi mümkün değil. Fakat ev cihazlarında bağlanabilirlik Wi-fi ve Bluetooth teknolojileri ile çözülme yolunda olmasına rağmen, düşük enerji tüketen mobil IoT cihazları hala birçok kullanıcı deneyimi problemleri barındırıyor.
Araçtayken GPS sinyaline ulaşamamak gibi büyük cihazlarda karşılaşabileceğimiz durumlar büyük bir sorun oluşturmazken, yaşlılar için yapılan acil durum bildirim sistemleri söz konusu olduğunda hayati tehlikeye varan problemler yaşanabilir.
4. Kullanıcı deneyimini yüksek öncelikli olarak ele alın
IoT ürünleri ve vaat ettiği dünya, kullanıcı deneyimi açısından eşsiz bir mücadeleyi beraberinde getiriyor zira bir ürünün birçok özelliği kullanıcı deneyimini direkt olarak etkiliyor. Bu ürünler kullanıcıların evlerinde, araçlarında ve günlük yaşantılarında önemli bir yere sahip ve ürünün sadece küçük bir parçası bile standartların altındaysa, kullanıcının yaşadığı deneyimi tamamen bozabiliyor.
Gelin, bir ürün geliştirirken en iyi kullanıcı deneyimini sağlamak için neler yapabileceğimize göz atalım:
– Çalışmasını sağlayın
Farklı cihazlara ve yazılım dillerine hakim olmak elbette pek kolay değil. Fakat bir IoT ürünü geliştiriyorsanız, kullanıcılarının değişken ihtiyaçlarına yanıt vermek konusunda esnek kalmanızı sağlayan en doğru yolu baştan seçerek hayatınızı kolaylaştırabilirsiniz.
– Verimli olmasını sağlayın
TCP ya da UDP gibi birçok veri protokolü mevcut. Yarattığınız ürün ya da uygulamanın verimli olmasını sağlamak için, hatta başarılı bir iş modeli oluşturabilmek için en uygun veri protokolünü tanımlamalısınız.
– Güvenli olmasını sağlayın
Güvenlik günümüzün en sıcak konularından biri. Dolayısıyla güvenlik konusunu hep öncelikli tutmalı ve güvenlik çözümlerinizin büyük ve kapsamlı bir altyapıya sahip olduğundan emin olmalısınız.
– Yaratıcı olmasını sağlayın
İnsanlar her zaman hayatlarını kolaylaştıran yeni fikir ve gelişmelere ilgi duyar. Şöyle düşünün: Eğer uygulamalar olmasaydı iPhone da sıradan bir telefon olarak değerlendirilebilirdi.
Peki nasıl?
Özetle bir kullanıcının geleneksel bir ürün yerine bir akıllı cihazı tercih etmek için ikna edici bir gerekçesi olmalı. Eğer ürünü tasarlarken tercih ettiğiniz donanım kullanıcının tercih ettiği işletim sistemiyle uyumlu değilse ya da bağlantıda pürüzler varsa, herhangi bir kullanıcı deneyiminden söz etmek mümkün değil.
IoT’nin yaygınlaştığı bu günlerde başarıya giden yol henüz aydınlanmış değil, fakat eğer bir IoT ürünü tasarlıyor ve geliştiriyorsanız yukarıda sözü edilenlere dikkat etmek, iyi bir sonucu elde etmek konusunda şansınızı artıracaktır.
Alex Brisbourne’ün The Unique UX Challenges of the Internet of Things adlı makalesinden çevirilerek yeniden düzenlenmiştir.