Profesör Langdon, Edmond’ın kil tabakası üzerine kazdığı bu piktogramı (Bkz. görsel) şöyle açıklıyor:
Öncelikle, Edmond kildeki bu parçayı insanlığın ilk yazılı dili olan çivi yazısına saygı göstermek için yazmış. Ortadaki üç büyük işaretse Asur dilinde ‘balık’ kelimesini oluşturuyor. Buna piktogram denir. Dikkatle bakarsanız balığın sağ tarafa bakan açık ağzını ve üzerindeki üçgen pullarını görebilirsiniz. Ve eğer buraya bakarsanız, balığın sol tarafındaki çukurları göstermektedir, balığın karaya çıkmasının tarihi evrimini temsil etmek amacıyla Edmond’ın balığın arkasında ayak izlerini yaptığını görürsünüz. Ve son olarak, balığın yutacakmış gibi durduğu sağ taraftaki asimetrik yıldız işareti, tarihteki en eski Tanrı sembollerinden biridir.
Dan Brown, Başlangıç, s.49
Edmond Kirsch’ün hazırladığı ilkel bir yöntem seçilerek hazırlanmış bu piktogram, Profesör Langdon’un bilgi birikimi ile müzedeki ziyaretçilere açıklanmıştı. Peki biz her piktogramı tasarımcının kaygı güttüğü şekilde okuyabilir miyiz? Bu kümülatif bilgi zihnimizde nasıl oluşmaktadır? Belki de yapacağımız en güzel başlangıç, sembolleri neden kullandığımızı sorgulamaktır.
Bu içerik ücretsiz!
Okumaya devam etmek ve SHERPA Blog okuru olmak için aşağıdakilerden birini seç. Her hafta yenileri eklenen yüzlerce içeriğe ücretsiz ve sınırsız eriş.
Piktogram demografik, kültürel veya belirli rakamlarla sınırlandırılmış kalıplara bakılmaksızın eşit olarak kurulan ortak bir iletişim köprüsüdür. Gündelik hayatta sıkça rastlanılan piktogramlar; bilgilendirme, yönlendirme, uyarma gibi işlevlere sahip grafik bir anlatım biçimidir. Yazı olmadan okumanın şekilsel anlatımıdır. Ortak dil veya kültüre sahip olmayan geniş bir kullanıcı kitlesine sahip havaalanı, alışveriş merkezi ve müze gibi şehrin işaret ögesi olarak hizmet veren yapılarında ziyaretçilerin ortak algılayacağı bir iletişim aracı olarak piktogramlar kullanılmaktadır. Bu zamanla yarışan kişilerin zihninde evrensel bir imge yaratmanın başarısıdır.
Tasarımın yönlendiren ve inceleyen kulvarında sıkça adını duyduğumuz Norman (1990), piktogramı metin okumaktan daha kolay bir yol, görüntünün tanımlanması olarak özetlemiştir. Ona göre piktogram bir etiketten daha iyidir. Derinleşemeyen öğrenme, yüzeysel hevesler ve telefon ekranlarına çift tıklamalar ile beğeni göstermelerin normalleştiği günümüzde Norman’a katılmamak elde değil. Cevapsız retorik sorular ile sorgulanan süreçler okuma tembelliği ile birleşince görsel açıklamaların metinden daha kolay ve çabuk anlaşılacağı görülmektedir. Sürekli bir koşturma ve yetişme kaygısı eşliğinde saniye farkı ile metroyu kaçıran bir yolcunun zaman kazanması piktogram ile sağlanır. Yangın sırasında güvenli çıkışın yerini piktogram gösterir. Piktogramlar sayesinde aslında refleks tepkiler veya duygusal patlamalar yerine kavramsallaştırma ve soyutlama ile insan zihnine hizmet edilmektedir.
Eski zamanlarda kil üzerine çizilmiş bazı figürler ve şekiller görür, bunların ne anlama geldiğini merak ederiz. Bu konu üzerine uzman kişilerce varsayımlar ve çıkarımlar yapılır. Günümüzde ise teknolojinin burnumuz ile arasına santimetreler koyduğu arayüzlerde farklı renk ve boyutlarda piktogramlara rast geliyoruz. Form, renk ve malzeme olarak farklılıklar var olsa da tarihsel süreç boyunca farklı coğrafyalarda yaşayan insanlar hep bir derdi anlatma eğilimindedir.
Dinin bilime galip geldiği zamanlara göz atalım. Din egemenliğinin etkilediği kültürlerde sanatın varlığına izin verilen konular aşk ve doğaüstü alanlardır. İkonik temsiller soyutlamalara indirgenirken varlığının yok edilme ihtimali de vardır. Sadowski (2009), dogmatik olmayan bir kültürde görselliğin daha fotoğrafik olduğunu belirtmektedir. Bunun tam tersi durumda ise sanat daha şematik ve piktografiktir. Görüyoruz ki piktografik üslubun galip gelmesi mevcut ideolojiye bağlıdır. Din kavramı piktogramları ve kişisel algıları derinden etkilemektedir. Yani geldiğimiz yol, gideceğimiz yönün manzarasını etkilemekte, bize de cam kenarından bir bilet kesmektedir.
Bühler’in yaptığı kişisel bir görüşme anısını inceleyelim. Bir Alman üreticinin yeni geliştirdiği ısıtma sistemi Müslüman ülkelerde kullanıcılar tarafından ilk kez denenmektedir. Kullanıcı arayüzü üzerinden etkinleştirilebilen işlevlerden biri olan ekonomi modu ile ısıtma sisteminde enerji tasarrufu sağlanmaktadır. Modu aktif hala getirmek için kullanıcı arayüzünde dokunulması gereken piktogram bir kumbarayı temsil etmekte, kumbara ise domuz piktogramı ile tanımlanmaktadır. Avrupa’da çok popüler olan ekonomi modu Müslüman ülkelerde neredeyse hiç kullanılmamaktadır. Araştırma ve görüşmeler sonucu anlaşılmıştır ki Müslümanlarca kirli sayılan domuzlar yüzünden neredeyse bu piktogram hiç kullanılmamıştır. Üretici, Müslüman kullanıcıların bu modu etkinleştirmediğini keşfedince bu soruna çözüm sunmak amacıyla kumbara piktogramını bir yaprak piktogramı ile değiştirmiştir (Bühler,2021). Din ve dogmaların şekillendirdiği alışkanlıklar ve önyargılar ile görüyoruz ki bazı piktogramlar yaşam döngüsünde evrenselliğe ulaşamadan vadesini dolduruyor. Zamanın ve düşüncelerin sınırlarını öngörerek bazı tasarım kararlarının alınması gerekmektedir. Yoksa kendi zamanında yaşayıp sonrasında anlamsızlaşan diğer örnekler gibi çalışılmış birer emek ürünü olarak tarihte yerlerini almaktadırlar.
Günümüz alışkanlıkları incelendiğinde teknoloji ile ayrılamaz bir bağ kurmuş olmamız yadsınamaz. Her alanda karşımıza çıkan arayüzler dikkate alındığında, tasarımcılar ‘’zamansız tasarımlar’’ yapabilmek için evrensel ve genel çözümlerin kullanıldığı, kullanıcı ile barışık arayüzler tasarlamalıdır. Bühler (2021) bu konu ile ilgili Gregor Cresnar tarafından tasarlanan, hepimizin aşina olduğu ‘’beğen’’ piktogramını ele almıştır. Tasarımcı, piktogramı siyah beyaz bir çizgi ile tasarlayarak tasarım ilişkisini soyutlama ile kurgulamıştır. Referans ilişkisi incelendiğinde, piktogramın amaçlanan anlamı benzerliğe dayalı olmadan, hareketin sosyal olarak yerleşik kullanımına atıfta bulunmaktadır. Yorum ilişkisi ise kullanıcının belirli bir içeriğin bireysel beğenisine vurgu yapması olarak belirtilebilir. Tüm bu ilişkilerin sonucunda kullanıcının piktogramı kavraması amaçlanmaktadır. Tasarım, referans ve yorum ilişkisi bütünü ile sağlıklı bir tasarım üçgeni oluşmaktadır.
Piktogramlar, kullanıcı arayüzü tasarımının yanı sıra, bilgisayar diyaloglarında da sıkça kullanılmaktadır. Bu tasarım ihtiyacı incelendiğinde, mevcut alt nesnelere aşinalık ihtiyacını yok etmenin hedeflendiği görülmektedir. Buradaki asıl nokta kullanıcının bir piktografik sembolden işlev ve nitelik özümseme yeteneğine güvenmektir. Gittins (1986) ile aynı fikirde olduğumu belirterek piktogramın kullanıcının aşina olduğu bir adın anımsatıcı bir anahtarı olduğunu vurgulayabilirim. Kısa sürede anlama, aşinalık ve özümseme ile kolayca hedefe ulaşılmaktadır.
Piktogramın fiziksel varlığının yanında doğrudan göstermediği yollar da vardır. İnsan zihninde fark edilmeden gelinen yoldan gidilen yöne döşenen bazı taşlar bulunmaktadır. Leith (1987), Dr. Storr’un önem verdiği semboller teorisiyle ilgili lisansüstü seminerlerinde bu taşların nasıl ve nereden geldiğini anlamaya çalıştığı mandaladan sıkça söz ettiğini dile getirmiştir. Mandala, içinde genellikle bir kare veya üçgen bulunan bir dairedir ve rüyalarda benlik birliğine yönelik dürtüyü çeşitli çelişkili şekillerde yansıtır. Hepimizin en az bir yakınında renk renk boyandığını gördüğü, şimdilerde pandemi dolayısıyla evde geçirilen zamanların bir piktogram örüntüsüdür mandala.
Ünlü psikolog Carl Gustav Jung ise hastalarını rüya analizi ile tedavi etmiş, tedavi ilerledikçe bireysel birliğin bir daire biçimini alan piktogramlar ile ifade ettiğini bulmuştur. Jung, kendisinin yaptığı gibi, hastalarını bu dairesel formları boyamaya ve çizmeye teşvik etmiştir yani piktogramın psikolojik çıktılarını ve mandalanın tedavi yönünü vurgulamıştır. Özellikle rüyalarda ve şizofreni vakalarında kendiliğinden ortaya çıkan haç, yıldız, kare, sekizgen vb. simgelerin görüldüğünü belirtmiştir. Piktogramlar, arayüzlerdeki fiziksel bir imgeye yönlendirmenin yanında zihnimizin kilidinin anahtarını birine uzatmamıza ve özgürleşmemize de yardımcı oluyor. Yani ya yönlendiriyoruz ya yöneliyoruz fakat hep bir yön ve işaret mevcut.
Günümüzde evrensel kabul gören az sayıda piktogram bu bağlamda genelgeçer olarak doğru anlamlandırılmaktadır. Bu riskli bir dezavantajdır. Herhangi bir piktogramın maksimum etkinliğe ulaşması uzun yıllar alır. Ayrıca önemli bir karışıklık potansiyeli (zıt veya genellikle uygun olmayan anlamın yorumlanması) bazı durumlarda güvenlik tehlikesi oluşturabilir. Unutulmaması gereken bir piktogramın yukarıda bahsettiğim şekilde birçok kavram ile ilişkili olduğu gerçeğidir. Deneyimlerin, alışkanlıkların, kültürel farklılıkların çoğu öznel ve nesnel faktöre bağlı olarak algıda değişkenlik göstermektedir. Başarılı bir piktogram yaratmak ve evrenselliğe yaklaştırmak için piktogramlar arasında güçlü sistematik ilişkiler kurulmalı ve işlevlerini yerine getirmeleri için yeterli kavram özümsemesi yapılmalıdır.
Koşar adım ilerleyen teknoloji biz emekleyen takipçilerini bilgisayar, telefonlar, arayüzler ve piktogramlar gibi sayısal sistemlerle etkileşime geçirmektedir. Hansel ve Gretel gibi kuşların yemesinden sakındığımız ekmek parçaları ile değil iyi tasarlanmış piktogramlar sayesinde izleyerek teknolojinin derin yolunun izini kolayca takip edebilmemiz dileğiyle!
Yararlanılan kaynaklar
Brown, D. (2017). Başlangıç. İstanbul: Altın Kitaplar
Bühler, D. (2021). Universal, Intuitive, and Permanent Pictograms: A Human-Centered Design Process Grounded in Embodied Cognition, Semiotics, and Visual Perception. Wiesbaden: Springer
Gittins, D. (1986). Icon-based human-computer interaction. International Journal of Man-Machine Studies, 24(6), 519–543. doi:10.1016/s0020-7373(86)80007-4
Leith, J.A. (1987). Symbols in Life and Art: The Royal Society of Canada Symposium in Memory of George Whalley. Canada: McGill-Queen’s University Press
Mori, Y., Takasaki, T., & Ishida, T. (2009). Patterns in pictogram communication. Proceeding of the 2009 International Workshop on Intercultural Collaboration – IWIC ’09. doi:10.1145/1499224.1499276
Norman, D. A. (1990). The design of everyday things. New York: Doubleday
Sadowski,P. (2009). From Interaction to Symbol. Amsterdam: John Benjamins
Tijus C, Barcenilla J, De Lavalete BC, Meunier JG. The design, understanding and usage of pictograms. Studies in Writing. 2007;21:17