Tasarım portfolyon, yani tasarımcı kimliğinle neler başarabildiğin, gösterişli resimlerden daha fazlasını hak ediyor. Bilgi mimarisi, içerik stratejisi, açık ve nokta atışı metinlerin yazılması gibi mesela...
Tasarım portfolyon gösterişli görsellerle dolu değil mi? Ne de olsa tasarımcısın, öyle olacak tabii. Peki metinlerden n’aber? Oraya özenmeye pek de gerek yok sanki? Potansiyel müşterilerini etkilemek için göz alıcı tasarımların yeter de artar nasıl olsa… Öyleyse müşterilerin kimler olduğunu ve neden seninle çalıştıklarını şöyle hızlıca karalasan tamamdır.
Ancak bir yandan da tasarımcı olmayan müşterilerini -yani muhtemelen TÜM müşterilerini- düşünecek olursan portfolyonun güzel görsellerden daha fazlasına ihtiyacı olduğunu göreceksin.
Müşterilerinin seninle çalışmasının ilk sebebi tasarımdan senin kadar anlamıyor olmalarıdır. Nasıl bir stil aradıklarını veya efsane bir tasarımcıyı iyi bir tanesinden neyin farklılaştırdığını bilmeyebilirler.
Dolayısıyla neredeyse hiçbir potansiyel müşterin tasarımlarını gördüğü anda “Evet, işte ihtiyacımız olan tasarım stili bu!” veya “Vay, ne kadar da başarılı bir tasarımcı!” demeyecek. Bunun yerine oluşturduğun websitende gezinip daha önce benzer bir projede yer alıp almadığına ve ne yaptığını bilip bilmediğini anlamaya odaklanacak.
Bu da portfolyonun seni sadece bir tasarımcı olarak değil, birlikte çalışılması gereken profesyonel bir kişi olarak da tanıtması gerekir. Bunun için de ikna edici bir dil kullanman elzemdir. Böylelikle hem potansiyel müşteri seni işe alırken bir güven hissi duyar, hem de ne istediklerini tam olarak bilemeseler de onları yönlendirecek olan kişinin sen olduğundan ve senin profesyonel rehberliğinden yararlanabileceklerini düşünür.
Öyleyse bir önceki işine dair ruhsuz cümleleri ve müşterinin verdiği brief’i portfolyona eklemek yerine, proje üzerindeyken izlediğin süreci, düşüncelerini, problem çözme ve iletişim yeteneklerini sergileyebilecek bir metin ortaya çıkarmalısın.
1. Kendine bir bakış açısı seç
Yeteneklerini sunduğun işletme hakkında bir şeyler yazmak, onlar için ne yaptığını anlatmaktan daha kolayına geliyor olabilir. Ne de olsa vaktinin çoğunu bu işletmeler ve neye ihtiyaç duyduklarını anlamak için harcayacak, ortaya çıkardığın iş üzerine yazmak için çok zaman ayıramayacaksın. İşte tam da bu yüzden neredeyse tüm portfolyolar müşteri hakkında edilen laf kalabalığı ile başlar ve sıklıkla da başka bir şey söylemez. Elbette ki müşterinin kim olduğu ve hangi sektörde ne kadar büyük bir oyuncu olduğundan bahsedeceksin, ama potansiyel müşterin için en ilgi çekici kısım burası değil aslında… Eğer seni seçmelerini istiyorsan önce dikkatlerini çekmelisin.
Bu içerik ücretsiz!
Okumaya devam etmek ve SHERPA Blog okuru olmak için aşağıdakilerden birini seç. Her hafta yenileri eklenen yüzlerce içeriğe ücretsiz ve sınırsız eriş.
Bir gazeteci gibi düşünerek işe başla mesela. Gazeteciler bir hikayeyi daha akılda kalıcı ve ilgi çekici hale getirmek için bir bakış açısı seçerler. Bu, aynı konuda yazılmış diğer hikayelerden ayrışmasını sağlayan, onu taze ve farklı kılan bir odak noktasıdır.
Eğer senin “konun” tasarım deneyimin ise, portfolyonu oluşturan her bir parça kendi özel bakış açısıyla okunmayı hak eden birer hikayeye dönüşebilir.
Bu noktada aklında tutman gereken iki nokta var:
Projedeki en ilginç kısımla ya da bunu rol aldığın diğer projelerin arasında farklı bir yere konumlandıran ve paylaşmaya değer bulduğun detayla başla.
Portfolyonun odağının senin yaptıkların olmasına özen göster, müşterinin kim olduğuna değil.
Projeni ilginç kılan unsur, tipografisi, renk paleti ya da geleneksel ve modern yaklaşımları harmanlaması gibi tasarımda kullandığın bir yaklaşım olabilir. Bunun dışında müşterinin rakip analizi araştırma safhası, üstesinden geldiğin bir zorluk, müşteriyle iletişimin ve geribildirimlerine verdiğin yanıtlar gibi noktalar da anlatmaya değer olabilir.
Eşsiz bir bakış açısı bir anda aklına gelmeyecektir, bunun için biraz vakit ayırıp düşünmen gerekecek. Bitirdiğin bir için başından sonuna içinde olduğun için her şey ssana tanıdık gelecek ve sanki özel bir şey yapmamışsın gibi hissedeceksin. Ancak şundan emin ol; gerekeni layıkıyla yaptıysan ve bu iş herhangi birine değil de sana verildiyse, orada paylaşmaya değer bir şey olduğundan emin olabilirsin.
Şunu hatırlamakta her zaman fayda var: Anlatacağın hikaye uzun olmak zorunda değil, bir veya iki cümlelik bir açıklama çok büyük ihtimalle bakış açını yansıtmaya ve okuyanı meraklandırmaya yeter. Bir örnekle açıklayalım hemen:
Clown Cat 10 yıldan fazla bir süredir kediler için sevimli palyaço giysileri tasarlayan bir firmadır. Komünite odaklı ve kullandıkları materyallerin etik üretilmiş ve sürdürülebilir olmasına özen gösteren firma, en kaliteli ham maddeleri kullanır. Clown Cat, dönüşüm oranı yüksek, modern bir tasarım dilini benimseyen ve genç müşterilerine hitap edebilecek yeni bir web sitesi ihtiyacı duyuyordu. Websitesi için yeni bir logo ve ürünlerini sergileyebilecekleri online bir mağaza gerekiyordu.
Şimdi de bunu daha kısa iki cümle ile nasıl anlatılabileceğine bir bakalım:
Websiteni zaten bir sürü insan ziyaret ediyor ama yeterince kişi alışveriş yapmıyorsa ne yapman gerekir? Kediler için sevimli palyaço kıyafetleri tasarlayan Clown Cat için doğru cevap ziyaretçileri alışverişe yönlendirecek modern görünümlü ve yepyeni bir websitesiydi.
Gördüğün gibi müşterinin kim olduğu ve neye ihtiyaç duyduğu hala açık, ancak bu kez tasarımcının ne tür bir görevle karşı karşıya olduğu ve bunun üstesinden gelmeyi nasıl başardığına odaklandık.
2. Problemleri çözen kişi ol
Tıpkı bir matematik probleminde sonucun değil, sonuca giden yolun önemli olması gibi, çoğu kez son ürüne giderken geçtiğin yolda verdiğin kararlar, ürünün en az kendisi kadar önemlidir. Tabii ki kimse “renk paleti çıkardım, ‘brief’e uygun wireframeler çizdim sonra da onları…” gibi sıkıcı bir listeyi okumak istemez. Bunun yerine portfolyondaki projeleri kullanarak, çözüm getirdiğin problemleri potansiyel müşterilerine anlatmak için kullanabilirsin. Ki benzer problemleri onların da yaşaması oldukça muhtemeldir.
Örneğin tipik bir portfolyo projesi metni şu şekilde yazılagelir:
Bu sağlık ve wellness şirketi, bütünsel bir sağlık çözümü arayan insanlar için kaynak sağlar. Yeni bir logo ve websitesi tasarımı için beni seçtiler. Websitesinde “lead”i maksimize edecek şekilde tasarlanmış üyelere özel bir alan da bulunuyordu. Proje sonunda müşterileri çeken modern ve temiz bir tasarım ortaya çıktı.
Eğer ilk iki cümlede uyuyakalmadıysan, üçüncü cümlenin şurası dikkatini çekmiş olmalı: “lead”i maksimize edecek şekilde tasarlanmış”. Bu bir çok potansiyel müşterinin isteyeceği bir şeydir ve tam da bu yüzden burayı kısmı açarak nasıl bir çözüm tasarladığını anlatman gerekir.
Örneğin websitesinde stratejik olduğunu düşündüğün yerlere formlar mı yerleştirdin? Kullanıcı görüşleri ekleyerek müşterinin güvenilirliğini mi artırdın? Kullanıcı testi mi gerçekleştirdin ya da ziyaretçi analizi mi yaptın yoksa ısı haritalarına bakarak nasıl etkileşimi geliştireceğin üzerine mi düşündün? Bunlardan herhangi birisine vereceğin yanıt, alandaki uzmanlığını portfolyona ekleyeceğin resimlerden çok daha fazla gösterecektir.
Zihin okuma teknolojilerinin mükemmel hale gelmesine biraz daha vakit var diyebiliriz. O zaman kadar a eğer sen yazarak anlatmazsan, potansiyel müşterilerin neler yaptığını bilemeyeceklerdir. Eğer çözmeyi başardığın problemleri tasarımcı olmayanların da anlayabileceği şekilde anlatabilirsen, potansiyel müşterilerinden de “biz bu tasarımı anlamadık/beğenmedik” yanıtını belki hiç duymazsın.
Daha da iyisi, portfolyosunda bir sürü “afili resim” olan tasarımcılarla arana bir mesafe koymuş olursun ki bu da aslında -gerçekçi olmak gerekirse- tasarımcıların çoğunu içine alan bir küme. Eğer potansiyel bir müşteri yazdığın bir cümleyi okur ve “Tabii ya, ihtiyacımız olan şey bu işte!” diye düşünürse, o kişiyi o an problemi çözecek kişinin sen olduğuna çoktan ikna etmiş olacaksın, değil mi?
3. Mesleki jargondan kaçın
Çoğumuz büyük laflar ettiğimizde büyük insanlar olarak görüleceğimizi zannederek büyüdük. Dolayısıyla da zeki ve profesyonel görünmek için kendimizi süslü püslü cümleler kurmak zorunda hissederiz. Örneğin;
Bir yandan markanın özgün tarzını korurken, öte yandan kurumun görsel kimliğinin çağa ayak uydurmasını sağlamak için modern teknolojilerin sağladığı avantajları proaktif bir biçimde kullandım.
Gel gelelim yaptığın işi iyi bildiğin iddiasındaysan, daha kısa cümleler ve günlük hayatında kullandığın kelimelerle de bunu anlatabilmelisin, değil mi? Araştırmalara göre ne kadar basit ve anlaşılması kolay bir dil kullanmayı tercih edersen o kadar zeki görünürsün.
Tekrar edelim: Potansiyel müşterilerin çok büyük ihtimalle tasarımcı değiller. Dolayısıyla tüm süreç boyunca seçtiğin yolu ve aldığın kararları anlatırken, anlayabilecekleri bir dilden konuşmanı tercih ederler. Eğer portfolyonu okur ve neden bahsettiğini anlamazlarsa, evet bildin, oradan iyi bir sonuç çıkması mucize olur.
Sektörel terimlerden kurtulmak için kendine şu soruyu sor: “Benim iş alanımın dışındaki insanlar bu yazdıklarımı okusa anlayabilir mi?” Bu noktada tanıdığın ve işini tam anlamadığını düşündüğün -mesela amcan gibi- birini aklına getirmen sana yardımcı olacaktır.
4. Kanıtla
Muğlak cümleler, ikna edici metinlerin en büyük düşmanıdır. Açık ve net cümleler ise en büyük dostunuzdur. İşte sana kendinden sıkıcı ve hiç ikna edici olmayan bir kaç cümle:
Müşterinin tarzını yansıtan ve etkileşim sağlayan bir websitesi tasarladık.
Hem dönüşüm oranı yüksek hem de cazip ve fonksiyonel bir landing page yarattık.
Websitesinin müşteri memnuniyetini sürekli kılacak bir yapıda olmasını düşündük.
Eğer tasarımının hedef kitleyi çok iyi yakaladığını ya da trafiği satışa dönüştürdüğünü iddia ediyorsan, bunun nasıl yapıldığını da biliyor olman gerekir. Cümlenin kendisi her ne kadar ilgi çekici olsa da, kanıtlarla desteklenmediği sürece ikna edici olmaktan oldukça uzak.
İkna edici kanıtlar deyince ilk akla gelen şey tabii ki rakamlar. Çok sıkmadan rakamları portfolyonun çeşitli yerlerine iliştirmenin sonsuz faydasını göreceksin, emin ol.
Yeniden tasarladığın bir websitesi artık %20 daha fazla trafik mi alıyor? Bir marka kimliğini yeniledin ve hemen ardından ilk haftadaüç tane yeni müşteri mi kazandılar? Evetse, ekle portfolyona. Peki bu rakamlara nasıl erişebilirsin? Müşterin muhtemelen çeşitli araçlarla tüm bu verileri takip ediyordur, çünkü işlerinin bir parçası da bunu gerektirir. Tasarımın hayata geçtikten bir süre sonra bu rakamları onlardan isteyebilir, daha da güzeli, bunları anlaşmanın bir parçası haline bile getirebilirsin.
Bazen ise yasal mevzuatlar gereği bu rakamları paylaşamıyor olabilirsin. Bu durumlarda da referans oluşturabilecek bir iki cümle isteyebilirsin.
En iyi referans cümleleri senin hakkında olanlar değil, yaptığın işe dair olanlardır. “Ali çok iyi birisi ve onunla çalışmaktan çok mutlu olduk” ile “Ali’nin tasarımını hayata geçirdiğimiz andan itibaren müşteri sayımız artmaya başladı” arasında dağlar kadar fark olduğu açık.
Ancak bu cümleyi elde etmek de çok kolay olmayabilir. Bu noktada referans alırken onlara ileteceğin bir kaç soru, metnin nasıl olacağı konusunda yönlendirme sağlayacaktır. Örneğin;
Tasarımım satışlarınızı nasıl etkiledi?
Birlikte çalışmamızın size nasıl somut getirileri oldu?
5. Akıcı olmasını sağla
Bir portfolyo oluşturmanın birden fazla yolu olduğu açık. Ancak nasıl ilerlemeyi seçersen seç, yüksek kalitede bir kullanıcı deneyimi sunman büyük önem taşır. Eğer navigasyonu zor bir portfolyo yaratırsan, potansiyel müşterilerinin oradan hemen uzaklaşacağını hesaba katmalısın. Konu metin olunca, iyi bir kullanıcı deneyimi için yapman gereken üç şey var. Gel birlikte bakalım.
İnsanlara neyin üzerine tıkladıklarını göster
Pek çok portfolyo projesinin başlığına isim olarak genelde müşterinin ismi yazılır. Durum bu olunca da projenin ne olduğunu anlamak için üzerine tıklamaktan başka bir yol kalmaz. Ayrıca müşterilerin isimleri de potansiyel müşterilerinin en işine yarar bilgi olduğunu da pek söyleyemeyiz, değil mi?
Müşterilerin ismini projede geçirmenin -tabii eğer gizli kalması kontratta yazılmadıysa- yanlış bir yanı yok. Hatta eğer tanınan ve bilinen büyük müşterilerse, sana güvenilirlik sağlayacağı da şüphe götürmez bir gerçek. Ancak yine de başlık olarak projenin ne olduğunu yazmanın faydalarını da bir düşünmeni isteriz. Bu müstakbel müşterinin neye tıkladığını bilmesini sağlamasıyla ilgisini sence de daha çok çekmez mi?
Örnek verecek olursak:
Dönüşüm oranlarını %20 artıran bir landing page projesi
Yüksek dönüşüm oranı için uyguladığım kurallar
Genç hedef kitleyi çekecek tasarım stratejileri
Bu tür bir anlatımı blog yazılarında kullanmayı istiyor olabilirsin keza başka portfolyolarda bu tür başlıklara denk gelmemiş olabilirsin. Ancak şunu bir düşün: Bu başlıkların blog yazılarında bu kadar iyi sonuç vermesinin bir sebebi var; insanlara başlığa tıklamaları için açık ve net bir sebep yaratıyorlar. Bunu portfolyonda da sağlamak istemez miydin?
Tutarlı ol
Portfolyonda yer alan her bir projen için temel bir navigasyon yapısı oluşturmak, tutarlı bir kullanıcı deneyimi için en çok işine yarayacak tercihlerden biridir.
Örneğin eğer bir projede “brief”e yer verdiysen, diğer projelerde de bunu sürdürmelisin. Her bir müşterin için benzer uzunluklarda metinler kullanman da iyi olacaktır. Eğer bir tanesi için bir paragraf yazıp diğerini bir iki cümleyle geçiştirirsen, müşterilerin arasında bir önem sıralaması yapıyor algısına yol açabilirsin.
Kuracağın metin yapısı şöyle bir şey olabilir mesela:
Kendi bakış açın (1-2 cümle)
Müşterinin kim olduğu (1-2 cümle)
Amacın veya “brief”in özeti (1-2 cümle)
Amaca nasıl ulaştığının açıklaması ((1 ya da daha fazla paragraf)
Proje sonunda alınan çıktının veri ve/veya referans yazısını da içeren açıklaması (1 ya da daha fazla paragraf)
Bu yapıyı kendine kesinkes uyman gereken bir kurallar silsilesi olarak değil, daha çok bir rehber olarak alarak ve her bir projeye uygun olacak şekilde uygulayabilirsin.
Bir sonraki adım için öneride bulun
Projenin detayına tıklayan birisini tekrar navigasyon alanına gönderip oradan yolunu bulmasını bekleme. Bunun yerine stratejik noktalara diğer projelerine giden bağlantılar ekleyerek potansiyel müşterilerinin kolayca gezinmesini sağla. Bu stratejik noktaların bir kısmını da seninle nasıl iletişime geçebileceklerini anlatan etkili mesajlar ve butonlar yerleştirmeyi de unutma.
Unutma; işlerini sergilemenin tek bir doğru yolu olmadığı gibi, portfolyonun alışılagelmiş bir görüntüsü olmasına da gerek yoktur. Bu önerileri ve fikirleri bir rehber olarak ele alıp ihtiyaçlarına göre düzenleyebilir ve yaratıcılığınla hayata geçirdiğin uzmanlık alanını en iyi şekilde sergileyebilirsin.
ellerinize sağlık