Günü verimli ve doğru kullanabilmek, zamanda delikler yaratıp içinden geçerek kendimize bambaşka anlar yaratabilmek… İşte gerçekten son zamanlarda neredeyse imkansız hale gelen bir şey: verimli çalışma.
Neden verimli çalışamıyoruz? Çünkü etrafımızda bizim zamanımızdan çalmak, dikkatimizi cezbetmek isteyen çok fazla şey var. En büyük düşmanımız ama aynı zamanda da dostumuz olan telefonumuz var örneğin. İçinde, kendimizi bakmaktan bir türlü alamadığımız uygulamalarımız var. Bir yandan WhatsApp’ten gelen mesajı yanıtlamak, diğer yandan Instagram’da neler olmuş diye bakmak istiyoruz. Öyle olmazsa bir Twitter’a girip bilgilenmek, ülkenin son durumuna bakmayı tercih ediyoruz. Ne olursa olsun ilgimizi dağıtıyor, kolay kolay da toplayamıyoruz.
Tabii ki bu yalnızca telefon ve uygulamalara atabileceğimiz bir suçtan ibaret değil. İş yerinde de verimli çalışamıyoruz. Hal öyle olunca eve gelince bir daha çalışmak durumunda kalıyoruz. Bir bakıyoruz ki adeta benzin istasyonu gibi 7/24 açık hale gelmişiz. İşe giderken çalışmayı düşünüyor, işte çalışamıyor, işten dönünce yine çalışmak durumunda kalıyor, yatmadan da ertesi gün nasıl çalışacağımızı düşünüp uyumaya çalışıyoruz. İşin içinde bu kadar çok çalışmak geçiyorken verimli çalışabildiğimiz zaman ise gün içinde 2 ya da 3 saat.
Tamam, bu devran böyle gitmez! “Eve dönünce ayaklarımızı uzatıp Playstation’da bir oyun oynayamayacak mıyım? Arkadaşlarımla bir iki bir şey içemeyecek miyim?” dediğiniz günleri birlikte geride bırakacağız. Neden mi böyle emin söylüyorum? Çünkü ben yaptım, sizinle bu yaptıklarımı paylaşmanın keyfiyle yazıyorum.
Bu içerik ücretsiz!
Okumaya devam etmek ve SHERPA Blog okuru olmak için aşağıdakilerden birini seç. Her hafta yenileri eklenen yüzlerce içeriğe ücretsiz ve sınırsız eriş.
Bu yazının çıkış noktalarından bir tanesi olan, beni de uzunca bir süre kaostan kurtaran bir sistemi anlatacağım sizlere. Öncelikle elinizdeki tüm işleri detaylı bir şekilde yazıyorsunuz. Ardından 1’den 5’e kadar onlara yıldızlar veriyorsunuz. Sonrasında bu yıldızlı listeden 5 yıldızlı, 4 yıldızlı diyerek yeni bir liste yapıyorsunuz ve bu kümeleri de kendi içinde önceliklendirip işe odaklanıyorsunuz.
Daha detaylı bir şekilde görmek için şu tweetime zap yapabilirsiniz ancak orada kalmayın, yazının devamında da bir sürü adım sizi bekliyor:
2. adım: Zamanınızı kısıtlayın
Neden kısıtlıyoruz? Şöyle yaya yaya çalışsaydık? Hayır efendim, bu şekilde maalesef ki olmuyor. Zamanımızı kısıtlamadığımız, küçük deadline’lar vermediğimiz sürece “Nasıl olsa yaparım ben onu.” diyerek bir ömür geçiyor. Bu nedenle yukarıda bahsettiğim kurguda işlerinizi çıkardıktan sonra onlara yapacağınız bir süre, son teslim tarihi vermelisiniz. Bu tarihlere sadık kalmak sizi daha iyi hissettirecek, işe olan bağlılığınızı da artıracaktır.
Aynı zamanda günü verimli bir şekilde iş saatlerine böldüğünüz için kendinize de vakit ayırabileceksiniz. Örneğin saat sabah 9:00 – 9:20 arasında tüm mailleri kontrol edip dönüşleri yapacağım, sonrasında X işin tamamını ya da ilk kısmını teslim edeceğim. Bir kahve içeceğim ve yeni işe geçeceğim. Bu şekilde kendinize anlar da yaratarak iş çalışma yoğunluğunuzu dengeleyebilirsiniz.
3. adım: Oyunlaştırın
Oyunlaştırmayı duymadığımız bir gün olmayacak. Önce hayatımıza forumlardaki badgelerle girdi, sonrasında farklı konferanslarla adından sık sık bahsedilir oldu. Şimdi kendi işimizi oyunlaştırmanın zamanı. Her işi bitirdiğinizde yapmaktan keyif alacağınız bir aksiyonla süreci tamamlayın. Bu bir bardağa misket atmak da olabilir, sevdiğiniz oyunu bir iki bölüm oynamak da olabilir. Tabii ki oyun oynarken kaybolup işe dönmemezlik yapmamak gerek.
Adeta bir yarıştaymışsınız, bir oyundaymışsınız ve her iş sonunda bir can kazanıyormuşsunuz, gün sonunda da bölüm sonu canavarını öldürüp prensese kavuşuyormuşsunuz gibi düşünün. O zaman gerçekten keyifli bir oyuna dönecek her şey.
4. adım: Harcadığınız zamanı kontrol edin
Kendimizi kısıtladık, çalışırken bir deadline verdik ancak aralarda kalkmamız gerekti, bazen canımız istedi durduk. Bunlar da olabilir. O zaman Pomodoro’yu da hayatınıza katmanız gerekiyor demek. 25 dakika çalışıp 5 dakika ara vererek verimli bir şekilde çalışabilirsiniz. Aynı zamanda gün içinde hangi işi kaç saatte, nasıl bitirdiğinizi de görebilirsiniz. Benim kullandığım uygulama Be Focused adında Mac’te çalışan bir uygulama. İşin kaç 25’lik dakikaya sığdığını da görmeme yardımcı oluyor.
5. adım: Multitasking’i unutun
Bunu söyleyen ben olmak istemezdim ancak multitasking diye bir şey yok ve bunu yapabildiğini iddia eden kişiler aslında biraz kendilerini kandırıyorlar. Hayatımın bir döneminde ben de arkadaşlarım tarafından gaza getirilip “Öznur, sen acayip multitask çalışabiliyorsun.” Laflarına kanıp kendi üstüme yükler bindiriyordum. Ancak sonrasında şu videoya denk geldim:
Bir TED videosu değil tabii ki ama zihnimin açılmasına yardımcı oldu. Sonrasında bu konuya biraz daha dalıp geniş bir şekilde şu yazıyı yazdım.
Evet, multitask olamıyoruz. Bu yüzden bunun için ekstra çaba sarf etmemize, kendimize anlamsız yükler yüklememize gerek de yok. İşimizi doğru bir şekilde planlayabilirsek zaten multitask’e gerek de kalmayacak. Bu yüzden kendimize değer verelim ve yaptığımız işi o anda doğru yapmaya çalışalım.
6. adım: İşe hazırlanmadan başlamayın
Bu aslında ikinci adım da olabilecek kadar önemli bir adım. İşe hazırlık yapmak işi bitirmeyi en çok kolaylaştıran şey. Verimliliğinizi artırabilmek için bu adıma ihtiyacınız var. Örneğin bir içerik hazırlayacaksınız. Bu içerik için araştırma yapmadan, kendi notlarınızı bir yere yazmadan, fikirlerinizi kabataslak şekilde kağıda dökmeden o içeriği yazmaya başlamayın.
Çünkü içeriği yazmaya başladıktan sonra dönüp “Ben burada ne yazacaktım ya acaba?” diye araştırmaya kalkarsanız hem bölünmüş olur hem de konsantrasyonunuzu temelli kaybetmiş olursunuz. Konsantrasyon adeta narin bir tüy, nefes alsanız uçabiliyor. O yüzden soluksuz bir şekilde üretmeye odaklanmak istiyorsanız sizi bu yoldan alıkoyacak tüm etkenleri de ortadan kaldırmanız gerekiyor.
7. adım: Uyaranlardan uzaklaşın
Yazının başında da söyledim, ilgimizi çekmeye can atan bir sürü şey var etrafımızda. Telefonumuz var, kahve içmeye çağıran arkadaşımız var, kendi kahve molamız var, “dur bir kediyi seveyim” molamız var, yemek-yiyecektim-acaba-ne-yesem-şimdi-ben-3-saat-yemek-arama-faslı var. Var da var. Uyaranlardan tamamen kopun demiyorum, bunun olmayacağını çok iyi biliyorum ancak minimuma indirmek faydanıza olacaktır.
Örneğin detaylı ve yoğun bir şekilde çalışmanız gerekiyorsa bildirimleri kapatın, alabiliyorsanız telefonunuzu uçak moduna alın. Yemeğinize önceden karar verin ve siparişinizi ona göre geçin. Ofiste çalışıyorsanız arkadaşlarınıza “Beni X süre dürtmeyin, aşırı konsantre bir şekilde çalışacağım” deyip kulaklıklarınızı takıp çalışmaya başladın. Yani hayır diyerek sizi işten alıkoyan şeylerden uzaklaşın.
8. adım: Ruhunuzu besleyin
Bu listenin en temel adımlarından bir tanesi de bu. Çalışırken ruhunuzu beslediğinizden emin olun. Örneğin farklı günler Spotify’da farklı listeler oluşturun ya da var olan listeleri keşfedin. Çalışırken müzik dinlemeyi seviyorsanız bu yöntem hem uyaranlardan uzaklaşmanıza yardımcı olacak hem de iyi hissetmenizi sağlayacaktır.
Molalarda keyif alabileceğiniz şeylerle uğraşın. Mesela telefonunuza zeka geliştiren oyunlar indirebilirsiniz. Son zamanlarda ısrarla takıldığım bir oyun var: Mangala. Eski bir Türk oyunu. Stratejinin temelde olduğu bu oyunda şans faktörü yok. Bu yüzden oyun son anda bile dönebiliyor. Telefonda oynamak istiyorsanız oyuncak mağazalarından gidin alın, arkadaşlarınızla geçin karşılıklı oynayın. Rekabet ve farklı düşünmek zihninizi ateşleyecektir.
Bir şeyler izleyin ancak Instagram’ın ve YouTube’un keşfet çukuruna düşmemeye özen gösterin. Sevdiğiniz dizinin blooper’larını izleyin, izlediğiniz sürece size gerçekten keyif verebilecek ya da bir şeyler katabilecek videoları tercih edin. Hatta bu yazının güzel bir kapanışı olarak benim takip etmekten keyif aldığım ve fırsat buldukça videolarını aktif bir şekilde izlediğim kanalları sıralayayım: