Adını belki duydunuz belki de ilk kez duyuyorsunuz ama onun dehasından “ilham alan” tasarımları birçoğunuz hayranlıkla kullanıyorsunuz. Endüstriyel tasarımda sadeliğin ve basitliğin başarı hikayesini, modern zamanlara damgasını vuran çizgileriyle yazan Alman tasarımcı, aynı zamanda birçok güncel tasarım ikonunun yaratılmasına da ilham kaynağı oldu. İster bir kullanıcı ister bir tasarımcı olun, Dieter Rams adını bugünden sonra asla unutmayacaksınız.
Adını belki duydunuz belki de ilk kez duyuyorsunuz. Ama onun dehasından “ilham alan” tasarımları birçoğunuz hayranlıkla kullanıyorsunuz. Endüstriyel tasarımda sadeliğin ve basitliğin başarı hikayesini, modern zamanlara damgasını vuran çizgileriyle yazan Alman tasarımcı, aynı zamanda birçok güncel tasarım ikonunun yaratılmasına da ilham kaynağı oldu. İster bir kullanıcı ister bir tasarımcı olun, Dieter Rams adını bugünden sonra asla unutmayacaksınız, ve kesinlikle unutmamalısınız da.
Geçtiğimiz yüzyılın en karanlık zamanlarında, 1932 yılında Almanya’nın batısındaki Wiesbaden şehrinde dünyaya gelen Dieter Rams, büyük savaşın hemen ardından 1947 yılında Wiesbaden Sanat Okulu’nda mimarlık bölümünde öğrenimine başladı. Bu arada marangozluk pratik eğitimini de tamamladı ve 1953 yılında onur öğrencisi olarak mezun oldu. Ardından Frankfurtlu mimar Otto Apel’in yanında işe başladı, hemen iki yıl sonra Braun tarafından mimar ve iç mimar olarak işe alındı.
Bu içerik ücretsiz!
Okumaya devam etmek ve SHERPA Blog okuru olmak için aşağıdakilerden birini seç. Her hafta yenileri eklenen yüzlerce içeriğe ücretsiz ve sınırsız eriş.
Genç mimarın kariyerinin ve modern tasarım dünyasının gidişatı buradan sonra tamamen değişecekti. 1961 yılında Şef Tasarımcı oldu ve 1995 yılında emekli olana dek bu görevde kaldı. Savaş sonrası yıllarda tüm dünyada yükselişte olan endüstriyel tasarım akımlarını kendi felsefesiyle yeniden şekillendiren Dieter Rams zamanının çok ötesinde ürünler tasarladı ve Braun markasını ev aletleri arenasında zirveye taşıdı.
Daha az ama daha iyi
Alman tasarımının minimal akımlarını başarıyla içselleştiren, kendinden önceki neslin başarılı mimarı Ludwig Mies van der Rohe’nin “Less is more” (Daha az daha fazladır) mottosunu kendi tasarım felsefesiyle geliştiren ve “Less but better” (Daha az ama daha iyi) idealini ortaya koyan Dieter Rams, her biri bugün birer tasarım ikonu kabul edilen ürünlerini bu temeller üzerine inşa etti. Onun tasarımları, döneminin teknolojisi sınırları dahilinde, kullanım kolaylığı ve estetiğin kusursuz birleşimini sembolize ediyordu. Peki üzerinden yarım yüzyıl geçmiş bu tasarımlar nasıl bugünlere geldi? Cevap sandığınızdan çok daha yakınınızda…
Bir küçük esin meselesi
2001 yılında İngiliz asıllı tasarımcı Jonathan Ive ve ekibi, dünyayı birçok açıdan sarsacak bir tasarıma imza attı. Bu sıradışı ürün sadece tasarım, teknoloji ve kullanıcı deneyimi adına değil aynı zamanda popüler kültür alanında da bir devrim niteliğindeydi. Belki Jonathan Ive adını tam anımsamıyorsunuz ama tasarımı olan Apple iPod’u bilmiyor olamazsınız.
Jonathan Ive sadece iPod değil, dolayısıyla iPhone ve iPad tasarımlarının altına imza attı. Ayrıca 1998 yılından beri iMac ve Macbook serilerinin tasarımında yine Jonathan Ive imzası vardı. Steve Jobs ile sürekli dirsek temasında çalışan Jonathan Ive ile Apple kabuğunu kırdı ve geniş kitleler tarafından kullanılmanın ötesinde sahiplenilen ürünlerle bir popüler kültür simgesi haline geldi. Peki Jonathan Ive gerçekten bir tasarım dehası mıydı yoksa minimal çizgilerinin ardında sakladığı küçük bir sırrı mı vardı?
Sanırım siz de ne demek istediğimi aşağı yukarı anladınız. Dieter Rams, birçok büyük endüstriyel tasarımcı gibi Jonathan Ive tarafından da bir idol olarak görülmekteydi. Jonathan Ive, ilham kaynağı Dieter Rams tasarımlarını öylesine benimsemiş ve kendi işlerine yansıtmıştı ki sözkonusu ciddi benzerlikler birçok kişi tarafından “hırsızlık” olarak dahi yorumlandı. Sadece donanım tasarımları değil, iPhone standart uygulamalarından bazıları da Dieter Rams tasarımlarından ilham almıştı.
Jonathan Ive, kesinlikle büyük tasarımcıdan fazlasıyla ilham aldığını inkar etmedi ve Dieter Rams da bu jesti karşılıksız bırakmadı ve röportajlarında, çizgilerinin Apple ve Jonathan Ive sayesinde geniş kitlelere ulaşmasından memnun olduğunu anlattı. Acaba bu mutlu sondan bize düşen elma neydi?
Dieter Rams ve iyi tasarımın 10 prensibi:
Dieter Rams, atölyesinden çıkan tasarım harikalarını, son derece basit ama bir o kadar da sağlam bir tasarım felsefesiyle yarattı. Bu felsefeyi en iyi biçimde anlatmak ve yeni nesil tasarımcılara aktarmak içinse yine en sade, en işlevsel ve en kullanılabilir yolu seçti. Tasarım prensiplerini 10 maddede özetleyen Dieter Rams emin olun ki size de tasarım yolcuğunuzda eşsiz biçimde rehberlik edecek.
İyi tasarım yenilikçidir: Gelişim olanakları tükenmez. Teknolojik gelişmeler özgün tasarımlara sürekli yeni fırsatlar sunar. Hayal gücüne dayalı tasarım, gelişen teknolojiyle beraber ilerler ve asla sona ermez.
İyi tasarım ürünü faydalı kılar: Her ürün kullanılmak için satın alınır. Sadece işlevsel değil aynı zamanda psikolojik ve estetik tatmin de sağlamalıdır. İyi tasarım ürünün olumsuz özelliklerini gözlerden sakınırken, kullanılabilirliğine vurgu yapar.
İyi tasarım estetiktir: Bir ürünün estetik kalitesi, kullanılabilirliği ile bütündür çünkü sahip olunan ürünler kişilerce her gün kullanılır ve ve onların refahına etki ederler. Sadece iyi gerçekleştirilmiş ürünler güzeldir.
İyi tasarım ürünü anlaşılır kılar: İyi tasarım, ürünün yapısını açıklar. Daha iyisi, kullanıcının sezgilerinden yararlanarak, ürünün işlevini açıkça ifade eder. En iyisi ise kendi kendini anlatır.
İyi tasarım mütevazıdır: Bir amacı gerçekleştiren ürünler, aletler gibidir. Dekoratif ürünler ya da sanat eserleri değildirler. Bu yüzden kullanıcının kendini ifadesini olanak sağlayacak şekilde tarafsız ve sade olmalıdırlar.
İyi tasarım dürüsttür: Ürünü olduğundan daha yenilikçi, güçlü ya da değerli göstermeye çalışmaz. Kullanıcıya tutamayacağı türden sözler vererek yanıltmaz.
İyi tasarım zamansızdır: Modaya ayak uydurmaktan kaçınır, doğayısıyla asla eski moda olmaz. Günümüzün tüketim toplumunda bile, dönemlik revaçta olan ürünlerin aksine, yıllar boyu kullanılır.
İyi tasarım tüm ayrıntılarıyla tamamdır: Hiçbir şey plansız değildir ve şansa bırakılmamıştır. Tasarım sürecindeki özen ve titizlik, müşteriye duyulan saygının göstergesidir.
İyi tasarım doğayla dosttur: Doğanın korunmasına büyük katkı sağlar. Kaynaklardan tasarruf eder, kullanım ömrü boyunca fiziksel ve görsel kirliliği en düşük seviyeye indirir.
İyi tasarım, mümkün olduğunca az tasarımdır: Daha az ama daha iyi. Çünkü iyi tasarım, temel özelliklere odaklanır ve ürünü gereksiz özelliklerin yükünden kurtarır. Sadeliğe, basitliğe geri dönüşü amaçlar.
Fiziksel ya da dijital, ne türden ürünler tasarlarsanız tasarlayın; tasarımcı ya da katılımcı, tasarım sürecinin neresinde yer alırsanız alın, bu 10 temel prensibi her zaman gözünüzün önünde bulundurmanızda yarar var. Kim bilir, belki bu temellerden hareketle kendi tasarım ikonlarınızı yaratacak, belki de bu felsefeyi geliştirerek yeni tasarımın yeni kurallarınızı koyacaksınız. Yeter ki daha iyiyi istemekten ve bunu yaparken daima basit düşünmekten vazgeçmeyin.
Braun gerçekten çok şanslı ama Apple kesinlikle piyangonun sahibi.