Fütüristlerin söylediklerine bakılırsa, bu yapay zeka ürünü duvarlar, asistanlık hizmeti, – nerdeyse bedavaya – sağlık hizmeti ve akıllı evlerimizin yönetimi – ki bunu belli sınırlar içerisinde Nest gibi ürünler ya da buzdolabı, fırın, perde ve aydınlatmalar, çalar saat, ses ve görüntü sistemleri ile ısınma sistemini kontrol edebilen telefon uygulamaları sayesinde şu an da yapabiliyoruz – gibi konularda bizlere yardımcı olacaklar. Bu tarz bir kullanım, sadece tasarım anlamında değil, meslek gruplarında da ciddi değişiklikler yaratacak gibi görünüyor.
Örneğin, yapay zekalı doktor – AI doctor – yardım istediğinizde iletişime geçtiğiniz ‘kişinin’, onun size sunduğu bilgilerin ve sizin hem bu kişiyle, hem de aldığınız bilgilerle olan etkileşiminizin tasarımı artık, standart UX sınırları içine girmeyecek. Bu durumda, bu yüzeylerin deneyim tasarımı için ‘Arttırılmış Gerçeklik Deneyimi Tasarımcısı’ gibi bir tasarım alanının oluşmasını öngörmek mümkün. Çünkü, o noktada tasarlanan yüzey, 10-foot user interface sınırlarını bile aşıp, yeni bir etkileşim diline, dijital tasarım ise kullanıcı deneyimi bağlamında ergonomiye her zaman olduğundan daha fazla ihtiyaç duymaya başlıyor.
Başka hangi ürünlerde dijital arayüz kullanılabileceğine gelince, listenin başını giyilebilir teknoloji ürünleri çekiyor. Özellikle nanoteknoloji alanındaki gelişmeler, giyilebilir teknolojinin sağlık sektöründeki yerini iyice sağlamlaştırırken, kullanıcıya özellikle teşhis ve tedavi süreçlerinde kullanılmak üzere, önemli bilgilerini ve de sağlık verilerini kaydetme olanağı tanıyor. Her ne kadar şu anda arayüze sahip olmasa bile, Jawbone gibi ürünlerin de birkaç sene içinde mobil uygulamalar haricinde bir arayüz deneyimi sunmasını beklemek tuhaf olmaz, çünkü bu ürün gamının ilk örneğini yaratan Nike’de ilk modelden beri bir ekran yer almakta. Daha detaylı ele alındığında da, kullanılış amacı düşünülünce, ikinci bir cihazla bağlantı kurmak gerekmeden sağlık bilgilerinizi ya da spor yaparken kondisyon ve performans durumunuzu eş zamanlı olarak görebilmek kullanıcı için daha fazla anlam taşıyor. Bu tarz ürünler ve akıllı saatler ise, tam tersine, çok daha küçük bir ekranla iletişimi sağlıyor.
Bu gruba başka bir örnek olarak ise Google Glass verilebilir. Bu gözlükler, Amerika başta olmak üzere birçok ülkede cerrahlar tarafından ameliyatları kaydetmek ve canlı olarak başka doktorlarla paylaşmak için kullanılıyor. Bu şekilde hem ameliyat esnasında gerektiği takdirde konsültasyon yapmak, hem öğrencileri eğitmek, hem de daha sonra izlemek üzere bir görsel arşiv yaratmak mümkün oluyor.
Ürün ebatları böyle şiddetli değişimler gösterdiğinde, kullanıcı deneyimi tasarımının en büyük destekçisi olan içerik yönetiminin rolü daha da önem kazanıyor. Çünkü yeni boyutlara göre, sunulacak olan içeriğin yeniden tasarlanması ve farklı bir strateji ile üretilmesi gerekiyor.
Fütüristler, akıllı telefonlarla entegre kullanılabilecek nanoteknoloji ve yapay zekanın, en çok sağlık sektörü alanında yatırım alacağını ve faydalı olacağını düşünüyor. Devlet hastanelerinde MRI ya da Pet Scan gibi görüntülemeler için beklenen sıralar ve hastalara verilen tarihler düşünülünce, cep telefonunuzu bir görüntüleme cihazı olarak kullanabilmeniz, sağlık sektörünü tamamen başka bir boyuta taşıyacaktır. Bu uygulamaların çok kazançlı olacağı varsayımının da, gelişmiş ülkelerin nüfuslarının yaşlanmakta olduğu gerçeğinden yola çıkıldığında, sağlam temellere dayandığını görmek mümkün. Öncülüğünü IBM’nin yaptığı akıllı sistemler ve bunu özellikle sağlık sektörüne uygulayan Intel, bu alanda Apple ve Google – özellike yeni çatı şirketi Alphabet ve medikal tasarım odaklı alt markaları – gibi başka şirketlerin de katılımı ile nanoteknoloji, medikal tasarım ve kullanıcı deneyimini harmanlayarak sağlık sektörünü yeniden şekillendirecek gibi gözüküyor.