Konuyla ilgili ilk yazıda, sağlık sektörünün teknolojik ilerleme ve kullanıcı deneyimi entegrasyonu ile nasıl değişeceğinden ve geleceğin akıllı evlerinden bahsetmiştik. Bu yazıda ise teknolojik gelişmelerin önümüzdeki 25-30 yıl içinde eğitim, ulaşım ve iletişimi, bu kavramları algılayış ve uygulayış biçimimizi ve bunlara bağlı kullanıcı deneyimini nasıl şekillendireceğini inceleyeceğiz.
Bilim insanları ve teknoloji devlerinden fütüristik eğitim tahminleri
Amerikalı cam üreticisi Corning, geçtiğimiz yıllarda, gelecekte camın nasıl kullanabileceği ve bu uygulamaların nasıl hayatımızın her alanına etki edeceğine dair öngörülerini bir araya topladığı A Day Made of Glass isimli, iki bölümden oluşan bir fütüristik tanıtım filmi paylaştı. Bu videonun – içeriği sebebiyle – kendilerinin teknoloji şirketleri ile yaptıkları bir takım ar-ge çalışmalarının tanıtımı niteliğinde olduğu iddia edilmişti, yayınladıkları dönemde. Şirket, sonrasında bir açıklama yaptı mı bilmiyorum ancak Microsoft, Nokia ve Samsung gibi şirketlerin de benzer videolar paylaşması sonucunda, iddianın çok da asılsız olmadığını düşünmek mümkün.
Corning, bu videoda camı günlük hayatımızla ilgili her şeyi yönetebileceğimiz yüzeylere dönüştürüyor. Yarattıkları yüzeyler, sınıflarda tahta yerine ekran olarak kullanılıyor. Öğrencilerin masalarında oluşturdukları yüzeyler ise, hem masa üzerinde bir ekran olarak kullanılıyor, hem de defter ve kalemin yerine geçiyor.
Bu içerik ücretsiz!
Okumaya devam etmek ve SHERPA Blog okuru olmak için aşağıdakilerden birini seç. Her hafta yenileri eklenen yüzlerce içeriğe ücretsiz ve sınırsız eriş.
Bu durumda geleceğin sınıflarında öğretmenler, dersi kendi kitap ve notlarını kullanarak değil, daha belli standartlara bağlı ortak bir kaynaktan, tüm öğrencilerin içeriği görebileceği şekilde ve interaktif olarak öğretebilecekler. Bu yüksek katılım sağlayan yöntemle, öğrenciler sadece öğretmenlerini dinlemeyecek, belki de aynı zamanda aktif olarak sınıfta oluşan organik diyaloğa katılabilecek ve hem kendi, hem de arkadaşlarının öğrenme sürecine pozitif etki edebilecekler. Ayrıca, kitaplarla ifade etmenin zor olabileceği içerikler bu ekranlar üzerinden paylaşılıp öğretmenin kullandığı bütün yazılı, görsel ve işitsel materyal, öğrencilerin tabletlerine eşzamanlı olarak aktarılabilecek.
Bunlardan yola çıkarak sanal gerçeklik, hatta arttırılmış gerçeklik uygulamaları ile biyoloji, fizik ve kimya gibi derslerde, sebep-sonuç ilişkisine dayalı çeşitli animatik ve interaktif öğelerle, anlatılan konunun ezberlenmesi yerine anlaşılmasını ve öğrenilmesini sağlamak gayet olası. Kendi eğitim deneyimimden yola çıkarak düşündüğümde, lisede en sevdiğim ders olan ‘uzay geometrisini’ ya da üniversitede, ‘tasarı geometrisini’ iki boyutlu kağıt üzerinde okumaktansa bu yöntemle öğrenmeyi tercih ederdim.
Tahminlerden bir başkası ise hem iş, hem eğitim alanlarında, hem de günlük hayatlarımızda ortak olarak kullanılabiliyor: Ortak çalışma ve paylaşma yüzeyleri. Bu yüzeylerde aynı anda birden fazla kişi sanki CSI laboratuvarındaymışcasına bir takım görsel öğeleri kadraj içine ya da dışına taşıyabiliyor, bu görsellerin ebatlarını ve kalitelerini değiştirebiliyor, aynı anda ortak bir metin üzerinde çalışabiliyor ya da üç boyutlu mimari bir planın farklı noktalarında değişiklikler yapabiliyor.
Corning’in yarattığı geleceğe göre çeşitli uygulamalar, okul gezilerinin sunduğu deneyimleri bile değiştirip olduğundan daha da eğlenceli ve öğretici hale getiriyor. Videoda göreceğiniz ormanda gezi konseptini farklı şekillerde de uygulamak mümkün. Mesela, aynı dinamik etkileşim panoları ile tarih dersinde belli bir dönemde şehirlerin ve bu dönemdeki hayatın nasıl olduğunu göstermek ya da coğrafya dersinde “Giresun’da fındık yetişir, Amasya’da da elma” demek yerine öğrencilerin katılımını arttıran ve işe yarar bilgiler verilmesini, gerçeğe yakın deneyimler yaratan ders içerikleri tasarlanabilir ve bu sayede eğitimde belli bir standardı tutturmak çok daha kolay olabilir.
Hatıra yükleme
2014 yılında ilk başarılı hatıra kaydı ve geri yüklemesi yapıldı. Bunun kime ne yararı olur diye soracak olursanız akla ilk gelecek alan eğitim olur derim. Hatıra yükleme bize Matrix vari bir öğrenme şekli sunabilir, böylece bilgi transferi ve bir konuda uzmanlık şu andaki kadar uzun süre çalışmayı gerektirmeyebilir. Bu aynı zamanda daha kısa sürede çok daha fazla bilginin öğrenilmesini de sağlar. Tamamen başka bir alanda Inception benzeri bir uygulama ile ancak filmdekinden farklı amaçla, travma tedavisi için kullanılabilir. Bu hatıraların inşaasına gelince, Matrix uygulaması daha ziyade içerik ve içerik hiyerarşisi ile ilgili iken, Inception uygulamasında öne çıkan kullanıcı deneyimi ve etkileşimdir.
İletişimin geleceği
Mark Zuckerberg ve Michio Kaku ileride telepati kullanarak iletişim kuracağımıza inanıyorlar olsalar da, teknoloji şirketleri daha yakın gelecekte gerçekleştirilebilecek çözümlerle ilgileniyorlar. Geleceğin iletişiminin en önemli parçası, her yüzeyin bir ekran haline gelecek olması. Bu şekilde, mutfak tezgahından buzdolabı kapağına kadar her alanı hem ürünlerimizle iletişim kurmak için, hem de sosyal iletişim amaçlı kullanabileceğiz.
Her şeyin yüzey olarak kullanılması sürekli olarak reklam ve şirketlerden mesajlara da maruz kalmamıza sebep olacak ama hiç değilse verdikleri mesajlar, satın alma alışkanlıklarımızı ve ilgi alanlarımızı eşzamanlı olarak algılayabiliyor olacakları için, daha kişiye özel olacak. Bu mesajları sokakta yürürken Google gözlüğümüzde, otobüs durağı camlarında, banyo aynalarında ve daha birçok yerde göreceğiz.
Lone Frank ve David Lemeris’e göre, şu an siz bu yazıyı okurken üzerinde çalışılmakta olan beyin-makine iletişimi, beyin-bilgisayar arayüzleri ve göz hareketlerini okuyan arayüzler, Kinect ve Wii gibi hareketle yönettiğimiz cihazları sadece düşünce ile ya da gözlerimizle yönetmemizi sağlayacak. Goole Glass gibi arttırılmış gerçeklik sağlayan aletler, yoğun olarak bilgi paylaşımı için kullanılacak. Hatta Frank, akıllı ev ve aletlerimizle beyin dalgalarımız sayesinde iletişim kuracağımızı ve aletlerimizin dalga frekans ve boyutlarını ölçerek bu işlemi gerçekleştireceğini söylüyor.
Gelecekte ulaşım ve navigasyon
Nokia’nın Location & Commerce isimli birimi, yön bulmayı kolaylaştırmak üzere üç boyutlu haritalama sistemi geliştirmiş. Uzun vadede fosil yakıt (geleceğin taşıtlarında ise biofuel ve elektrik enerjisi) tüketimini azaltmayı da hedefleyen bu haritalar, ışık ve sesle tarama ve de 360 derece video çekimi gibi farklı yöntemlerin kullanımı ile yaratılıyor. Nokia, kullanıcının kendisini haritanın içinde hissetmesini ve gideceği yolu gerçekçi görsel referanslar ile 3 boyutlu olarak görmesini istiyor.
MIT’nin Senseable City araştırma takımından Assaf Biderman’a göre, kendini süren arabaların birbirleri, bizler ve şehir altyapısı ile kuracakları etkileşimler yeni bir mobilite kavramı yaratıp, var olan algıyı tamamen değiştirecek. Yeni mobilite kavramının deneyim tasarımına gelince, Corning’in birkaç önerisi mevcut. Onlara göre, otomobil arayüzleri de cam olacak. Bu arayüzlerin yazılımı sayesinde ise sizin hiçbir şey yapmanıza gerek kalmadan, günün saatine, modunuza ve alışkanlıklarınıza göre ısıtma-soğutma işlemi yapılacak, müzik seçilecek, fotovoltaik camlarınızın koyuluk derecesi ayarlanacak.
Bu arayüzler, kullanıcılarının zevklerine göre düzenlenebilecek ve tüm akıllı cihazlarımızla iletişim kurabilecek. Böylelikle arabamızla ve seyahat süresince yaşadığımız deneyimle ilgili birçok şeyi sadece telefon ya da tablet gibi bir akıllı cihaz ile kontrol edebiliyor olacağız. Daha işe varmadan sanal asistanımız vasıtasıyla email’lerimizi okuyabilecek ve bunlara cevap verebileceğiz. Yine aynı asistan, gelecek toplantı tarihleri için ayarlamalar ya da akşam yemeği için rezervasyon yapabilecek.
Yüksek ihtimalle önümüzdeki 10 sene içinde yollarda hava koşullarına dayanıklı, güneş ve bakılan açı gibi görüş problemleri yaratan unsurlara adapte olabilen dijital panolar göreceğiz. Bu panolar sadece sapak, yön ve trafik bilgisi değil aynı zamanda hava durumuna bağlı olarak yol durumu bilgisi verip buna bağlı hız ayarlaması ve kış lastiği kullanımı gibi önerilerde de bulunacak.
Kısacası hayatımızı kolaylaştıracak ve güvenliğimizi arttıracak teknolojiler, yakında evlerimize girecek. Bunlardan nasıl ve ne kadar yararlanacağımız ise tamamen bize kalmış durumda. Bu arada unutmadan, Skynet’in selamı var 😉