Sürücüsüz otomobil deneyiminde kullanıcıları neler bekliyor?
Teknoloji ve otomotiv dünyasının öncü markaları, tüm imkanlarını seferber edip sürücüsüz otomobilleri bir an önce tüm dünyaya sunmaya hazırlanıyorlar. Bu tarihi dönüm noktası birçok anlamda hayatlarımızı yeniden biçimlendireceğe benziyor.
Teknoloji ve otomotiv dünyasının öncü markaları, tüm imkanlarını seferber edip sürücüsüz otomobilleri bir an önce tüm dünyaya sunmaya hazırlanıyorlar. Bu tarihi dönüm noktası birçok anlamda hayatlarımızı yeniden biçimlendireceğe benziyor. Peki bu büyük değişime hazır mıyız?
Merhaba; bugün güneşli bir Pazartesi ve ben gelecekten bildiriyorum. Hayır, zaman makinesini kesinlikle icat etmedik. Hayır, ne uçan kaykaylarımız var ne ışın kılıçlarımız; ne de öğle yemeğimizi Evrenin Sonundaki Restoran’da yeme lüksümüz… Yine de yirmi birinci yüzyılın on beş yılını geride bıraktık ve aslına bakarsanız, çocukken hayalini kurduğumuz o uzak geleceği bizzat yaşıyoruz.
Bu durumdan tatmin olmamanız gayet doğal, çünkü kimse değil. Diğer yandan bazı teknolojik gelişmeler bizi söz konusu geleceğe götürme konusunda umut vaat ediyor. Sürücüsüz otomobiller de bunlardan biri; hatta belki de en önemlisi.
Bu içerik ücretsiz!
Okumaya devam etmek ve SHERPA Blog okuru olmak için aşağıdakilerden birini seç. Her hafta yenileri eklenen yüzlerce içeriğe ücretsiz ve sınırsız eriş.
Teknolojinin uzak geçmişten bugüne evrim sürecini incelerseniz, tekerleğin bulunmasından, ilk otomobillere hatta uzay görevlerine kadar büyük dönüm noktalarının pek çoğunun, insanları bir yerden bir yere daha hızlı, daha güvenli ve daha kolay götürmek amacıyla yapılan araştırmalar ve buluşlara denk geldiğini göreceksiniz. İşte sürücüsüz otomobiller de bu dönüm noktalarının sonuncusu.
Bilim kurgudan gerçeğe
Bugün sahip olduğumuz pek çok teknolojik yenilik gibi, bilinç sahibi otomobiller de yolculuklarına bilim kurgu hikaye ve romanlarının sayfalarında başladılar. Bundan 60 yıl önce General Motors, düzenlediği Motorama 1956 etkinliği için çekilen tanıtım filminde sürücüsüz otomobillerin müjdesini verdi. Uzak gelecek 1976 yılında geçen ve modern Amerikan ailesinin son teknoloji otomobillerinde yaşadıkları merak, coşku ve mutluluk dolu seyahat deneyimini konu alan filmde gördüklerimiz aslında bugün geldiğimiz noktayı pek çok açıdan başarıyla öngörüyor.
40 yıl kadar gecikmeli de olsa bugün birçok teknoloji ve otomotiv öncüsü şirketçok ciddi kaynaklar ayırarak sürücüsüz otomobilleri kitlesel anlamda asfaltla buluşturmaya hazırlanıyor. Tabii bu dönüm noktasının da aynı kendinden öncekiler gibi birçok anlamda hayatlarımızı yeniden biçimlendireceğine şüphe yok.
Gerçekten de bu bir devrim; sadece aktif sürücüler için büyük bir kolaylık olmanın ötesinde, engelliler, yaşlılar, hatta çocuklar bu teknolojiyle ulaşım ihtiyaçlarını kendi başlarına karşılama olanağı sunacak. Diğer yandan, bireyselleşmenin altın çağında, insanlar artık kendi özel alanlarını paylaşmak zorunda kalmadan, bir yerden bir yere mümkün olabilecek en az zahmetle ulaşabilecekler.
Aracınızda navigasyon uygulamaları olmadan hiç bilmediğiniz bir adrese çarşaf çarşaf haritaları takip ederek gitmeye çalıştığınız geçmiş günleri hatırlıyor musunuz? Sürücüsüz otomobiller bunu elbette ki hatırlamayacaklar ve sahiplerine de unutturacaklar. Kuşkusuz trafiğe daha fazla araç çıkacak ama araçlar birbirinin ve çevrenin farkında ilerleyecekleri için sıkışıklıklar daha az olacak. En azından teoride böyle.
Google Self-Driving Car Project, dış dünyayı çok katmanlı verilerle ve bu katmanlarda yer alan farklı parametrelerle algılıyor; dolayısıyla ortalama bir insandan çok daha dikkatli ve tam anlamıyla kör noktası olmayan bir sürücü olarak trafiğe çıkıyor.
McKinsey & Co tarafından geçen yıl yapılan araştırmaya göre sürücüsüz otomobillerin Amerika Birleşik Devletleri’nde gerçekleşen trafik kazalarını %90 oranında azaltacak ve yaklaşık 190 milyar dolarlık sağlık gideri ve hasar masrafını önleyebilecek. Tabii kurtarılacak 30 bine yakın hayatın her biri bunların hepsinden daha değerli, öyle değil mi?
Güvenlik ikilemi
Sürücü deneyimi açısından bakıldığında güvenlik her şeyin başında geliyor. Robotlara güvenmiyorsanız insanlardan daha fazla korkmalısınız: Amerika Birleşik Devletleri’nde faaliyet gösteren Otoyol Güvenliği Sigorta Kurumu (Insurance Institute for Highway Safety) verilerine göre sürücülerin %40’ı kaza anında frene dahi basmıyor.
İlk bakışta sürücüsüz otomobillerin kaza karnesi de pek iç açıcı görünmüyor. Michigan Üniversitesi Ulaştırma Araştırmaları (The University of Michigan Transportation Research Institute) görevlilerinden Brandon Schoettle and Michael Sivak tarafından hazırlanan rapora göre, sürücüsüz otomobillerin kaza oranları standart otomobillere göre 5 kat daha fazla. Ancak detaylara inildiğinde ortaya çok farklı bir manzara çıkıyor.
Öncelikle standart araç sahipleri tarafından bildirilmeyen kazalar bu araştırmadaki verilerin yeniden işlenmesi gereğini ortaya koyuyor ve böylece sözkonusu oran sadece 2 katına düşüyor. Daha önemlisi sürücüsüz otomobillerin hiçbiri müdahil oldukları kazalarda kabahatli değiller. Ayrıca söz konusu kazarlardaki yaralanma oranları sürücüsüz otomobillerde çok daha düşük. Üstelik sürekli geliştirilen ve güncellenen yazılımlar kaza risklerini her gün biraz daha azaltıyorlar.
Korsanlar aracınızda
Burada işin başka bir boyutu ortaya çıkıyor: yazılımın güvenliği. Geçtiğimiz Temmuz ayında Wired dergisi yazarı Andy Greenberg, alanında uzman iki hacker olan Charlie Miller ve Chris Valasek ile birlikte bir güvenlik deneyi planladı ve bu kapsamda hackerlardan kendi kullandığı Jeep Cherokee model otomobili hacklemelerini istedi.
Miller ve Valesek önce otomobilin havalandırmadan radyoya tüm sistemlerini kendi kontrollerine geçirmeyi kolayca başardılar. Bununla da kalmayıp vites, fren ve direksiyon kontrollerini de ele alıp sonunda Greenberg’i aracı yol kenarında bir hendeğe sürerek durdurmak zorunda bıraktılar.
Uzmanlar, yollarda halihazırda 471 bin kadar hacklenebilir otomobil olduğunu belirtiyorlar. Sürücüsüz otomobillerde yazılımın daha büyük öneme sahip olacağını göz önüne alırsak, yepyeni sürücüsüz otomobilinizle işten çıkıp tabletinizden film izleyerek eve gideyim derken kendinizi bir anda bir göle dalarken bulmanız olası. Sonuç olarak üretici Chrysler, Miller ve Valesek’in deneyine dayanarak, 1 milyon 400 bin aracıgüvenlik açığı nedeniyle geri çağırdı ve yazılımın güvenliği konusunda ciddi önlemler aldı.
Sürücüsüz otomobil deneyiminin yan etkileri
Bir sürücüsüz otomobile sahip olmak öncelikle epeyce pahalı bir deneyim olacak. Standart bir Toyota Prius, Amerika Birleşik Devletleri’nde yaklaşık 25 bin dolara satılıyorken, birebir aynı modelin sürücüsüz işletim donanımıyla birlikte maliyeti 320 bin dolar civarında.
Sıfır kilometre bir Ferrari alabileceğiniz bu meblağı gözden çıkardıktan sonra sadece gideceğiniz adresi aracınıza girerek, sadece keyfinizi artıracak detayları kontrol edeceğiniz seyahatinize başlayabilirsiniz. Sürücüsüz otomobiliniz için ehliyet almanız gerekmiyor ama yine de birkaç lisans işlemini tamamlamalısınız.
Sürücüsüz otomobillerin trafik sıkışıklıklarını ve kazaları azaltacağı öngörülüyor ama her şey bu kadar rahat ve kolay olduğunda insanların toplu taşımadan kaçınmaları kuvvetle muhtemel. Kontrolü bir kere elden bırakınca özgürlük her yolcuyu kolayca ele geçirir. Sürücüsüz otomobilinizde geçirilen zamanın kalitesi yükseleceğinden tercihler yürümek ya da bisiklete binmektense her zaman her yere araçla gitmek yönünde değişecek. Bu da özellikle bizimki gibi keyfine düşkün toplumlarda, trafik üzerinde çok olumsuz etkiler yaratacak.
Teknoloji ve otomobil devlerinin son gözdesi olan bu alanda başarının anahtarını yine kullanıcılar tutuyor. Kullanıcı istek ve ihtiyaçlarını doğru değerlendiren; daha rahat, daha güvenilir ve daha ekonomik araçlar üreten şirketler pazarda söz sahibi olacaklar. Akıllı telefonlar konusunda bile büyük tartışmalar ve ayrılıkların yaşandığı teknoloji dünyasında sürücüsüz otomobillerin yaratacağı çatışmalara pek yakında şahitlik edeceğiz.
Son olarak, sürücüsüz otomobillerin zorunlu ihtiyaç sahiplerinin yanı sıra teknoloji hayranı yeni nesil kullanıcılara hitap ettiğini asla unutmamak gerek. Eğer benim gibi otomatik vitesli fantastik tasarımlı otomobillere şüpheyle bakan, yeni model dendiğinde aklına Mustang Shelby GT500 gelen eski kafalı bir otomobil hayranıysanız, sürücüsüz otomobiller hiçbir zaman sizi mutlu etmeyecek. Yine de yolları açık olsun demek ve sosyal faydalarını asla gözardı etmemek gerek.