Tasarımda sürdürülebilirlik anlayışıyla değer yaratmak
Her fırsatta altını çiziyoruz: Tasarım problem çözmektir. Ancak yaşadığımız dünyanın problemlerini çözmek için artık sadece tasarım yeterli değil. Büyüyen ihtiyaçlar, bu ihtiyaçları karşılamaya çalışan karmaşık sistemler ve bu sistemlerin ihtiyaç duyduğu kısıtlı kaynaklar, tasarımın artık anlık değil uzun vadeli ve sürekli çözümler üretmesini zorunlu kılıyor. Bu nedenle artık yeni değerler yaratmak için sadece tasarımı değil sürdürülebilir tasarımı odak noktasına almak gerekiyor.
Her fırsatta altını çiziyoruz: Tasarım problem çözmektir. Ancak yaşadığımız dünyanın problemlerini çözmek için artık sadece tasarım yeterli değil. Büyüyen ihtiyaçlar, bu ihtiyaçları karşılamaya çalışan karmaşık sistemler ve bu sistemlerin ihtiyaç duyduğu kısıtlı kaynaklar, tasarımın artık anlık değil uzun vadeli ve sürekli çözümler üretmesini zorunlu kılıyor. Bu nedenle artık yeni değerler yaratmak için sadece tasarımı değil sürdürülebilir tasarımı odak noktasına almak gerekiyor.
Kitlesel üretim ve tüketimin altın çağında hemen hemen her şeyin bir yedeği var: Gömleğiniz kirlendiğinde temizini giyebilir, kahveniz döküldüğünde yenisini alabilir, bilgisayarınız bozulduğunda bir başkasını kullanabilirsiniz ama bizim için hayati önceliğe sahip olan ve el altında kesinlikle yedeği olmayan ve bu iki kritik uyarıyı neredeyse hiç dikkate almadan yaşamaya devam ettiğimiz en önemli şey: Evimiz, gezegenimiz. Ve emin olun epey uzun bir süre buradan bir yere gitmeyeceğiz, gidemeyeceğiz.
Bu içerik ücretsiz!
Okumaya devam etmek ve SHERPA Blog okuru olmak için aşağıdakilerden birini seç. Her hafta yenileri eklenen yüzlerce içeriğe ücretsiz ve sınırsız eriş.
Teknoloji çağının çocukları olarak karşımıza çıkan sorunların neredeyse hepsini tanımlayabiliyor ve pek çoğuna çözümler sunabiliyoruz. Bilim, teknoloji ve tasarım sayesinde kısıtları ortadan kaldırabiliyor, beklenmedik kısayollar yaratabiliyor ve bilinmezi bilinir hale getirebiliyoruz.
Son yıllardaki bilimsel keşifler bize yeni yaşanabilir gezegenler hakkında iyi haberler verse de kötü haber şu; geleceğimizi kuracağımız bu yeni dünyalara ulaşma fikri şu an için pek de gerçekçi görünmüyor. Özellikle de farklı gezegenlere gitme motivasyonumuzun bu dünyanın sonunun beklenenden önce gelmesi ihtimali olduğunu düşünürsek.
Evet, şu anda buradayız ve bir süre daha burada kalacağız. Dolayısıyla, dünyanın sonunu daha erken getirmek için daha fazla çaba harcamamızın anlamı yok. Daha az kaynakla, daha fazla olup, daha iyi yaşamak için ihtiyacımız olan şey tasarım; tasarımı uzun ömürlü kılan ise sürdürülebilir tasarım anlayışı.
Sürdürülebilir tasarım nedir?
En basit tanımıyla sürdürülebilir tasarım, sosyal, ekonomik ve ekolojik sürdürülebilir objeler, mekânlar ve hizmetler tasarlama felsefesidir. Bu bağlamda, tasarımda sürdürülebilirliği odak noktasına almak; uzun vadeli devamlılığı, mutlak kendine yeterliliği ve atık üretmemeyi hedeflemek anlamına geliyor. Peki, bu hedefe ulaşmak neden çoğumuza zor geliyor? (Aslında çok da zor olmamasına rağmen).
Tasarım ile ortaya koyduğunuz çözümleri bir de sürdürülebilir kılmak sadece bugün için değil, yarın içinde de değer yaratmak anlamına geliyor ve emin olun iyi bir gelecek biraz daha fazla düşünmeye değer. Modern tasarımın efendisi Dieter Rams günümüzde tasarımcılar için deyim yerindeyse kutsal kabul edilen, ünlü iyi tasarım prensipleri arasında sürdürülebilir tasarımın temel kuralını da açıkça ortaya koyuyor:
“İyi tasarım doğayla dosttur: Doğanın korunmasına büyük katkı sağlar. Kaynaklardan tasarruf eder, kullanım ömrü boyunca fiziksel ve görsel kirliliği en düşük seviyeye indirir.”
Bu temelden hareketle, sürdürülebilir tasarım adına, henüz bir standarda oturtulmuş olmasalar da belli başlı prensiplerden bahsetmek mümkün:
Tasarım standartları sürdürülebilirlik dikkate alınarak belirlenmeli ve proje tasarım kılavuzları sürdürülebilir biçimde hazırlanmalı ve uygulanmalıdır.
Ürünler ve bunların üretim süreçleri, daha düşük enerjiye ihtiyaç duyacak biçimde tasarlanmalı, yüksek enerji kullanımından her aşamada kaçınılmalıdır.
Tasarımda ve üretimde zararlı olmayan, sürdürülebilir biçimde üretilen veya işlenmek için az enerji gerektiren, geri dönüşümlü, yani düşük etkili materyaller tercih edilmelidir.
Üretimde kullanılacak materyaller yenilenebilir ve yerel kaynaklardan temin edilmeli ve ürün kullanım ömrü sonunda geri dönüştürülebilmelidir.
Ürünler ve süreçler, uzun süreli fayda sağlama, sonrasında yeniden kullanım ve sonrasında geri dönüşüm dikkate alınarak tasarlanmalı ve üretilmelidir.
Ürünler, kullanıcılarıyla sağlam duygusal bağlar kuracak şekilde tasarlanmalı, böylece tüketim gerekliliği ve kaynak israfı azaltılmalıdır.
Üretimde kullanılan tüm kaynaklara ait karbon ayak izi ve yaşam döngüsü değerlendirmelerinde tasarım etkisi ölçümlemesi yapılmalıdır.
Yeni üretim sistemleri, kaynakların kapalı devre sürekli kullanımını esas alarak doğayı taklit eden (biyomimik) şekilde tasarlanmalı ve mevcut sistemler de aynı şekilde yeniden tasarlanmalıdır.
Mevcut ürün ve hizmetlerin kullanım biçimleri tekil kullanımdan çoğul kullanıma; örneğin ulaşım için bireysel araç kullanımından araç paylaşımına, evrilmelidir.
Gezegenin hakkını nasıl savunmalı?
Bu prensiplerin bazılarına kaynaklık eden düşünce yapısını anlamak ve sürdürülebilir tasarım konusunda, çalıştığınız alana özel yeni prensipler belirlemek için William McDonough Architects ve Dr. Michael Braungart tarafından 1992 yılında Hannover, Almanya’da, Expo 2000 Dünya Fuarı tasarım prensipleri olarak ilan edilen — ve yaygın olarak Gezegen Hakları Beyannamesi (The Bill of Rights for the Planet) olarak da anılan — Hannover Prensipleri: Sürdürülebilirlik için Tasarım (The Hannover Principles: Design for Sustainability) maddelerini bilmekte fayda var:
Sağlıklı, birbirini destekleyici, çeşitliliği gözeten ve sürdürülebilir koşullarda, insanlığın ve doğanın birlikte var olma haklarında ısrarcı olun.
Karşılıklı bağımlılığı dikkate alın. İnsan tasarımının öğeleri, farklı ölçeklerde, çok ve çeşitli şekillerde, doğal dünyayla etkileşim içinde ve doğal dünyaya bağımlıdır. Uzak etkileri dahi dikkate alarak tasarım anlayışınızı genişletin.
Ruh ve maddenin ilişkilerine saygı gösterin. Maddi ve manevi bilinç arasındaki mevcut ve evrilen ilişkiler açısından; kamu, konut, sanayi ve ticaret dahil olmak üzere insan yerleşiminin tüm boyutlarını göz önünde bulundurun.
İnsanın refahı, doğal sistemlerin varlığını sürdürebilmesi ve her ikisinin bir arada yaşamasıyla ilgili tasarım kararlarının sonuçlarından doğacak sorumluluğu kabul edin.
Uzun vadeli değeri olan, güvenli nesneler yaratın. Özensiz ürünler, süreçler ve standartlar ortaya koyarak, gelecek nesillerin sırtına, sürekli bakım gereksinimleri ve potansiyel tehlike tedbirleri gibi yükler bindirmeyin.
Atık kavramını ortadan kaldırın. Hiç atık çıktısının olmadığı doğal sistemlere yaklaşmak için, ürünlerin ve süreçlerin bütün yaşam döngüsünü değerlendirin ve optimize edin.
Doğal enerji akışlarına güvenin. İnsan tasarımları da, tıpkı yaşayan dünya gibi, yaratıcı güçlerini sürekli güneş enerjisinden elde etmelidir. Bu enerjiyi etkin biçimde ve güvenle kullanmaya başlayın.
Tasarımın sınırlamalarını anlayın. Hiçbir insan yaratımı sonsuza kadar dayanmaz ve tasarım tüm sorunları çözmez. Yaratan ve planlayan kişiler, doğa karşısında alçak gönüllü davranmalılardır. Doğayı bir model ve mentor olarak ele alın, kaçınılması veya kontrol altına alınması gereken bir baş belası olarak değil.
Bilgiyi paylaşarak sürekli gelişimin peşinde olun. Meslektaşlar, müşteriler, üreticiler ve kullanıcılar arasında, uzun vadeli sürdürülebilir düşünceleri, etik sorumlulukla ilişkilendirmek için, doğrudan ve açık iletişimi destekleyin ve doğal süreçler ile insan faaliyeti arasındaki ayrılmaz ilişkiyi yeniden kurun.
İyilerin tarafını seçin
Tüm bu fikirlerin odak noktasında, insan ve doğanın uyum içinde birlikte yaşama arzusu ve zorunluluğu olduğunu farketmiş olmalısınız. Hayır, özellikle de günümüz koşullarında, tasarım dünyayı kurtarmayacak ama sürdürülebilir tasarım, yaşlı gezegenimize bizimle birlikte pek çok güzel gün geçirme şansını verebilecek “iyi” bir düşünce.
Tasarım ve üretim süreçlerinizi sürdürülebilir bir bakış açısıyla değerlendirmek, hem yaptığınız işe hem medeniyetimize hem de gezegenimize değer katmak anlamına geliyor. Bu da size iyilerin tarafında olmaktan dolayı üç kat mutluluk vermeye yeter de artar bile. Ne dersiniz?