Bir kişi tarafından deneyimlenen ve kullanılan bir tasarım ürünü bile, basit de olsa kullanıcı deneyimi içerir. Dolayısı ile kullanıcı deneyimine maruz kalmak için mutlaka bir akıllı cihaza ihtiyacınız yok; sadece sokağa çıkmanız yeterli. Bu yazımızda, kentsel tasarımda kullanıcı deneyiminin yerini, rolünü, örnek uygulamaları ve faydalarını özetledik.
Bir kişi tarafından deneyimlenen ve kullanılan bir tasarım ürünü bile, basit de olsa kullanıcı deneyimi içerir. Dolayısı ile kullanıcı deneyimine maruz kalmak için mutlaka bir akıllı cihaza ihtiyacınız yok; sadece sokağa çıkmanız yeterli. Tabii ki, Kentsel tasarım ve şehir bölge planlama konusunda geri kalmış olan ülkelerde (bknz. Türkiye) çok iyi bir deneyim yaşayacağınızın garantisini vermek mümkün değil, ancak kentsel tasarım ile, halkına çok başarılı deneyimler ve bu doğrultuda sağlıklı sosyal stimülasyon olanakları sunan örnek şehir ve ülkeler mevcut.
Kentsel tasarımın iyi bir kullanıcı deneyimi sunması neden önemli?
Kaldırım ya da basamak yükseklikleri, bu soruya cevap olarak incelenebilecek en önemli konular arasında. Park yeri olarak kullanılmasın diye yüksek kaldırım yapmak, zaman içerisinde kasları zayıflayan ve haraket kabiliyeti kısıtlanan yaşlıların ya da yürüme engeli olan kişilerin kullanımına kesinlikle elverişli olmadığı gibi genç insanlar için de sağlıklı değil. Ergonomik ölçülerin dışına çıkıldığı an kaza riski artmış oluyor ve sürekli maruz kalınan yanlış yükseklik ve mesafeler zaman içerisinde kişilerde sakatlanmalara sebep olabiliyor.
Sağlık ürünleri tasarım danışmanlık firması Fuelfor’un (dünyada güvenilir dataya ulaşılabilen lokasyonlarda) yaptığı bir araştırmaya göre, 65 yaş üzeri her 3 kişiden 1’inin düşüşü yaralanma ile sonuçlanıyor ve düşme sebepli her 3 yaralanmadan 1’i kişinin ölümüne sebebiyet veriyor. Yine aynı araştırmaya bakacak olursak, bu kazaların çoğu ev dışında gerçekleşiyor. Bu veri, şehirlerimizi yaşlılar için tasarlamadığımızda, onların ölümüne sebebiyet verdiğimiz anlamına geliyor.
Bu içerik ücretsiz!
Okumaya devam etmek ve SHERPA Blog okuru olmak için aşağıdakilerden birini seç. Her hafta yenileri eklenen yüzlerce içeriğe ücretsiz ve sınırsız eriş.
Bizimki gibi ülkelerde bu durumun çözümü için yaklaşım, “Onlar da bu yaşta sokağa çıkmasınlar o zaman!” şeklinde olabiliyor ki bu durum da diğerinden daha az tehlikeli değil. Sosyal izolasyonun yaşlılarda ölüm oranını arttırdığı, yine araştırmalarla kanıtlanmış durumda.
Başka bir sebep ise, kötü kentsel tasarımın kişisel güvenliği tehlikeye sokması ve suç oranlarının yükselmesine katkıda bulunması. Kötü aydınlatma, yanlış durak tasarımları ve trafik planlamaları, eksik bariyer uygulamaları, bakımsız alanlar (ve daha sıralanabilecek birçok örnek) hem kaza riskini arttıran öğeler, hem de suç işlenmesini kolaylaştırıyorlar.
Bunlara ek olarak ise, etkili tasarım ile akıllı şehir,sürdürülebilirlik, yeşil çatı (green roof), yeşil altyapı (green infrastructure) ve yavaş şehir (slow city) uygulamalarının dikkate alınması gerekliliği konusunda, o şehirlerde yaşayan insanların hayatını kolaylaştırması, çevre kalitesini yükseltmesi, modüler kentsel tarım alanları ile daha transparan bir gıda üretimine olanak sağlaması, doğal felaketlerden görülen zararları minimuma indirmesi (örneğin, yeşil altyapı ile selin karaya yayılmasının önlenmesi), insanların psikolojilerini düzeltmesi, refah seviyelerini ve kültür düzeylerini yükseltmesi vb. başlıca nedenler arasında gösterilebilir.
Başarılı Örnekler
1) Parka dönüşen tren hatları
Coulée Verte, Paris
1859 yılında inşaa edilen Coulée Verte, Paris’te eski Vincennes ray hattının yerine yapılan bir yürüme alanıdır. Sokak seviyesinden yüksekte olan tren hattının kullanımına 1969’ta son verilmiş, ancak hat yıkılmamış ve 1993’te yeşillendirilmiş bir yürüme alanına çevrilerek halkın kullanımına açılmış. Bu akıma öncülük eden Coulée Vert’in altındaki boş alanlar mağaza ve sanat galerisi olarak değerlendirilmiş ve hattın çevresindeki bölgelerde, parkın açılışından sonra suç oranında fark edilir oranda düşüş olmuş.
The High Line, New York
New York’un Chelsea bölgesinde, Hudson Nehri’ne paralel olarak seyreden bu tren yolu, 2009’daki kozmetik ve strüktürel yenilenmesinden önce şehir yönetimi tarafından defalarca yıkılmak istenmiş, ancak halkın tepkisi sonucu varlığını sürdürmüş. Proje tamamlandığında bölgede suç oranı düşmüş ve emlak fiyatları kayda değer derecede yükselmiş.
Paris’teki öncüsü gibi yürüyüş alanı olmanın haricinde modern bir park olarak düzenlenmiş. The High Line bank, set ve şezlong türü dinlenme alanları; şehirden sokak manzaraları izleyebileceğiniz ve fotoğraflayabileceğiniz basamaklı gözlem odacıkları; yazın altında ayaklarınızı serinletebileceğiniz fıskiyeleri; çimen alanları; çeşitli ağaç, bitki ve çiçekleri; eski hattan kalan rayları; kafe ve dondurmacıları; havanın el verdiği günlerde düzenlenen sergileri ve müzikal etkinlikleri ile, New York gibi yırtıcı bir şehrin içinde kendinizi tekrar insan gibi hissedip nefes alabileceğiniz bir ortam sunuyor.
Helsinki’deki Baana, Singapur’daki The Green Corridor ve Roterdam’daki Hofbogen aynı yapının farklı lokasyonlarda uygulamalarıdır. İkisinden farklı olarak Hofbogen, dönüştürme inşaatı tamamlandığında, atık endüstriyel enerji ile hattı üzerindeki binaların ısınma ihtiyacını da karşılayacak.
2) Belçika’da yazın parka dönüşen sokaklar
Ghent şehrindeki Leefstraten (Yaşayan Sokaklar) Projesi, şehir sakinlerinin sokakları hayal ettikleri alanlara dönüştürmeleri için tasarlanmış bir deney. Trafiğe kapanan 16 sokak, bu deney süresince piknik masaları, çimenlerde ders çalışan öğrenciler, oyun ve spor alanları ile gezici bar ve kafelere ev sahipliği yapmış. Bu yaz yapılan deneyin başarısı projeyi kalıcı hale getirmiş ve Avrupa’da benzer projeler için çalışmaların başlamasına önayak olmuş.
3) Cool Zone, Houston
Cool Zone özellikle yazın bunaltıcı derecede sıcak olan Texas’ın Houston şehrinde başlatılmış. Şehir yönetimi, sokaklarda yürüyen şehir sakinleri ve turistleri dehidrasyon ve sıcak çarpmasından korumak üzere belirli merkezlerde, su içip serinleyebilecekleri dinlenme noktaları yaratmış.
Peki bu projeleri kim, nasıl gerçekleştiriyor?
Bu projeler dünyanın farklı yerlerinde, farklı aktörler tarafından gerçekleştiriliyor. Neredeyse hepsi yerel yönetim inisiyatifleri sonucu ortaya çıkıyor, halka ihtiyaçları konusunda fikirleri soruluyor ve sonrasında bir tasarım brief’i hazırlanarak yarışmalar düzenleniyor. Projeler arasından halk tarafından en çok beğenilenler ve en realist olanlar gerçekleştirilmek üzere seçiliyor.
Bazı projeler ise yerel yönetimlerin çabası yerine uluslararası girişimler ile şekilleniyor. Avrupa Birliği’nin PLEEC ve Smart City girişimleri bu konudaki en iyi örnekler. AB, bünyesindeki ülkelerden, belirlediği parametrelere uygun küçük ya da orta ölçekli şehirler seçip onları akıllı, üretken ve sürdürülebilir şehirlere dönüştürmeyi hedefliyor.
Projelerin finansmanı ise proje türüne göre AB gibi uluslararası organizasyonlara, Coulée Verte örneğinde olduğu gibi sadece yerel yönetime ya da The High Line’daki gibi yerel yönetim bütçesine ek olarak destek gruplarından toplanan bağışlara bağlı olabiliyor.
Sonuç
Kullanıcı deneyimi ve kentsel tasarım – ya da genel olarak tasarım – özellikle bizim toplumumuz gibi toplumlarda çok hafife alınabiliyor. Herkese ‘tasarımcı’ sıfatı yapıştırılabiliyor ve herkes ‘tasarım’ yapabiliyor. Ancak, bu yazıda ve daha birçok örnekte görebileceğiniz üzere kullanıcı göz önünde bulundurularak kurgulanan doğru tasarım hayat kurtarabiliyor ya da kaza sonucu oluşan can kaybını engelleyip suç oranını düşürebiliyor. Kısacası, tasarım ve kullanıcı deneyimi deyip geçmeyin çünkü hayatınızdaki yeri tahmin ettiğinizden çok daha büyük.