Sistem odaklı düşünme, çevremizdeki dünyayı anlamak ve değiştirmek için sahip olduğumuz en güçlü araçlardan biri. Peki bu güçlü yaklaşımı organizasyonel yapınıza entegre ederek elde edebileceğiniz faydaları biliyor musunuz?
Sistem odaklı düşünme, çevremizdeki dünyayı anlamak ve değiştirmek için sahip olduğumuz en güçlü araçlardan biri. Bu güçlü yaklaşımın organizasyonel yönetim ve değişim konularına uyarlanıp uygulanması ise, işletmelerdeki verimliliğin ve üretkenliğin yeniden şekillendirilmesi ihtiyacıyla 90’larda gelişmeye başladı.
Bugün, sağlıktan üst düzey teknolojik uygulamalara kadar pek çok endüstri, sistem odaklı düşünmenin gücünü sonuna kadar kullanıyor. Ürün ve servislerin sürdürülebilir şekilde geliştirilmesi ve hatta yeniden tasarlanması gibi konularda bu yaklaşıma ihtiyaç duyuluyor.
Bu içerik ücretsiz!
Okumaya devam etmek ve SHERPA Blog okuru olmak için aşağıdakilerden birini seç. Her hafta yenileri eklenen yüzlerce içeriğe ücretsiz ve sınırsız eriş.
Sistem odaklı düşüncenin bu tür uygulamaları, bir yandan insan ihtiyaçlarını karşılamamızı sağlarken, öte yandan yaşamın devamlılığını sağlayan doğal sistemlerin de sürdürülebilirliğini garanti altına alır.
Çözümler inşa etmek
Sürdürülebilirlik ve örgütsel değişim için sistem yaklaşımını uygulayan kuruluşlar, şeylerin nasıl birbirine bağlı oldukları konusunda daha gelişmiş bir anlayış kazanırlar.
Bu, olumlu etkileri olan çözümleri hızla oluşturmak için yaratıcı, farklı ve etkili yollar geliştirmeye yardımcı olur.
İşte, sistem odaklı düşünmenin kişisel ve profesyonel faaliyetlerinize kazandırabileceği yedi heyecan verici sonuç:
Optimizasyon: Bir sistem içindeki dinamiklerin daha derinlemesine anlaşılması ile optimizasyon, sistem odaklı düşünmenin öne çıkan sonuçlarından biridir. Bu, kuruluşların ve kişilerin kendi sistemlerindeki herhangi bir öğeden tam olarak faydalanmalarına olanak tanır.
Problemlerle barışık olmak: Sistem odaklı düşünme, karmaşıklığı önlemekten çok kişilerin; problemlerin, yenilik ve yaratıcı gelişim için sunduğu heyecan verici fırsatları keşfetmesine yardımcı olur. Çalışanlar, problemlerden kaçınmak yerine onlarla barışık olmaya başlar.
Boyutsal perspektif: Sistem yaklaşımı, tek tek parçalara değil bütün organizmaya veya ekosisteme bakar. Bu, silo haline getirilmiş “departmanların” ötesine geçmek ve — birbirine bağlı, dinamik bir yolla — disiplinlerarası bir makro ve mikro anlayış geliştirmek anlamına geliyor. Dünya düz değildir — bütünsel bir sistem görüşü geliştirmek, yaratıcılığın gücünün kilidini açar.
Doğrusal olandan döngüsel olana: İnsan tarafından üretilen sistemler büyük ölçüde doğrusaldır. Şeyleri doğadan alır, kullanışlı ürün ya da mal haline getirir ve sonra onları, kaynakların çıkarıldığı deliklere geri atarız. Bu yaklaşım, indirgeyici ve verimsizdir. Sistem yaklaşımı, tüm ürünlerin ve hizmetlerin dolaşımına olanak verir ve böylece atık ve verimsizlikleri tasarlar ve daha fazla değer yaratırız.
Başarısızlık eğlencelidir: Bir sistemde hiçbir suçlama olmadığı ve her şey birbirine bağlı olduğu için, sistem odaklı düşünürler keşfetmenin heyecanını yaşarlar. Bu, “başarısızlık” ile öğrenildiğinde özellikle geçerlidir; çünkü yaratıcı kapasitemizi inşa eden yeni perspektifler kazanmaya yardımcı olur.
Birbirine bağlılık: İnsanların başarıya ulaşmak için birbirlerine ihtiyacı olduğu gibi, doğadaki her şey dinamik olarak birbirine bağlıdır ve karşılıklı bağımlılık içindedir. Yaratıcılık ve verimlilik, birbirine bağlılığa dayanır ve sistem odaklı düşüme bunu, günlük uygulamalara entegre etmeyi sağlayan araçları sunar.
Yaratıcılık: Ne kadar dinamik bir dünya anlayışı geliştirirseniz, beyniniz de o denli yaratıcı olur. Diğerlerine benzemek yaratıcılığı öldürür. Sistem odaklı düşünme bu krizin üstesinden gelmek için yeni nörolojik gelişimi aktive ederek dinamik ve farklılaşan şekilde düşünmeyi sağlar.