Herkes için tasarlamak: Kapsayıcı tasarım ve önemi
Kabiliyetlerin herkese her zaman açık olduğunu varsaymak, insanlığın büyük bir kısmını göz ardı etmek anlamına geliyor. İnsan çeşitliliğini bir engel değil, bir fırsat olarak görmeli ve mümkün olduğunca çok sayıda insana açık olan ürünler, deneyimler tasarlamalıyız. Bunun farkına vardığımız noktada, kapsayıcı tasarımı uygulamaya başlamış oluyoruz.
Kabiliyetlerin herkese her zaman açık olduğunu varsaymak, insanlığın büyük bir kısmını göz ardı etmek anlamına geliyor. İnsan çeşitliliğini bir engel değil, bir fırsat olarak görmeli ve mümkün olduğunca çok sayıda insana açık olan ürünler, deneyimler tasarlamalıyız. Bunun farkına vardığımız noktada, kapsayıcı tasarımı uygulamaya başlamış oluyoruz.
“Soru, bir engele sahip olup olmayacağınız değil, ne zaman sahip olacağınız.”
Bruce Tognazzini
Yaşlılığın getirdiği engelleri beklemeden, bize yeni engeller kazandırma potansiyeli ve kabiliyeti oldukça yüksek bir ülkede yaşıyor olduğumuz için, engelli gibi düşünmek, hayata onların gözünden bakmak bizim için çok daha önemli.
İnsanlara baktığımızda, “normal” insan diye bir ortak kanıya varmak mümkün değil. Tasarladığımız teknolojik etkileşimler ve deneyimler ağırlıklı olarak kendi bedensel ve zihinsel kabiliyetlerimize dayanıyor. Dijital ya da fiziksel, tasarladığımız ürünlerin kullanılabilirliğini yine aynı değerlere göre değerlendiriyoruz. Böyle yaptığımızda, tasarladıklarımız yalnızca belirli bir yaş grubu, cinsiyet, teknolojik farkındalık ve maddi yeterlilik seviyesine yönelik oluyor.
Bu içerik ücretsiz!
Okumaya devam etmek ve SHERPA Blog okuru olmak için aşağıdakilerden birini seç. Her hafta yenileri eklenen yüzlerce içeriğe ücretsiz ve sınırsız eriş.
Kapsayıcı tasarımı, insan çeşitliliğini temel alan ve tüm genişliğiyle etkin kılmayı amaç edinen bir tasarım metodolojisi. Yani, günümüz siyasetçilerince sıkça kullanıldığı üzere, “kucaklayıcı” bir tasarım anlayışı diyebiliriz. Tasarımcılar olarak, geçici ya da kalıcı her türlü bedensel ve zihinsel engeli bulunan kardeşlerimizi bize oy vermeseler bile kucaklayıp, sürece dahil etmemiz gerekiyor.
Tasarım çerçevesinden baktığımızda ise engellilik, kişisel bir özellikten ziyade, bireyin ihtiyaçları ile bir ürün, sistem ya da servisin tasarımı arasındaki uyumsuzluk olarak tanımlanabilir. Bu açıdan baktığımızda, bir tasarım tarafından dışlanan herkesin aslında engelliliği deneyimleyebileceği sonucuna varabiliriz.
“Kapsayıcı tasarımı, insan çeşitliliğini savunan bir bakış açısı ve uygulamalar bütünü olarak görüyoruz”
Microsoft Design
Son zamanlarda, kapsayıcı tasarımı ön plana çıkarmada ve onun önemini vurgulamada belki de en aktif rolü oynayan, teknoloji devi Microsoft. Geçtiğimiz yıl yayınladığı Inclusive Design Toolkit ile tasarım pratisyenlerinin tasarım odaklı düşünmeyi evrensel boyutlara taşıyabilmesi için kapsayıcı tasarımın temellerini öğretmeyi amaçlıyor.
Kapsayıcı tasarım sıkça erişilebilirlik ile aynı anlamda kullanılıyor. Kapsayıcı tasarımı uygularken bir ürünü daha erişilebilir kılıyor olsak da bu, erişilebilirlik standartlarını karşılama süreci değildir. Erişilebilirlik, bir deneyimin herkese açık olmasını sağlayan özellikleri tanımlar. Kısaca özetleyecek olursak, erişilebilirlik bir özellik iken, kapsayıcı tasarım bir metoddur.
Kapsayıcı tasarımın prensiplerini üç ana madde altında toplayabiliriz:
Dışlanmayı tanı
Farklılıklardan öğren
Bir kişi için tasarla, çok kişiye uyarla
İnsanların çevrelerindeki dünyaya nasıl uyum sağladığını anlamak için, onların deneyimlerini, yine onların bakış açısından anlayabilmemiz gerekiyor.Bu noktada, ‘engelli’ kavramına daha yakın bir bakış atmanın faydalı olacağını düşünüyorum.
Kime ‘engelli’ denir?
Engellilik Ayrımcılığı Yasası (DDA) engelli bir kişiyi, ‘normal günlük aktiviteleri yapmasına kayda değer ve uzun süreli olumsuz etki yapan fiziksel ya da zihinsel bozulmaya maruz kalmış kişi’ olarak tanımlıyor. DDA ‘normal günlük aktiviteler’i tanımlarken, engelli olma durumunda hareketlilik, fiziksel koordinasyon, konuşma-duyma-görme, ve günlük eşyaları kaldırma gibi kabiliyetlerden en az birinin ciddi ölçüde etkileneceğini belirtiyor:
Engel dediğimiz durum, kısaca değerlendirilemeyecek kadar kapsamlı bir konu. Örneğin görme engeli, en düşük seviye görme eksikliğinden, tamamen körlüğe kadar uzanıyor. Aynı çeşitlilik, fiziksel ve zihinsel birçok engel türü için geçerli.
Geçici ve durumsal engeller
Kapsayıcı tasarımda, kalıcı engel türleri dışında, teknolojinin ve günlük yaşantının beraberinde getirdiği durumsal (situational) ve geçici engelleri de dikkate alıyoruz. Örneğin, bebeğini taşırken aynı anda diğer eliyle başka bir işle meşgul olan bir anne, tek kolunu kullanamadığı için aslında durumsal bir engele sahiptir. Aynı şekilde, karanlıkta TV izlerken kumanda kullanan bir kişi de bu durumda engellidir.
Giderek mobilleşen teknoloji, aslında yepyeni engelleri de beraberinde getiriyor. Yolda yürürken akıllı telefon üzerinde e-postalarımızı kontrol ederken ya da yüksek sesle müzik dinlerken, kendimize durumsal bir engel yaratmış oluyoruz. Akıllı telefonları parlak gün ışığında kullanırken de aslında var olmayan bir engelle karşılaşıyoruz. Bu tür cihazlardaki yüksek kontrast özelliği, ilk başta görme sorunu yaşayanlar için geliştirilmiş olsa da, ‘durumsal’ engelli kullanıcılar için de kurtarıcı oldu.
Bir ürün, servis ya da sistemi tasarlarken, ‘engel’ tanımını belirli seviyedeki kalıcı engeller ile sınırlı tutmayıp, hedeflediğimiz deneyimle ilişkili olabilecek her tür geçici ve durumsal engeli de dikkate almalıyız.
Kapsayıcı tasarım neden önemli?
Maddeler halinde şöyle özetleyebiliriz:
Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 15’i bir çeşit engele sahip. Türkiye’de bu oran 2002 yılı verilerine göre yüzde 12 dolaylarında. Bu oranın değişmediğini varsayarsak, ülkede şu anda 10 milyon dolayında engelli insan var. Kapsayıcılık için tasarlamak, tasarladığımız deneyimleri farklı yeterlilikleri olan çok daha geniş bir kitlenin kullanımına açar.
Kapsayıcı tasarım, mümkün olan en fazla sayıda insana hitap edecek ürünler tasarlama imkanı sunar.
Kapsayıcı tasarım, insanların çevrelerine ve yeni şartlara nasıl uyum sağladığını görmemize olanak tanır.
Birçok insan toplumun dijital ve fiziksel birçok alanına katılma imkanı bulamıyor. İnsanların neden ve nasıl dışlandığını anlamak kapsayıcı tasarım yapmak için bize somut yönlendirmeler sunacaktır.
Engellilere yönelik hazırlanan tasarımlar, engelli olmayanlar için de çok faydalı olabilir ve genel kullanıcı deneyimini geliştirebilir. Yukarıda bahsettiğim yüksek kontrast özelliğine benzer bir örnek olarak 90ların iPod’u Walkman kasetçalarları gösterebiliriz. Butonlar üzerindeki kabartmalar ilk aşamada görme engeli bulunan insanlar için yapılmış olsa da, engeli olmayan kullanıcılara ürünü karanlıkta veya bakmadan kullanabilmeyi mümkün kılmış ve bir standart haline gelmiştir.
Tasarım ile ilgili aldığımız kararlar aslında göründüğünden çok daha önemli ve geniş etkili. Her bir karar, toplum içerisindeki katılım bariyerini yükseltiyor ya da düşürüyor. Bu bariyeri düşürmek için insan farklılıklarına daha fazla önem göstermeli ve bizden farklı insanların hayatlarını onların gözünden bakarak anlamaya gayret göstermeliyiz. Tasarımcılar olarak, kapsayıcı ürünler, servisler, mekanlar ve deneyimler tasarlamayı insan odaklı tasarımın doğal bir gereksinimi olarak görmeli ve özümsemeliyiz.
Güzel bir yazi olmus, tesekkürler.
Çok teşekkürler. Beğenmenize sevindim.