Kültürel kanıtlar
- Her iki grup da kültürel kanıtlar için verilen çalışma kitabındaki terimleri karmaşık bulmuş. Hollandalı katılımcılar herhangi bir yardım almadan bu belirsizlikle başa çıkarak görevlerini her gün tamamlamış. Koreli katılımcılar da herhangi bir yardım istememiş ve görevleri her gün tamamlamak yerine birkaç günün görevini tek seferde tamamlamış.
- Koreli katılımcılar diğer gruba göre daha kısa cevaplar verdiği ve kendilerini etkili ifade edemedikleri için cevapları Hollandalı katılımcılara kıyasla daha yetersiz olarak nitelenmiş.
Kullanılabilirlik testi
- Hollandalı katılımcılar ürünü, hem güçlü hem de zayıf yanlarını da göz önünde bulundurarak daha aktif bir şekilde eleştirmiş.
- Koreli katılımcılar ürünü kullanırken yaşadıkları problemler ile ilgili kendilerini suçlarken, Hollandalı katılımcılar problemlerin çoğunun ürünle ilgili olduğunu düşünmüş.
- Hollandalı katılımcılar, test sırasında verilen görevler dışında ürünün diğer fonksiyonlarını denemiş, zaman zaman test görevlerini eleştirmiş ve beklenenden farklı problemler keşfetmişler.
Odak grup
- Koreli katılımcılar moderatör soru sorduğunda ya da özellikle birini işaret ettiğinde kendilerini ifade etmiş. Hollandalı katılımcılar ise kendilerini sürekli grup içinde ifade etmiş.
- Moderatörün Koreli katılımcılara daha fazla soru sorarak paylaşımları detaylandırması gerekirken, Hollandalı katılımcılar çok uzun konuştuğu için moderatörün zaman zaman müdahale edip durdurması gerekmiş.
- Hollandalı katılımcıların bulunduğu grupta bir katılımcı bitirdiğinde diğeri söz almış ve iletişim doğal bir şekilde ilerlemiş. Koreli katılımcılar ise çoğunlukla söz almak için moderatörün onayını almış.
Peki bu araştırma bize ne anlatıyor?
Bu sonuçlar bize araştırma yöntemlerini uygularken karşılaşabileceklerimiz hakkında önemli bir içgörü sunuyor. Kullanıcı deneyimi uzmanları olarak Kore kültürüne benzer özelliklere sahip olan Türkiye’de çoğunlukla batı kültüründe ortaya çıkmış ve uzun zamandır uygulanagelen kullanıcı deneyimi araştırma yöntemlerini kullanıyoruz. Bu yöntemleri kullanırken Türkiye’nin kültürel yapısına ve insanların bu kültür içerisindeki davranış kalıplarına hakim olmak daha sağlıklı içgörülere ulaşmak ve karşılaşabileceğimiz olumsuzluklara hazırlıklı olmak için önemli.
Eğer bugüne kadar bir araştırma sürecine dahil olduysanız, kullanılabilirlik testi esnasında “Ben bu görevi tamamlayamayacağım. ” demek yerine sistem içinde uzun uzun görevi tamamlamak için uğraşan kullanıcılar ile karşılaşmış olabilirsiniz çünkü görevi tamamlamak ve sosyal onay almak onlar için önemlidir. Karşılaşılabilecek bir diğer senaryo da kullanıcının görevlerin büyük çoğunluğunda zorlanmasına karşın testin sonundaki ankette ürünün kullanılabilirlik açısından başarılı olduğunu söylemesidir. Olumsuz geri bildirim vermek kültürümüzde çok kabul edilebilir değildir ve çoğu zaman kabalık olarak algılanır.
Böyle zamanlarda “Kullanıcı bana yalan söylüyor.” diye düşündüğünüzde hissedeceğiniz duygu ve alacağınız aksiyon farklıyken; “Kullanıcı bende olumsuz bir izlenim bırakmak istemiyor.” ya da “Kullanıcı beni kırmak istemiyor.” diye düşündüğünüzdeki duygu ve davranışınız çok farklıdır. İkinci alternatiflerde sakin kalabilir ve yüzleştirme tekniğini daha sağlıklı bir şekilde kullanabilirsiniz, yani kullanıcıyı incitmeden. Yüzleştirme tekniği “Uygulamayı kullanırken X adımlarda zorlandığınızı gözlemledim fakat uygulamanın kullanımının oldukça kolay olduğunu söylemişsiniz.” şeklinde örneklendirilebilir. Bu teknik, psikolojik danışmanlığın oldukça ileri adımlarında kullanılır. Aksi takdirde size güven duymayan ve sizi bir yabancı olarak gören bir danışan bu tarz bir cümleyi tehdit olarak algılayabilir ve bu da ilişkiye büyük ölçüde zarar verir.
Peki bu, araştırma esnasında bu tekniği kullanmamamız anlamına mı geliyor? Hayır… Fakat direkt yüzleştirme yapmak yerine, kullanıcının söylemleri ya da davranışlarında gözlemlediğimiz tutarsızlıklar ile ilgili daha fazla soru sorabiliriz. Uygulamanın kullanımının oldukça kolay olduğunu söyleyen bir kullanıcıya bir eş verdikten sonra “Uygulamayı kullanırken X adımında nasıl bir deneyim yaşadınız? Sizin için zorlukları / kolaylıkları nelerdir?” gibi… Bu sorunun ardından kullanıcılar çoğunlukla tutarsızlığın farkında varır, sizin de bunun farkında olduğunuzu anlar ve kibarlığınızdan ötürü size gerçekçi bir cevap vermeye eğilimli olur.
Bu ve benzeri örnekler deneyimlerimizden de yola çıkarak çeşitlendirilebilir. Bu adımın öncesinde araştırmayı yürüttüğümüz kültürün özelliklerine dair farkındalığımızın olması ve araştırma sürecinde bu özelliklerin etkilerini gözlemlemek bize daha anlamlı bir noktada olduğumuzu hissettirecektir.
Referanslar ve okuma önerileri
Hollanda da nasıl Hofstede ise Türkiye’de Çiğdem Kağıtçıbaşı (Allah rahmet eylesin). Ç. Kağıtçıbaşına göre Türkiye Avrupa gibi bireyci ve Kore gibi toplulukçu kültürü aynı anda yansıtıyor ola bikir. Bu Türkiye’nin kendine mahsus benlik türünün olduğunundan ireli geliyor. Yani Türkiyede özerk-ilişkisel benlik vardır. Kore ve ya Avrupadaki sonuçları bu yüzden Türkiye’de alamaya bilirsiniz. Öneri: Ç.Kağıtçıbaşı_ Benlik, Aile ve İnsan gelişimi. Test deneylerinizde bunu dikkate alın olduğu gibi direk uygulamaya koymak response bias oluştura bilir
Merhaba! Yorumunuz için teşekkürler.
Değerli hocamız Çiğdem Kağıtçıbaşı da insan-toplum ilişkisini psikolojiyi temel alan çok boyutlu bir kuram ile açıklamıştır. Bununla birlikte psikoloji, sosyoloji, antropoloji alanlarında ortaya koyulan farklı teoriler insan ve toplumu farklı yollarla açıklamaya çalışıyor.
Bu yazıda deneyimlerden de yola çıkılarak, kullanıcı davranışları bu teorilerden sadece ikisi referans alınarak açıklanmıştır. Öneriniz için teşekkürler.