1988 yılında bir yaz günü Mersin’de dünyaya merhaba diyen Oya, üniversiteye gidene kadar da buradan ayrılmaz. Her küçük insan birey gibi “anı yaşayarak” geçen çocukluğu boyunca abisi ve kardeşiyle oyunlar oynar, evlerin bahçelerinde özgürce gezinir ve sokaklarda rahatça dolaşır. Bu gezintileri sırasında Mersin Kazanlı İlköğretim Okulu'na kaydı yapılır ve ta yüksek lisansa kadar devam edecek eğitim hayatı başlar. Lise eğitimini Mersin Atatürk Süper Lisesi'nde, lisansı ise Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde alır. Okulunu ve bölümünü çok sevmiş olacak ki, “aynı” üniversitenin “aynı” bölümünde yüksek lisans eğitimini de tamamlar.

Kendini bildi bileli hayatı hep bir şeyler okumak ve yeni şeyleri araştırıp öğrenmekle geçen Oya, lise zamanlarında en çok edebiyat ve matematikten zevk alır. Edebiyat öğretmeninin etkisiyle her hafta yeni bir roman okur, her alanla ilgili bilgi sahibi olmak için de bol bol araştırma yapar. (Şimdi geriye dönüp baktığında, bu özelliğinin üniversite seçiminde büyük etkisi olduğunu düşünüyor.) Farklı kültürlere olan merakı sonucu üniversite yıllarının yaz aylarında hep yurtdışına çıkan Oya, yeni kültürler, yeni yerler, yeni insanlar, yeni değerler peşinde bir öğrencilik hayatı geçirir ama bir yandan da profesyonel hayata hazırlanmayı da unutmaz. “UX Design: Online User Experience Courses” “HORIZON 2020 için Uygulamalı Proje Hazırlama Eğitimi” ve “Uluslararası Pazar Odaklı Teknoloji Girişimciliği” gibi eğitimlerle kendisini geliştirir.

Öğretim asistanlığı yaptığı dönemde edindiği tecrübe ve arkadaşlıklarla "İş Geliştirme ve Kullanıcı Deneyimi Araştırmacısı" olarak bazı projelerde yer alır. Bu noktada hem lisans hem de yüksek lisans süresince aldığı derslerin ve özellikle de tez aşamasında yaptığı saha çalışmasının çok ama çok faydasını görür. Bu yeni tecrübelerin, yani "Kullanıcı Deneyimi Tasarımı" alanında yaptığı çalışmaların onu heyecanlandırdığını fark eder bu heyecanın peşine düşer. SHERPA’ya gelişi yolculuğu da bu merak ve heyecanla başlar.

Kitapları, özellikle de polisiye romanları çok sever. Lise yıllarında Agatha Christie ile başlayan bu sevgi, Jean-Christophe Grange'in hemen bütün kitaplarını okumasıyla bir tutkuya dönüşür. Detaylara olan tutkusu ve olaylara farklı açılardan bakabilme özelliğini de polisiye kurgulara borçlu olan Oya, kitap okumadığı zamanlarda bol bol spor yapar ve yeni yerler keşfeder. En büyük hayallerinden birisi ise bir gün kullanıcı deneyimi tasarımı alanında başka bir ülkede, tercihen de Roma’da, çalışmak ve bu alanı yeni keşfedenlere veya keşfetmek isteyenlere yol gösterici olmaktır.

Sakin, sevecen, ılımlı, çalışkan ve aşırı sabırlı hali ve tavrıyla çok iyi bir öğretmen olacağından şüphemiz yok!