E-ticaret dönüşüm oranları trendleri mi takip ediyor?
E-ticaret dönüşüm oranları, kullanıcı deneyimi (UX) tasarımcıları, pazarlamacılar, SEO uzmanları ve yazılımcılar için ortak bir konu. Peki gitgide artan e-ticaret hacimlerinden daha fazla pay almak için ne gibi stratejileri benimsemelisiniz?
E-ticaret Türkiye’de tüm zorluklara rağmen yıldan yıla güzel oranlarla büyüyor. Durum böyle olunca, artık yurtdışında büyük markaların oluşturduğu veya takip ettiği tasarım ve kullanıcı deneyimi (UX) trendleri de Türkiye’de hızlıca yer ediniyor ve kullanıcılar da bu trendlere kolayca uyum sağlayabiliyor. Teknoloji penetrasyonunun bu kadar büyük olduğu ülkemizde zaten bu öngörebileceğimiz bir sonuç diyebiliriz. Bunun yanı sıra bu trendlerin dönüşüm oranlarınıza büyük katkıları olduğu da artık su götürmez bir gerçek.
Peki e-ticaret için en önemli metriklerden biri olan “dönüşüm oranları” bu trendlerden ne kadar etkileniyor? Pek çok e-ticaret müşterisiyle yaptığım birebir görüşmelere dayanarak söyleyebilirim ki oldukça etkileniyor. Genel olarak tepki “X sitesi böyle yapmış, Y sitesine göre daha kolay olduğu için hoşuma gidiyor.”
Evet artık kullanıcı gözü ile baktığımızda “hoşuma gidiyor” cümlesini de bir metrik olarak saymaya başlamamız gerekiyor. Öyleyse gelin birlikte bu senenin kullanıcılarının “hoşuna giden” e-ticaret trendlerine bir göz atalım.
Bu içerik ücretsiz!
Okumaya devam etmek ve SHERPA Blog okuru olmak için aşağıdakilerden birini seç. Her hafta yenileri eklenen yüzlerce içeriğe ücretsiz ve sınırsız eriş.
Bundan 10 sene önce ekran boyutlarını da düşündüğümüzde binlerce ürünün sergilendiği e-ticaret sitelerinde görseller hem kolay yüklenmesi hem de “siteyi kasmaması” için ortalama çözünürlükte ve nispeten küçük boyutlarda sergileniyordu. Artık kullanıcılar ürünün tüm detaylarını tek bir tık ile görebilecekleri daha büyük, daha ayrıntılı ve yüksek çözünürlüklü ürün görselleri görmek istiyorlar.
Tabii ki bu büyük ürün görsellerini ürün detay sayfasına yerleştirmek bir tasarım problemi olarak karşımıza çıkıyor. Bir çok e-ticaret sitesi ürün açıklaması alanından biraz feragat ederek görselin kendisini satması için daha fazla alan açıyor. Birden fazla ürün görselini görüntülemek içinse ürün görseli kısımları artık mini birer slider halini almış durumda.
Hamburger menüler artık istenmiyor
Evet mobil trafik artık %100 ciddiye almamız gereken bir konu, uzatmanın anlamı yok. Kullanıcılar artık dev telefon ekranlarındaki küçüçük hamburger menü ikonlarına tıklayıp ana menünün gizlenmiş harikalarını görmek için uğraşmak istemiyorlar. Ana menüler mobil sitenin başlığında yer almalı. Bu tasarım problemini çözmek ise genelde tipografi anlayışınızdan geçiyor. Menüler için font seçimi ve menünün “menü” olduğunu belli etmesini sağlamak tamamen sizin elinizde.
Para az, yorum çok
Ceplerindeki paralarını dikkatli kullanmaya başlayan müşteriler çok daha fazla yoruma kolayca ulaşmak istiyor. Sitenizden alışveriş yapan kullanıcılardan geri bildirim almanız çok çok önemli. Aynı zamanda bu yorumları diğer kullanıcıların “gözüne sokmalısınız”. Servis ve operasyon süreçlerinizi mükemmel hale getirerek elde edeceğiniz mükemmel yorumları ilk kez ziyaret eden bir kullanıcının aramadan görebileceği şekilde sitenizde konumlandırmanız gerekiyor. Google Müşteri Yorumları’nı ne kadar erken kullanmaya başlarsanız tercih edilme ve dönüşüm oranlarınız da aldığınız olumlu dönüşler sayesinde o kadar artacaktır.
Daha minimalist ama daha fazla görsel
Burada bir dilemma var. Kullanıcıların neredeyse hepsi çok basit ve anlaşılması kolay e-ticaret sitelerinden alışveriş yapmayı tercih ediyor. Tüm alışveriş sürecinin kolay olması kullanıcının tekrar aynı siteyi tercih etmesini de sağlıyor. Bir tasarım problemi olarak görsellik her zaman e-ticarette bizler için bitmeyen bir sorun olmaya devam ediyor.
Özellikle sayfayı boğmayan zarif bir şekilde tasarlanmış “gif”ler kullanıcıları daha çok çekiyor ve ilgili ürün grubunun satışlarını arttırmada güzel bir yöntem olarak karşımıza çıkıyor. Ana sayfada devasa “slider”lar kullanmaktan ve ekranı pop-up’lara boğmaktansa özellikle giyim sektörü için dikkat çeken zarif “gif”ler kullanıcılar tarafından daha çok beğeniliyor.
Bunun dışında kullanıcıların günden güne daha fazla talep ettiği bir diğer konu ise ürün sayfalarına yerleştirilecek ürünü açıklayan veya reklamını yapan videolar. Bu açıdan bakıldığında bu pazarlama maliyetlerini yükseltecek ekstra bir harcama gibi görünebilir ancak yeni koleksiyonlar vb ürün grupları için tek bir reklam videosunu ilgili ürünlerin sayfalarına yerleştirmek dönüşüm oranlarını arttıran bir diğer interaktif unsur.
Yüksek doğruluk oranına sahip arama motoru
Kullanıcılarımız çok sabırsız ve internetin engin dünyasına alıştıkları için sitenizde var olan bir ürünü bulamadıklarında “amaan başka yerde yok mu sanki?” diye düşünüp sekmeyi anında kapatıp çıkabiliyorlar. Eğer arama sonuç sayfalarınızdaki çıkma oranınız tolere edemeyeceğiniz boyutlara geldiyse, sitenizin arama özelliğini geliştirmeniz gerekiyor demektir. Benim bu konudaki önerim Algolia arama motorunu sitenize entegre etmeniz olacaktır. Özellikle gelişmiş eşanlamlılık desteği ve makine öğrenimi özellikleriyle Algolia, müşterilerinizin aradığı ürünleri bulması için pek ucuz olmayan ancak hayat kurtarıcı özellikleriyle güçlü bir partner olarak karşımıza çıkıyor. Aranan kelimeyle alakalı sonuçların aynı sayfa üzerinde kullanıcıya sayfanın yüklenmesini bekletmeden gösterilmesini sağlamak da kullanıcılar tarafından talep edilen bir diğer özellik olarak öne çıkıyor.
Otomasyon ve kişiselleştirme
Sabit bir anasayfa ve kategori sayfalarından ziyade, kayıtlı kullanıcılarınızdan elde edeceğiniz verilere göre özelleştirdiğiniz bir anasayfa tasarımı, cazibenizi artıracak ve bu da doğal olarak dönüşümlerinize de yansıyacaktır. Örnek olarak kullanıcıya sadece bedenine ve ilgi gösterdiği renklere uygun ürünleri göstermek ve o kullanıcıya özel kampanya ve indirimleri belli kurallar dahilinde otomatize ederek sunmak hem pazarlama faaliyetlerinizde önemli ölçüde yardımcı olacak hem de kullanıcı deneyiminizi bir üst seviyeye çıkaracaktır. Üstelik bunları gerçekleştirmek sanıldığı kadar zor ve karmaşık da değil, sektördeki onlarca firma ve bir sürü yazılım sayesinde kolayca implemente edebilirsiniz.
“Accelerated Mobile Pages” ve nereden ödün verileceği sorunu
2010’un başlarında sayfa yüklenme hızı sistemcinin derdiydi sadece. “Clustered” mimariler servet değerindeydi ve onu inşa edecek sistem mühendisi bulmak da zordu. Şimdi aynı problem hem kullanıcı deneyimi uzmanlarının hem SEO’cuların hem de dijital pazarlamacıların ortak problemi haline geldi. Keza artık hızlı yüklenen sayfalar tamamen sektör standardı olarak görülüyor. Kullanıcıların daha büyük ürün görselleri, hareketli interaktif tasarımlar isteği derken optimizasyon kavramı da çok güçlü bir şekilde gündelik hayatımıza ağzımızdan düşüremediğimiz bir kelime olarak yerleşti.
Bu kadar çok ve birbirinden farklı problemi çözmeye yönelik SaaS sistemleri kullanmaya başlayınca sayfa boyutları yükseldi ve performansı arttırmak için pek çok yeni yöntem geliştirildi. AMP de bu soruna çözüm arayan bir proje olarak karşımıza çıktı ancak kısıtlamaları nedeniyle yazılımcı, tasarımcı ve dijital pazarlamacıların önüne de çok fazla problem koydu. Hal böyle olunca mobilde AMP’ye geçen siteler için konu artık “Acaba daha nelerden ödün verebiliriz?” oldu. Bunun önüne geçmenin yolu ise işin en başında performansı gözeterek projeye başlamak oluyor.
Sonuç
Şu ana kadar sıraladığımız maddelerden özetle şu kanıya varabiliriz; kullanıcılar artık kendileriyle ilgilenildiğini görmek istiyorlar. Genel mantık şu; “Sen tek değilsin ve asla tek olmayacaksın, o yüzden seni tercih etmem için bana özel olduğumu, beni anlayabildiğini ve isteklerimi karşılamak için uğraştığını bana göster. Yoksa senden değil başkasından alırım.” Bu taleplere cevap verebilmek için ise karşımıza çıkan tüm tasarım problemlerini ve peşi sıra takip eden yazılım ve pazarlama aşamalarını artık dünyanın standart olarak kabul etmeye başladığı metodolojilerle çözmeni gerekir. Tasarım odaklı düşünme (Design Thinking) felsefesi de bunlardan birisi. Bu yaklaşımı benimseyerek çözüm üretmek, çok fazla test yapmak ve daha çok veriye dayalı düşünmek gerekiyor.
Ancak bu sürece başladığınızda elde edeceğiniz yatırım getirisi farkı, çok hızlı bir şekilde emeklerinizin karşılığını verecektir. Bu yüzden de artık sonrasında daha şevkle bu konulara kafa yormaya ve geliştirmeye devam edeceksiniz. Önemli olan sadece ilk adımı atabilmek.