Alışveriş sepetiniz şu an boş
Tüm eğitimlere göz atarak ilgi duyduklarını sepetine ekleyebilirsin.
Alışveriş sepetiniz şu an boş
Tüm eğitimlere göz atarak ilgi duyduklarını sepetine ekleyebilirsin.
Kabul edelim, “Öyle bir fikrim var ki, dünyadaki açlık sorununu çözecek” gibi beylik iddialarda bulunabilmek çoğumuzun hayali. Bu, birçok açıdan aslında lotonun bize çıkmasını beklemekten pek farklı değil. Oysa gözümüzün önünde, burnumuzun ucunda çözüm bekleyen onlarca “küçük” problem hayatımızın tam merkezinde. Bu yazıda bu problemlerden bazılarına ve naçizane çözüm önerilerine değinmek istedim.
“Form, işlevi izler.” Amerikalı mimar Louis Sullivan’ın 1986 yılında ortaya attığı bu yaklaşım, bir dijital deneyim ya da bir ürün tasarlarken en temel yol göstericilerimizden biri olsa da; tasarım, aslında kullanıcının duygularını şekillendirmeyi amaçlıyor. Bunu zaten fark etmeden yapıyoruz; öyleyse neden bilinçli olarak yapmayalım?
Tasarladığınız deneyim ister bir web sitesi ya da uygulama için, ister bir fiziksel ürün için olsun, dikkate almanız gereken en önemli şey, kullanıcınızın onun için tasarladığınız senaryolara bağlı kalarak amacına ulaşabilmesi olmalı. Peki kullanıcınıza sunduğunuz arabirim karmaşık işlevler içeriyorsa, kullanıcınızın dikkatinin dağılmamasını nasıl sağlayabilirsiniz? Bu yazımızda kullanıcı arabirimlerinin dikkat dağıtıcı virüsüne, context-shifting’e ve arabirimlerimizde bunu önlemenin yollarına değinmek istedik.
Akış şemaları ile ilgili yazı dizimizin son makalesinde, online olarak kullanabileceğiniz en iyi 5 akış şeması yaratım aracını sundukları özelliklerden arabirimlerine, ücretlerinden ek özelliklerine sizin için listeledik.
Kullanıcıların çok basit bir talepleri var: aradıkları ürünü ya da ürün alternatiflerini kolayca bulmak. Üstelik bu sadece potansiyel müşterilerin değil, bu platformu sunan ve daha çok satış yapmayı hedefleyen şirketlerin de en önemli hedefi. Peki ne oluyor da kullanıcılar aradıkları ürünleri bulamıyorlar?
İstanbul’un park sorunu herkesin malumu. Durum, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerde ya da diğer şehirlerde de - şehir mimarisindeki kaostan kaynaklanmasa da sürücülerin davranışları nedeniyle - İstanbul’dan farklı değil. Peki, kentlerdeki park sorununun nedeni ne ve dahası bu problem nasıl çözülebilir? Daha açık sormak gerekirse, bu problem için küresel ve sürdürülebilir bir yaklaşım mevcut mu?
“Kullanıcı arabirimi” kavramı bize çoğu kez bir web sitesini ya da bir mobil uygulamayı; başka bir deyişle ekranlar içerisinde görüntülenen arabirimleri hatırlatıyor olsa da, daha geniş bir perspektiften baktığımızda bir kullanıcının yaşamsal deneyiminde yer alan her tür aracı katmanı bir kullanıcı arabirimi olarak tanımlayabiliriz. Bu yazımda, Washington Üniversitesi’nden Thomas Pryor ve Navid Azodi’den, ve işitme ve konuşma engelli kullanıcıların hayatlarını iyileştirmek amacıyla tasarladıkları ve geliştirdikleri SignAloud adlı akıllı eldivenden söz ederek; kullanıcı arabirimi ve kullanıcı deneyimi tasarımının ticaret dışında başka hangi alanlarda fayda sağlayacağından söz etmek istedim.
Teknoloji alanındaki gelişmeler, önceden “lüks” kabul ettiğimiz şeyleri bizler için birer ihtiyaca dönüştürdükçe, yaşamsal deneyimimizi yeni ürün ve servislerden oluşan görünmez bir küreyle çevreliyor; bu yeni “ihtiyaçlarımızı” karşılamak için attığımız her adımda, kendimiz ve ihtiyaçlarımızın arasına ördüğümüz bu katmanı güçlendiriyoruz. Önceleri “olsa iyi olur” düşüncesiyle değerlendirdiğimiz bu katman, artık bizler için inorganik birer uzuv niteliği taşıyor ve varlığımızın temel bileşenlerinden biri haline geliveriyor. Peki, bir ürün ya da servis tasarlarken kullanıcımızı salt fayda ile en hızlı şekilde nasıl buluşturabiliriz? Başka bir deyişle, kullanıcılarımızın yolundan nasıl çekileceğiz?
Web ortamında bir bilgiye ulaşmak istiyorsak, bunu en hızlı ve en verimli şekilde yapmak, aradığımız bilgiyi kolayca tüketmek ve bir sonraki deneyime devam etmek istiyoruz. Peki, bu konudan sorumlu olan biz kullanıcı deneyimi tasarımcıları, kullanıcılarımıza en iyi okuma deneyimini nasıl sunabiliriz? Peki, biz kullanıcı deneyimi tasarımcıları, kullanıcılarımıza en iyi okuma deneyimini nasıl sunabiliriz?
Fiziksel ya da dijital deneyimlerimizde attığımız her bir adımımız ya da davranışımız, fiziksel çevremizdeki ve/veya dijital sosyal ağlarımızdaki kişilerin yaşam deneyimlerini küçük ya da büyük ölçekli olarak etkiliyor. Dolayısıyla, bir bilgiyi çevremizdekilere aktarmadan önce; sunacağımız bilgi ne kadar ilgil çekici ya da yaşamsal öneme sahip olursa olsun, soğukkanlılığımızı korumalı ve bu bilginin doğruluğundan emin olmalıyız. Peki, internet gibi uçsuz bucaksız bir denizde, sosyal medya kanallarımıza düşen ya da farklı bir dijital kaynakta karşımıza çıkan bir verinin doğruluğundan nasıl emin olabiliriz?
Kullanıcı arabirimleri tasarlarken kolaylık kadar hız da önemli. Peki elde optimum sonuca ulaşmanın bilimsel bir formülü var mı?
2016 yepyeni bir yaklaşımın habercisi: Diyalog tabanlı kullanıcı deneyimi ve diyaloğun arkasındaki gizli kahraman, yapay zeka. Gelin, SMS’ten Whatsapp mesajlarına, hepimizin hayatında olan bir deneyimin yapay zeka sayesinde, bize dijital kullanıcı deneyiminde nasıl çağ atlatacağına bir bakalım. Üstelik kullanıcılarına yeni birşey öğretmeden.
Olsun, hangimiz unutmuyoruz ki... Yeni bir şifre oluşturmak için e-posta adresini girmen yeterli.
Kapat