Alışveriş sepetiniz şu an boş
Tüm eğitimlere göz atarak ilgi duyduklarını sepetine ekleyebilirsin.
Alışveriş sepetiniz şu an boş
Tüm eğitimlere göz atarak ilgi duyduklarını sepetine ekleyebilirsin.
Tasarımcıların ve geliştiricilerin ürettikleri uygulamaların ve web sitelerinin daha kullanılabilir olmasını sağlamak için danışabilecekleri ve inceleyebilecekleri en iyi kaynaklardan biri kılavuzlardır.
Çok sayıda ve çok çeşitli veriyi gruplayarak ve paketleyerek işlemenizi sağlayan bir yöntem var: Bağıntı şemaları oluşturmak.
Bilgi akışının sonsuz, erişimimizin ise hiç olmadığı kadar kolay olduğu çağımızın başrol oyuncusu beynimiz, kısacık bir süredir hayatımızda olan internet sebebiyle değişimler geçiriyor: Artık bilgiyi değil, ona ulaşma yolunu hatırlıyoruz.
Bunu kabul etmek bazıları için zor olsa da insan önyargılı bir hayvandır ve duygulara sahip olması nedeniyle yüzde 100 rasyonel olması neredeyse imkansızdır.
İnsanın görsel algısı, bugünün bilgisayarlarından daha karmaşık ve daha güçlüdür. Peki, göz ile beynin ilişkisini bilmek ve görsel algı zorluklarının farkında olmak biz tasarımcılara ne sağlar?
Duygusal tepkiler, afektif (affective) ve bilişsel (cognitive) sistemler olan iki büyük bilgi işleme sisteminin ürünüdür. Bilişsel sistem duygusal deneyimimizi etkilerken, afektif sistem insan duygusunun aceleci bir parçası olarak düşünülebilir. Örneğin; birinin yolumuzu tıkadığını fark ettiğimizde ve arabamızı çıkaramayacağımızı anladığımız zaman, bilişsel sistem durumu tespit etmemize yardımcı olmak için bilgiyi işlerken; afektif sistem bize fizyolojik uyarılma ile haksızlığa uğradığımız bilgisini sunar ve öfke ya da hayal kırıklığı gibi duygusal bir tepki oluştururuz.
Proje başlangıcında herkesin aklındaki ortak soru şudur; “Bu ürünü iyi yapmak istiyorsak kullanıcılar için kullanım kolaylığını sağlamamız gerekiyor. Bunun için ne tür evrensel ölçütler uygulayabiliriz?”
Tasarım ve pazarlama süreçlerinde olgu ve gözlemler yerine kullanıcı içgörülerine göre hareket etmek, doğru çözümler tasarlamanın ilk adımı. Peki nasıl?
Neyi sevdiğimizi ve sevmediğimizi çoğunlukla biliyoruz. Bazı yiyecekleri diğer yiyecek çeşitlerine göre daha fazla tercih ediyoruz. Bazı şarkıları seviyoruz ama bazılarını dinlemeye katlanamıyoruz. Sevdiğimiz ve sevmediğimiz şeyler konusunda bilinçli olmanın bilinçli kararlar almamıza yardımcı olduğunu biliyoruz. Ancak bazen sevdiğimiz ve sevmediğimiz şeyler ile kararlarımızın ardındaki nedenler o kadar sıradan olmayabilir.
İnsanlar "prototip" kelimesini duyduğunda, genellikle akıllarına gevşek tellerle asılı duran robotlar, makineler veya aygıtlar gelir. Fakat prototiplendirme, bir fikri kavramak ve geliştirmek için o fikrin çeşitli taslak versiyonlarının oluşturulması ve test edilmesidir. Geç hata yapmak yerine daha erken hata yapmanın avantajını kullanmaktır.
Kullanıcı araştırmalarında hedef kitlenizin arzuları, istekleri, ihtiyaçları, korkuları, duyguları ve düşünceleri rakamlar ve istatistiklerle ölçülemez. Bu konuda kullanılabilirlik testleri, zihinsel model (mental model) ve odak grubu (focus grup) gibi kalitatif araştırma çeşitleri bulunsa da, asıl soru bu araştırmalar sırasında kullanıcının ihtiyaçlarına mı, yoksa isteklerine mi odaklanmak gerektiğidir.
Modern dünyada etrafımız mesajlar, uyarılar, bildirimler ve postalar gibi sesli geribildirimlerle kuşatılmış durumda. Gün geçtikçe daha "sesli" hale gelen ortamlarda yaşamlarımızı sürdürüyoruz. Ancak yine de etkileşim tasarım süreçlerinde ses, etkili bir şekilde kullanıldığında görülebilirlik, geribildirim ve tutarlılık prensiplerini sağlamlaştıran eşsiz bir uyarıcı.
Olsun, hangimiz unutmuyoruz ki... Yeni bir şifre oluşturmak için e-posta adresini girmen yeterli.
Kapat