Alışveriş sepetiniz şu an boş
Tüm eğitimlere göz atarak ilgi duyduklarını sepetine ekleyebilirsin.
2007’de Apple’ın iPhone lansmanı ile birlikte ilk defa gerçek anlamda hayatımıza giren ve çıkacağa da benzemeyen mobil cihazlara dair tasarım örnekleri, başarılı uygulamalar, analiz araçları, yazılım geliştirme öneriler ve daha fazlası.
Son yıllarda Google ve birkaç araştırma şirketinin yayınladığı farklı raporlarla devrin değiştiğini, kullanıcı deneyiminden iş planlarına odağın mobil uygulamalar üzerinde olacağını söylemek pekala mümkün. Bu trendin yansımalarından biri de aplikasyon analitiği çözümü sunan şirketlerin oyuna dahil oluşu. Gelin, hangi metriklerin revaçta olduğunu ve ROI’ların tavan yapması adına nasıl çözümler sunulduğunu bu yazıda irdeleyelim.
Birçok tasarımcı için artık hamburger menü kullanımı geçerliliğini yitirmiş olsa da bu menü tipi mobil arayüzlerde hala popüler. Tüm navigasyon öğelerini en az iki adımla ulaşılabilir biçimde konumlandırmanın en büyük savunması ise mobil cihaz çözünürlüklerinin, menü öğelerini aynı anda konumlandırabilecek kadar yeterli büyüklüğe sahip olmaması.
Mobil formlar, masaüstü formlardan çok daha fazla kısıta sahip. Ekranlar daha küçük, girdi alanlarını kullanmak daha zor ve küçük hatalar büyük kayıplara neden olabiliyor. O yüzden her bir kısıt için bulduğunuz çözümleri, tasarımda bakış açınız olarak yansıtabilmek de büyük bir marifet.
Uygulamalar, akıllı cihazların artık her an elimizin altında olmasıyla birlikte, gündelik hayatımızın vazgeçilmezleri haline geldiler. Bugün herhalde sunduğu hizmetin hedef kitlesinde, mobil cihaz kullanıcılarının olmadığını iddia edebilecek kimse yoktur. Ancak uygulamalar dünyası heyecan verici olduğu kadar da kafa karıştırıcı: "Nasıl bir uygulama geliştirmeliyiz?" sorusunu sorduğunuzda net bir cevap almak yerine, cevap vermeniz gereken daha fazla soruyla karşı karşıya kalmanız gayet olası. Bu yazımızda belki de bu kafa karıştırıcı soruların en önemlisinden, "native uygulama mı, hibrit uygulama mı?" ikileminden bahsedeceğiz.
Google, Mayıs 2016'daki Google I/O'da tanıttığı Firebase ile mobil veri ölçümleme konusunda, çok da fazla ses çıkarmadan, yeni bir dönemin kapısını açtı. İlk günlerde sadece mobil uygulama geliştiricilerin kulak kabarttığı bu haber aslında çok uzun zamandır sancısını çekmekte olduğumuz bir problemin de yakın gelecekte nasıl yine Google tarafından çözümleneceğine dair ipuçları barındırıyordu. İşte bizim bu yazımız da, Firebase sayesinde mobil uygulamalardaki kullanıcı faaliyetlerini nasıl ölçümleyebileceğimiz ve bu faaliyetlerden nasıl daha kolay içgörü çıkartabileceğimiz üzerine odaklanıyor.
Mobil kullanıcılar, masaüstü cihazlara kıyasla daha küçük bir alana sahip arayüze odaklanıyorlar ve etkileşimleri farklı şekillerde anlamaları gerekiyor. Tasarımcılar içinse kullanıcının hafızasında yer eden, mobil cihazlara özgü etkileşimleri tanımlayan detaylar kullanılarak, sezgisel bir mobil deneyim yaratma iddiası ortaya çıkıyor.
Uygulamalar günümüzde dijital yapının temel taşları. Bu alanda belki yapılabilecek pek çok şey çoktan yapıldı ama bugün bile bir uygulama tasarlayıp kitlelere ulaşmak için geç kalmış sayılmazsınız. Uygulamanızın başarıya ulaşması için ise şu 3 altın kuralı mutlaka dikkate almalısınız...
Apple’ın, akıllı kol saati Apple Watch’ı tasarlarken yola çıktığı düşünce, aslında adeta yapışık yaşadığımız telefonlarımızı bir nebze elimizden düşürmemizdi. Steve Jobs’ın rehberliği olmadan tasarlanmış olan bu ilk ürün, bazıları için bir yük olsa da; aktif kullanıcılar, akıllı saat fonksiyonlarını efektif bir biçimde hayatlarına işlemiş durumdalar. İşte günlük yaşamınıza adapte edebilirseniz gerçekten işinize yarayacak 5 akıllı saat uygulaması...
Bir web sitesi ya da uygulamada, kullanıcı etkileşimini sağlayan en önemli unsurlar herhalde butonlar. Açıkçası butonlar olmadan bir kullanıcı deneyiminden bahsetmek bile pek mümkün değil. Peki butonların tasarımında teknoloji liderlerinin önerileri ve dikkat edilmesi gereken kurallar neler?
Oyunların “çocuklar için” olduğu günlerden, yetişkinlerin kullandığı ürünlerin daha çok oyuna benzemesi gerektiğinin söylendiği günlere nasıl geldik?
Infinite scroll beynelmilel bir içerik listeleme kurgusu oldu olalı, gerek UX designer'lar (kullanıcı deneyimi tasarımcıları), gerek IX designer'lar (etkileşim tasarımcıları), gerekse de HTML geliştiriciler, sayfa içeriklerinin listelenmesi konusunda hangi tekniğin daha etkili hangisinin daha kullanıcı dostu olduğu hakkında tartışa dururlar. Tartışma A/B testlerinin kullanımının artmasıyla iyice kızıştı.
Artık "mobile app deep linking" denilen yöntem aracılığıyla, mobil uygulamalarınız içerisindeki (ana, ürün detay veya başvuru vb.) ekranlarını aynı alışageldiğimiz bir web sitesi bağlantısı gibi arama motorlarına indeksletebiliyor ve tarayıcınız içerisinden tetikletebiliyoruz. Rüya gibi öyle değil mi? Peki, buna neden ihtiyacımız var?