Alışveriş sepetiniz şu an boş
Tüm eğitimlere göz atarak ilgi duyduklarını sepetine ekleyebilirsin.
“Form, işlevi izler.” Amerikalı mimar Louis Sullivan’ın 1986 yılında ortaya attığı bu yaklaşım, bir dijital deneyim ya da bir ürün tasarlarken en temel yol göstericilerimizden biri olsa da; tasarım, aslında kullanıcının duygularını şekillendirmeyi amaçlıyor. Bunu zaten fark etmeden yapıyoruz; öyleyse neden bilinçli olarak yapmayalım?
Bu soruyu, bir kullanıcı deneyimi tasarımı ofisinin kurucusunun yanıtlayacak olması, SHERPA ve SHERPA Blog'u yeni tanıyanlar için ilk bakışta "taraflı bir yanıt" olarak algılanabilir. Lakin bilen bilir, bizler acı gerçekleri hiç evirip çevirmeden aktarmamızla gönüllerde yer edindik. Gelin, farklı yaklaşımların olası sonuçlarını, konuyu enine boyuna ele aldığım yazıda irdeleyelim.
İçgörüler, tasarım sürecinin kritik bir öğesidir çünkü araştırma verilerinizin arkasındaki "neden?" sorularına cevap verirler. Sürecin daha derin inceleme gerektiren ve hatta bazı durumlarda araştırmanızın görünür kısmından, önemli detaylara sezgisel bir sıçrayış yapmanızı gerektiren kısmıdır.
Ekran tasarımında dikkat edilmesi gereken pek çok konu var. Kullanıcıların tasarımlarınızı kullanırken kendilerinden beklenen performansı gösterebilmeleri ve kullanımlarından memnuniyet duyabilmeleri açısından, tasarım esnasında ince eleyip sık dokumak şart. Bugün bahsedeceğim konu, maalesef sıklıkla ihmal edilen, dikkate alınmayan veya pek fazla bilgi sahibi olunmayan konulardan birisi: Değişim Körlüğü (Change Blindness).
Dijital pazarlama stratejileri geliştirmek ve uygulamak söz konusu olduğunda, bir kavram genellikle hesaba katılmaz: Kullanıcı deneyimi (UX). Oysa kullanıcı deneyimi, yaşadığımız über-dijital çağda o kadar önemli ki, kullanıcıyı merkeze koymadan, onun ne istediğini anlamadan hatta belki kullanıcıları segmente etmeden uygulanan dijital pazarlama taktikleri maalesef başarılı bir pazarlama yönetimi yapmanın önüne geçiyor.
Eminim ki şu anda bile kullanıcı deneyimi hakkında en az beş kitap yazılıyordur. Fakat bazıları var ki düşünce sisteminizi değiştirebilecek, yaşadığınız sorunlara cevap bulabileceğiniz kitaplar. Bence her ne kadar bu tür kitapları elle tutup üzerine not düşmek çok daha verimli ve zevkliyse de, bazıları e-kitap olsun yeter ki olsun denecek kadar güzel.
Dünyaca ünlü sihirbaz Dariel Fitzkee, bir konuşmasında “Sihir hem detaylarda, hem de performanstadır.” der ve deneyim tasarımı teorisine bilmeden de olsa, büyük bir katkıda bulunur. Performans aşaması öncesinde; bütün sihir, tasarımcının ellerinde şekillenen detaylarda gizlidir. İşte bu yüzden doğru tasarlanmış mikro etkileşimler, performans aşamasında her deneyimi kullanıcılar için "özel" hissettirir.
Gerçek hayatta, bir müşteri alışveriş süreçlerini tamamlayıp kasaya geldiğinde, satın alacağı ürünleri görür; isterse sipariş listesinden çıkartır ve bu aşamanın tamamında terminal POS'un kendine dönük ekranında, ödeyeceği toplam bedeli görebilir. Dijital alışveriş deneyiminde de benzer bir akışı ve dönüm noktalarını göz önünde bulundurarak, daha iyi bir kullanıcı deneyimi kurgulamak mümkün.
En son söyleyeceğimizi en baştan söyleyelim: Evet! Start-up’ınızı yürütmeye çalışırken karşınıza çıkıp duran ve o nefret ettiğiniz kısıtlar yaratıcılığınızı ateşler. Hatta biraz daha ileri gidelim; işin başında peşin peşin sahip olunan finansal güç ve kırmızı halı gibi öne serilen sonsuz kaynaklar, tam tersi etkiyle inovasyonun önünü bile keser.
Formlar insan-bilgisayar iletişiminin gerçekleştiği en kritik noktalar. Kullanıcılarınıza sorunsuz bir hizmet sunabilmenin yolu da bu formların doğru bir şekilde tasarlanmasından geçiyor. Bu yazımızda, formların HTML yapısını oluştururken dikkat edilmesi gerekenlerden bahsedeceğiz.
Dünyanın en popüler görsel paylaşım platformu Instagram, son güncellemesiyle -bir şekilde- en yakın rakibi Snapchat’in geçici ve anlık paylaşım özelliklerini “Stories” başlığı altında kullanıcılarına sundu. Sosyal medya dünyasında karmaşık duygulara sebebiyet veren bu olay aslında teknoloji arenasında süregelen tekdüzeleşmenin sadece başka bir örneği.
Biliyoruz ki, yazılım dünyasının “geliştirici” ihtiyacını büyük oranda bilgisayar mühendisliği bölümü mezunları karşılıyor. O zaman sorulması gereken soruya geçelim: Yazılım geliştiricileri erişilebilirlik konusunda ne kadar bilgi sahibi? Bu sorunun cevabı, tek başına belirleyici olmasa bile, son kullanıcı olarak karşımıza çıkan uygulamaların ne kadar erişilebilir olduğu ile de bağlantılı olacak.