Alışveriş sepetiniz şu an boş
Tüm eğitimlere göz atarak ilgi duyduklarını sepetine ekleyebilirsin.
Dijital etkileşimin görsel dili, insan ile makine arasındaki iletişimin en önemli adımlarından birisi. Arayüz tasarımı da tam olarak burada yaşanabilecek problemleri öngörerek çözme üzerine yoğunlaşan bir pratik. Bu alana dair röportajlar, incelemeler, makaleler ve daha fazlası bu kategoride.
Kullanıcı deneyimini etkileyen en önemli faktör, görsel iletişimde kullanılan imgelerdir. Arayüz tasarımında kullanılan animasyonlar ise bu imgelerin etkisini üst seviyeye taşımaya, canlı kısa hikayelere dönüştürmeye ve deneyimi daha akıcı hale getirmeye yardımcı olur. İyi bir animasyon bir hikayeyi herhangi bir kelime veya resimden daha hızlı anlatabilir. Bu nedenle deneyim tasarımcıları animasyonu kullanıcıları yalnızca eğlendirmek olarak görmemeli, başarılı bir kullanıcı deneyimi için önemli fonksiyonel bir araç olarak değerlendirmelidir.
Biz tasarımcılar, sık sık görsel kaynaklara göz gezdirir, yenilikleri merak eder, iyi işlerden ilham alır ve olmayanı hayal eder, yazar ve çizeriz. Bu yazımda espas, ışık ve düzen ana başlıkları altında dikkatimi çeken birkaç başarılı örneği sizle paylaşacağım.
Etrafımızda yüzlerce nesneyle birlikte yaşıyoruz. Kullandığımız araçlar, yaşadığımız mekanlar, yürüdüğümüz yollar hayatımızın ayrılmaz birer parçası. Peki bu nesnelerin hayatınızı işlevleriyle etkilediği kadar, şekilleriyle de etkilediğini hiç düşündünüz mü? Gelin, yuvarlatılmış köşelerin duygularımıza etkilerine birlikte bakalım.
Mükemmel tasarım. İlk anda bunun işlevsiz ve rastgele bir süreç olduğu ve çoğunlukla ilhamdan başka bir şeye dayanmadığı düşünülebilir. Eğer bu düşünceye sahipseniz, kullanıcı deneyimi uzmanları tarafından gelecek eleştiri yağmuruna da hazır olmalısınız. Tasarımın bir çok alanında, otoriteyi saymayan zihniyet geçerli olabilir. Fakat burada konu kullanıcı arayüzü ise geçerli olmayacaktır. UX’in olmadığı yerde UI iki harften ibarettir!
Birçok web sitesi ya da uygulama, görsel öğelerin, renk kutularının ya da diğer öğelerin gösterimini grid şeklinde yapıyor. Sonuç olarak da Hermann illüzyonu kendisini göstermeye başlıyor.
Kullanıcı deneyimi aktiviteleri her ne kadar yazılım geliştirme yaşam döngüsüne istenilen seviyede entegre edilmese de, bu aktivitelerin yazılım dünyası içerisinde giderek daha da önemli hale geldiği bir gerçek. Son yıllarda organizasyonların kullanıcı deneyimi aktivitelerine karşı ilgilerindeki büyük artış da bunun kanıtı.
Ekran tasarımında dikkat edilmesi gereken pek çok konu var. Kullanıcıların tasarımlarınızı kullanırken kendilerinden beklenen performansı gösterebilmeleri ve kullanımlarından memnuniyet duyabilmeleri açısından, tasarım esnasında ince eleyip sık dokumak şart. Bugün bahsedeceğim konu, maalesef sıklıkla ihmal edilen, dikkate alınmayan veya pek fazla bilgi sahibi olunmayan konulardan birisi: Değişim Körlüğü (Change Blindness).
Eminim ki şu anda bile kullanıcı deneyimi hakkında en az beş kitap yazılıyordur. Fakat bazıları var ki düşünce sisteminizi değiştirebilecek, yaşadığınız sorunlara cevap bulabileceğiniz kitaplar. Bence her ne kadar bu tür kitapları elle tutup üzerine not düşmek çok daha verimli ve zevkliyse de, bazıları e-kitap olsun yeter ki olsun denecek kadar güzel.
Adını belki duydunuz belki de ilk kez duyuyorsunuz ama onun dehasından “ilham alan” tasarımları birçoğunuz hayranlıkla kullanıyorsunuz. Endüstriyel tasarımda sadeliğin ve basitliğin başarı hikayesini, modern zamanlara damgasını vuran çizgileriyle yazan Alman tasarımcı, aynı zamanda birçok güncel tasarım ikonunun yaratılmasına da ilham kaynağı oldu. İster bir kullanıcı ister bir tasarımcı olun, Dieter Rams adını bugünden sonra asla unutmayacaksınız.
Yazılımcılar ve tasarımcılar bir madalyonun iki yüzü gibi. Her ne kadar farklı dili konuşsalar da aslında tasarımcılar da yazılımcılar da inovasyon ve sorun çözebilmek için ıraksak (divergent) ve yakınsak (convergent) düşünme stratejileri kullanıyorlar. Bu iki harika disiplin bilinenden çok daha fazla birbirine benziyor aslında. Aradaki uçurumun en büyük nedenleri iletişim eksikliği ve diğer disiplin hakkındaki yetersiz bilgiler olabilir.
Mobil kullanıcılar, masaüstü cihazlara kıyasla daha küçük bir alana sahip arayüze odaklanıyorlar ve etkileşimleri farklı şekillerde anlamaları gerekiyor. Tasarımcılar içinse kullanıcının hafızasında yer eden, mobil cihazlara özgü etkileşimleri tanımlayan detaylar kullanılarak, sezgisel bir mobil deneyim yaratma iddiası ortaya çıkıyor.
Önünüzde, üzerinde çalışmaya başlamanızı bekleyen yeni bir proje var. Sizden yeni bir görsel arabirim için wireframe'leri oluşturmanız bekleniyor. Peki, bu wireframe'de ne kadar detaya girmelisiniz? Ortaya çıkacak wireframe, final arabirimin aslına ne kadar uygun olmalı?